"Dakika Dakika"

By Zeze1641

289K 10K 9K

Dudakları çok yakındı. Heyecanlandım. Yüzüme basan sıcağa rağmen çekilmedim. Anın büyüsüne bıraktım kendimi... More

One
Two
Three
Four
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Thirteen
Fourteen
Fifteen But Zarife°Harun
Sixteen
Seventeen
Eighteen
Nineteen
Twenty
Twenty One
Twenty Two °1
Twenty Two °2
Twenty Three
Twenty Four
Twenty Five
Twenty Six
Twenty Seven
Twenty Nine
Thirty
Thirty- One
Thirty-Two
Thirty-Four 🌟
Thirty-Five
Thirty-Six
Thirty-Seven
Thirty-Nine 🌼
Fourty-One
Fourty-Two°1
Fourty-Two°2
Fourty-Three°Oh SHİT.
Fourty-Four
Fourty-Five
Fourty-Six
İn another universe
Fouty-Seven
Fourty-Nine
Fifty°1
Fifty°2
Fifty-One
2 Sene 2 Ay 1 Gün 16 Saat
Fifty-Two
Fifty-Three
Fifty-Five
Fifty-Six
Fifty-Seven
Fifty-Eight
Fifty-Nine
Sixty But Wedding
Sixty-two
Sixty-Three
Sixty-Four
Sixty-Five
Sixty-Six
Sixty-Seven But Miracle ✨
Sixty-Eight
Seventy
Seventy-One
Seventy-Two
Seventy-Three
Seventy-Four But F İ N A L
Deva Dump

Sixty-Nine

2K 108 118
By Zeze1641

'Bir bilsen senden önce neler geldi
Çığlıklar, kesikler, savaş, pandemi
Ölümü göze almış gibi öp beni'
•••

Brütüs ayaklarımızın dibinde küçük bi ip yumağıyla savaş verirken koltukta sırtımı ona yaslamış, oturmuş izliyorduk. İp yanlışlıkla patilerine dolanınca çıldırıyor, neredeyse iki ayağı üzerine kalkıp geri düşüveriyordu ve onu izlemek haftalardır en büyük zevkimiz.

Normal kedilere göre daha kısa olan kuyruğu tam bükülmüyor, ucunda bi çentikle kalıyordu ve bu şapşal hallerine ayrı bi tatlılık katıyor resmen. Yanımdan kalkıp partisine dolanan ipten kurtardı Doruk onu. Sonra tekrar oturup doladığı kollarını karnımda birleştirdi.
"madem biz söylemiyoruz, bari onlar anlasın diye bizimkilere çaktırmaya çalıştım ama anlamadılar."

Sabah Aybike ve Berk'in evindeydik yine cümbür cemaat. Bir zorluğu kiminle atlatırsanız, onu aile bilip kıymetini çok daha iyi anlıyordunuz. Biz de belki sırf bu sebeple kopamıyor, haftasonları bir şekilde buluşuyorduk işte.
Ben onlara söylemek için 3. Ayı, yani bir hafta daha geçmesini bekliyordum ama bilin bakalım kim sabırsızlıktan ölüyor.
"ne dedin ki?"

"işte... En sevdiğim hayvan keseli sıçan dedim. Bebeklere çok benziyo dedim. Bi tane olsa ne güzel olur dedim... Sonra ufacık bişi büyüyo çok tatlı değil mi falan dedim ama... Bi berk manalı manalı sırıttı. O da sormadı bi şey. Anlamadı salaklar."

Berk'le birlikte aldık biz testi. Gerçekten de o bana söz verdiği gibi asla sorup darlamadı. Ben de, ağzının sıkılığına güvenmeyip herkese söyleyeceğimiz zamana kadar ondan da gizledim. Bugün Doruk'un söylediklerinden bir şey anladıysa, yine de alnından öpmek gerekir yani.

"tabi canım. Nası anlamamışlar hayret!"

"hayır -" elini karnımda gezdirip arandı biraz. "-bi şişlik, göbek falan da yok! İnsanlar anlasın. Niye yok göbeğin. Çok mu derinde bu çocuk?"

İpinin peşinden kanepenin altına girip, karanlık olduğu için korkup ciyaklayan Brütüs'ü oradan alıp tekrar koydum halıya.
Sonra da sesimi kalınlaştırıp muhabir edasıyla konuştum.
" evet sayın dinleyenler, ben Asiye Eren Atakul. bugün yanımda her güne yeni bir evham bulan Doruk atakul'un yeni teorisini dinlemek üzere toplandık ki kendisi eşim olur. Buyrun Doruk bey sizdeyiz..."
Yumruk yapıp mikrofon niyetine kullandığım elimi ona uzattım ama oflayarak benden ayrılıp karşıma geçti.
" ben bi doktoru arayacağım "

" pardon da niye? "

" e bir şey olursa arayın dedi. Bi soralım bakalım, niye hiç büyümüyor karnın."

"Doruk gece gece saçmalama ya. Kadını da rahatsız edecek-ohoo dinlemiyo bile."

"ya arayın demedi mi kızım. Bi sorayım işte. Hem seyrekleşti de muayeneler. Bilemez o şu an."
Ben kadıncağızı bu saatte rahatsız etmemizin sıkıntısıyla arkamdaki yastığa başımı gömdüm. Açmayacak gibiydi sanki? Yırtacak mıydık-

"heh, alo? Doktor hanım yakşamlar. Ben Doruk atakul... Aynen aynen keseli sıçanın babası."
Utançtan kafamı iyice bastırdım.

"sorun değil de, ben bir şey danışacaktım size. Hani arayabilirsiniz demiştiniz...tabi tabi acil bi şey olursa dediniz biliyorum da bu da önemli olabilir."

Doktor ne söylüyorsa merak edip utancı koydum bi kenara. Doğrulup yaklaştım ona.
"ya şey,neredeyse 3 aylık olduk ya biz. Ama asiye'nin karnı büyümüyor hiç. Bi sorun olmadığından emin olmak istedim sadece....
Valla bakın. Şey gibi sadece, çok yemiş de, bi soda içse geçecekmiş gibi..."

Sonra ciddi yüz ifadesi azarlanan bi çocuk gibi çöktü. Kaşlarını eğip mahcubiyetle büzdü dudaklarını.
" tabi... Tabi canım. O zaman, yakşamlar. Kusura bakmayın tekrar. "

Telefonu kapatıp kenara koydu.
"ne diyo?"

"bi soda içirip deneyin bakalım, geçiyo mu diyo."
Önce kocaman adamın küçücük çocuk gibi kalışını izledim, sonra da o kadar büyük bi kahkaha attım ki yerdeki Brütüs korkup Doruk'un bacaklarına ilişti.
"gece gece ararsan öyle der tabi!"

"rezil olduk anasını satayım. Yine de acıdı galiba. Normal dedi kapatmadan. Özlediysek muayeneyi erkene çekebilirmiş."

"sen iyice çıldırdın ya, tamam bakma şöyle. Bence şey yapalım mı... Söyleyelim artık bizimkilere. Ben de ağzımdan kaçırıcam diye diken üstündeyim zaten."

Düşündüğüm gibi de oldu. Söyleme fikriyle çöken omuzları dikleşti tekrar. Yüzüne kocaman bi gülümseme oturdu.
" valla mı? Tamam, tamam o zaman. Melisa'yı arayalım. Söyleyelim. Hadi yarın..."

Ve yine beni ve gece olmasını umursamadan telaşla kardeşini aradı.
"alo? Abicim naber? Oo çok sevindim. Yoo verdin cevap duydum ben. Neyse,hadi yarın sizde toplanalım. Aynen aynen herkes."

Ben duymak için yaklaşınca hoparlöre alıp ortamıza çekti telefonu.
"-daha bugün beraberdik ya."

"e yarın da olalım melisa ne olmuş? Birazcık misafirperver ol be kızım!"

"abi...formundasın yine. Olalım zaten de sen değil miydin hem cumartesi hem pazara plan yapınca 'haftasonları ben asiyeyle vakit geçireyim diye var, gelemeyiz.' diyen?"

"ee melisa? Sen de 'hayır abi, haftasonları kapital düzen işçilerinin haftaiçi kazandıkları paraları sisteme geri döndürsünler diye var.' derdin. Gizli faşist, uzatma işte çağır herkesi."

"ay iyi tamam-"

Ve öpücük atıp suratına kapattı telefonu. 32 dış sırıtarak bakıyordu suratıma. Ben de heyecanla gülüp uzattığı kolunun altına girerken paçasına tırmanmaya çalışan brütüsü de alıp kollarının altında tamamladı ailesini.
"doruk, yarın söyliycez ya şimdi, bizimkilere söylemeden önce, bizimkilere söylesek?"
•••

Arabayı mezarlığın önüne park edip elini arka koltuktaki su şişelerine attı önce ama, geri bırakıp indi arabadan. Onu sorgulayamayacak kadar heyecanlıydım. Ellerimi birbirine sürerek indim arabadan. Hızlı hızlı ilerlemeye başladık. Mezarlara gelmiştik ki durdurup boynumdaki atkısını düzeltti.
"suları arabada unutmuşum, sen geç geliyorum."

Yanlız kalabileyim diye mi?
Arkasından gülümseyerek onu izledim önce. Sonra gözlerim kaydı yan yana mezarlara. Refleksle babamın yanına oturacaktım ama gülümseyerek annemin dizlerinin dibine geçtim.
Onlara anne olduğumu söylemeye gelmiştim.

" ben geldim!"

Avucumu toprağa daldırıp severken nereden başlayacağımdan pek emin değilim. Doruk belki de gitmemeliydi.
"şey, eee-"

Bir anda bağırsa mıydım hamileyim diye? Hayatta olsalardı anneme ip götürür bırakırdım sanırım kucağına. Hatice sultan, torununa bir şeyler örmek istemez misin?

Onun yerine toprağı avucumda sıkıştırıp üzerindeki solmuş lalelerin dökülmüş yapraklarını temizledim. Doruk'la dikmiştik, ellerimize toprak kokusu sine sine. Mezarlıkta hep sonbahar yaşanıyordu sanki. Burada her şey yaprak dönüyordu.

Karamsar düşünmenin sırası değil ama! Ben buraya, anneme anne olacağımı söylemeye geldim.
"buraya, size bir şey anlatmaya çok fazla kez geldim. Değil mi? Üzüldük geldik, eksildik geldik, özledik geldik... Anne mesela aşık oldum geldim, evlendim geldim. Büyüdüm geldim. Mezun oldum, işim oldu, ilk maaşımla size çiçek aldım geldim-"

"-baba geliyorum çünkü ben hala her şeyi size anlatacak gibi biriktiriyorum."
Derin bi nefes aldım ama toprak kokusu doldu ciğerlerime. Ben anne kokusu diyince artık yanlızca toprak kokusunu hayal edebiliyordum ama bebeğim, benim göğsümde dinlenebilecek.

"genelde, üzücü şeyler anlattım size, dertleşebilmek için tabi. Mesela hatırlıyor musunuz bi kere Doruk'la kavga etmiştik ben üzgündüm baya. Kimseyi görmek istememiş ama size gelmiştim. Nerede mutlu olursan oraya çevirirmişsin ya kafanı. Doruk yokken tek limanımsınız. Seni anlayan tek insandan uzak durmak zorunda olmak. Bir ipe, bağlanmayı öğretmek gibi, demiş ya şarkıda. "

Gülümserken arabanın o tarafa çevirdim bakışlarımı. Gördüğümü bilmiyor olmalı ki elleri ceplerinde gezinip duruyordu yolun ortasında.
Aynı şarkıdan başka bir söze aldandı aklım;
Bi şarkı sersek, üstüne uzansak,
Kimseye batmasak. Öyle bi sarılsak
Kemiklerimiz birbirine kaynasa.

"bi kere hani, anne hatırlıyor musun? Size çok iyi olduğumuzu söylemiştim. Herkes tam da sizin istediğiniz gibiydi. Hayalimizdeki gibiydi. Ömer aklını başına almış çalışıyordu. İstediği bölümü kazanmış, başarıyla bitiriyordu bile. Abim çok yorulmayı, çift mesaileri falan bırakmıştı. Sakin, hayalindeki gibi bi işte sevdiği kadınla birlikte yaşıyordu. Hiçbir zorluk kalmamıştı. Ben okulu başarıyla bitirmiştim, Doruk'la mutluyduk. Yan yanaydık, her şeye göğüs germiştik. Aile olmuştuk. Artık endişelenmeyin demiştim. Herkes iyi ve ben ailemi kuruyorum. Ama baba yalan söyledim diye kızmazsanız eğer... hiç de öyle değildi. Darmadağındık. Yorgunduk. Ve ben o zamanlar çok eksiktim. "

Doruk daha fazla dayanamamış olmalı ki geldiğini haber vermek için ayaklarını sürte sürte yaklaştı. Gülümseyip yanıma çağırdım onu. Dökeceğimiz sularla beraber yanıma oturup elimi tuttu.
"o zaman yalandı ama şimdi değil. Şimdi, gerçekten de bizi görmek istediğiniz gibiyiz, hayalimizdeki gibiyiz. Ömer iyi, abim iyi ve anne ben, artık eksik değilim. Hatta.."
Gülüşümü bastıramadan dorukla birine tutunan ellerimizi karnıma çektim. Gözlerinin içi güldü. Kışta güneşi açtırmaya çalışıyor gibiydi.
" hatta tamamlanıyorum, her geçen gün. Ailemizi kurduk gerçekten de ve şimdi anne, baba ben hamileyim ya."

O ana kadar güldüğümü sanıyordum ama gözyaşımın sıcaklığını yanağımda hissedince farkettim ağladığımı. Doruk bu yaşı silip babama döndü gülerek.
"şey, ben baba oluyorum ama asiye'yi bununla etkilemek zor olacak galiba. Zira önünde mükemmel bi örnek varmış."

Eliyle mezarı gösterdi önce refleksle. Sonra buruklaştı gülüşü.
"benim yok. Siz de yanımızda değilsiniz... Ama yapıcaz. Ben size zamanında çok söz vermiştim. Önce asiye'nin hayatımın tamamı olduğunu anladığımda. Çünkü bazı şeylerin geri dönüşü olmayacağını biliyordum hep. Olmadı da. Tabii hep iyi şeyler olmadı, kavgalar kırgınlıklar falan da ama... Gelip özür de diledim sizden sonuçta. "
Benim şaşkın bakışlarım ona dönerken yandan bi bakış atıp sırıttı.

" o bilmez tabi de, siz biliyorsunuz. Bi de evlenmeden önce konuşmuştuk. Çok söz verdim size, büyük sözler. aklınız kalmasın ama. Hepsini asiye için tüm varlığımla tutmaya çalışıyordum bu güne kadar ama artık, bir kişi için daha geçerliler. Bebeğimizi de, torununuzu da yani..."

Gözleri tekrar bana değip dudağının ısırarak sustu.
" siz biliyorsunuz işte. Ben yanlarındayım. Yanlız bırakmamak üzere. "

" ne? Bana da söyle ne sözü? "

" e korurum kollarım dedim kızınızı dedim. "

" hayır ya. Söylemiyorsun gerçeği. Hem korurum kollarım deseydin babam benim kızım Kendini korur merak etme derdi. "

Gülerek salladı başını. Ben, sözün bana geçtiğini hissedince onlara döndüm tekrar.
" bana bir insanları aile yapan, bi evi yuva yapan şeylerin hiç kopmayacak sevgi bağları olduğunu göstermiştiniz. Tek servetin bu olduğunu, yanında seni seven bi ailen varsa düşmeyeceğini, düşsen bile el ele verip kalkacağını öğrettiniz. Bir tarafım hep eksik. Ama artık en az annem kadar sevgi dolu, en az babam kadar güven kokan bi yuvam var. Siz yanımda değilsiniz ama sizden öğrendiğim her şey sayesinde sizi yaşatarak kuracağız yuvamızı."

Derin bi nefes alıp ellerimi vurdum dizlerime.
Şimdilik kalkalım mı? Daha abimlere haber vericez"
Doruk beni kaldırdıktan sonra sulardan birini verdi ve sırayla ikisine de döktük.
Elim istemsizce mezar taşlarında gezindikten sonra gözlerimi kurulayıp gülümsedim.
"gidiyorum ama daha çok gelicem. Her şeyi anlatıcam size. Şimdilik görüşürüz."

birkaç adım attıktan sonra Doruk geri döndü ve bana sardı bi kolunu.
"merak etmeyin,ikisi de bana emanet!"
•••

"prensesim gel. Dayıcım gelsene!"

"amcam bana gel bana."

Ömer doruktan önce defneyi kucaklayıp geçti içeriye. Ben de kolları boş kalmış dorukun önüne geçip bana sarmasını sağladım. Kıyamam ama... Ömer'le her konudaki rekabetlerini defne'ye de taşımasınlar yani.

Kollarını bana dolayıp yanlarına ilerlerken ömerin omzundan kendisine gülücükler sunan yeğenine öpücük attı.
"ben keseli sıçanımı vermiycem asla ömer'e. Şuna bak ya... Etraftaki tüm kızları sakınıyo benden."

"n'apsın Doruk? Etraftaki tüm kızlar sana hayran olunca..."

"ha öyle diyosun? Öyleyse... Tamam."

"nası söyliycez?"

Beni kollarının arasından ayırmadan kenara çekti.
"pat diye söyleyelim mi?"

"baya... Hamileyiz mi?"

Aslında birkaç planımız vardı. Doruk herkese birer tane ultrason fotoğrafıyla söylemeyi teklif etti mesela. Mantıklı olabilirdi belki ama sonra bunu acaba fotoğrafları bir yerlere saklasak da herkes bulsun mu fikrine çevirdik. Ki bu da saçma oldu... Ve sonunda şak diye söyleyebilmek için geldik işte.
Hamilelik fikri hayatımıza girdiğinden beri üzerimizdeki her şeyi karıştıran heyecanı yine ortalığı karıştırmasın diye sakin kalmayı seçtik.

"tamam bi oturalım bakalım gel."

Ben masaya yerleşirken Doruk ömer'in kucağındaki defne'yi almaya yöneldi önce.
"burda gayet rahat sen git ye yemeğini."

"ya benim kucağımda dursun ver bana!"

"ya sen yediremezsin bi kere?"

"pardon da o niye?"

"ya çocuk bakmayı bilmiyorsun."

"sanki sen biliyosun ömer?"

Aralarında kalan defne gürültülerinden endişelenip ağlamaya yakın yüzüyle bize döndü ama farkında değillerdi. Yeğenimi bu azaptan kurtarmak için elimi uzattım.
"ben doktorum Doruk sende daha iyi bilirim herhalde!"

"hamileyim."

Sesim gürültülerinin arasında kayboldu. İkisi de fark etmedi ama yanımdaki ayşe ve melisa ellerindeki bardakları masaya bırakıp kocaman gözlerle bana döndüler.
"ya doktorlukla ne alakası var salak! Ver bana yeğenimi."

"lan rahat burda işte git karının yanına."

"ha asiyeyi verdim defne'yi vermem diyosun."

"hamileyim."

Sesimi biraz daha yükselttim. Melisanın yanında Dorukla ömere can çekişerek bakan abim de duyup inanamayarak bana döndü. karşısındaki Aybike de.

"sana vermedim lan kimseyi. Uzatma geç işte."

"asıl sen uzatma! Sen baba tarafısın bi kere. Baba tarafı sevilmez bile. Gel dayıcım sen bana."

Baba olacağını söylemeye çalışan biri için oldukça gereksiz bi cümleydi. Gözlerimi devirdim ama masada bana dönmüş kocaman bakışların altında garip hissettim kendimi. Doğruyu mu söylüyorum yoksa onları susturmak için mi anlamaya çalışıyorlardı.

" başlatma babana da tarafına da çocuk benim kucağımda gayet mutlu git yemeğini ye."

Gayet mutlu sanılan defne aralarında çekiştirilmekten ağlamaya başlamıştı aslında. Onun da farkında değillerdi. Panikleyip elimi vurdum masaya.
"hamileyim!"

Tüm masaya ulaşan sesimle tüm gürültü sustu bir anda. ömerlerin arkasında kalan oğulcan ve berk de duydu ve ikisi de heyecanla ayaklanıp sandalyelerini düşürdü. Ömer şaşkın bakışlarla kucağındaki defneyi yanında oturan ayşe ye bırakıp ayaklandı. Doruk sonunda buraya niye geldiğimizi hatırlamış gibi bana baktıktan sonra sofradaki herkesin apışıp kalmış yüzlerine baktı ve beni kalırıp ellerini karnıma koyarken bağırdı.
"he evet. Hamileyiz!"

"cidden mi?"
Doruk sırıtarak döndü ona.

"cidden ömer."
Ve ömer kocaman gözlerini üzerimizde gezdirip açtı kollarını. yanındaki Doruk'a kocaman sarıldı.
•••

"allaaaah!"
"biliyordum, biliyodum ki! Ben anladım o gün! Doruk saçmalamaya başlamıştı gene- lan Oğulcan dur!"

Durmadan konuşmaya başlamış berke omuz atıp yanımıza koştu oğulcan. Yüzümü tutup şapur şupur öperken kaçmaya çalıştım ama izin vermedi. Ömer sarıldığı doruk'u bırakıp defne'nin önüne çöktü.
" amcacım duydun mu? Dayı oluyorum şimdi de! "

" ömer bu arada unuttum sanma yaptıklarını, keseli sıçanımı göstermiycem bile sana."

"Doruk yapma aşkım."
Koluna dokununca gülerek bıraktı ömerle uğraşmayı. Beni vantuz gibi yapışmış Oğulcan'dan kurtarmak için mücadele verdi bi süre.
Ama o ellerini karnıma koydu. Sırf hamileyim diye insanların karnıma istedikleri gibi dokunabiliyor olması garip değil mi? Biraz gıdıklanıyorum da.

"küçük şey merhaba! Ben Oğulcan dayın. Veya amcan sen seçebilirsin. Defne en çok seviyor. Ve ben sana da-"

"YOOO!"

Hem ömer hem Doruk aynı anda bağırınca gülerek doğruldu. Ben bu arada gözleri dolu dolu abimle kucaklaşmaya çalışıyordum. Melisa ağlaya ağlaya abisine sarılmıştı. Oğulcan doruku kucaklayıp döndürmüş yetmemiş berkle omuzlarına almışlardı. Aybike tokatlayarak bebek sevenler gibi karnıma eğilip hanimiş teyzesi gibi saçma sevinç naraları atmıştı ve ortam curcunadan geçilmiyordu resmen. Tüm kalabalığı yarıp yanıma geldi ömer. Sevinci gözlerinden okuna okuna kocaman sarıldı.
"küçük kardeşim anne mi olacak?"

"ben bacanağı tercih edi-"

"Doruk sen sus."

Abimle omuz omuza izleyen dorukun kahkahası benim de sulanan gözlerimle kahkaha atmama sebep oldu.
"ben de dayı oluyorum."

"bi süre. Köprüyü geçene kadar."

"ya doruk!"

Abim omzuyla onu ittirip yanımıza gelince beni ortalarına alıp sıkı sıkı sarıldılar. Biz birlikte büyümüştük de, şimdi farklıydı her şey. Hem her şey daha iyi oluyordu hem de... Hiçbir zaman eskisi gibi olunamyacağının hüznü oturuyordu kalbime. Onlar farkında mı bilmiyorum ama bu benim ilk annelik deneyimim değil.

Ömer beni öpücüklere boğma faslına geçtikten sonra defne'yi elinden tutup yanıma getirdiler. Kendimde benden ayrı bi muhatapları olması komik aslında. Ben dikeliyorum ve onlar kendi aralarında tanışıyorlar.
Defne'nin ufak elini karnıma koydular. Ve kardeş kavramını anlatmaya çalıştılar. Eğilip öptüm güzel gözlümü de.
"halacım senin gibi bi meleğimiz olacak bizim de. Sevip oynar mısın onunla?"

Yüzünde güller açarak kollarını boynuma sarınca herkese sarılıp içimde tuttuğum birkaç pıt gözyaşım güzel saçlarına karıştı. Benim de bundanım olacak!

"sen abla mı olacaksın dayıcım."

"yok ömer enişte-"

"Doruk..."

Çocuğun üstüne yürüyene kadar her türlü gıcıklığı yaptıktan sonra keyifle sırıtırken ömer dişlerini sıkarak döndü ona.
"ulan illa diyosun ki-"

"ne? Seni dayı yapıyoruz bi teşekkür edeceğine..."

"haydaa!"

"ya Doruk uğraşma ömer'le!"

"doğru. Uğraşma benle! Gerçi... Ben şimdi seni bi tur döverim diyordum ama."

"heh işte ya! Ben de buna hazırlamıştım kendimi."

"ya salak! Yeğenim oluyo. Küçük kardeşim-"

"ne küçüğü be?"

Arkadan cırlayan bana sadece sırıtıp devam etti.
"küçük kardeşim anne oluyo. Senle mi uğraşcam hala."

"aaa darılırım."

Defneyi kucaklayıp aralarına geçtim. Bırakmazsam saatlerce didişebilirler biliyoruz ki. Doruk hızlıca kucağımdan onu alıp boynunu gıdıklaya gıdıklaya öpünce yüzümdeki 32 diş sırıtmamla yakalandım ömer'e.
"şuna bak ya. Nası mutlu. Gel şuraya gel."

Beni açtığı kolunun altına alınca kaşlarını kalırdı Doruk defneden daha çocuk bi masumlukla
"ben de geliyim mi?"

"bebeğin adını ömer koyarsanız, gel tabi."

"oldu canım. Koyarız ömer. Bekle sen!"

Yine de diğer yana açtığı kolunu onun omzuna atıp gülerek sarıldı ikimize de.
"kız olur belki?"

"anaa doğru. Niye erkek sandım? Galiba içime doğdu."

"ömer erkek olursa sana benzer fobim var. Lütfen yaramı deşme."

Diğerleri bizi çağırana kadar onların bu hallerine güldüm. Ömer dayılığın onu büyüttüğüyle ilgili safsatalar anlattı ve eşim onu itinayla terslerken aralarında iki hayran olduğu adama şaşkın bakışlarla bakan defnenin burnunu sıkıp kucakladım.

•••
Bahisleri açıyorum!
Ekşiyi yiyip Ayşe'yi mi doğuruyoruz yoksa tatlıyı yiyip Hakkı'yı mı?

Continue Reading

You'll Also Like

660K 46.3K 29
Bana yaklaştı. Dudakları kulağımın altına sokulduğunda, "Borat," diye fısıldamasını ilk başta kavrayamadım. Düşüncelerim puslu, zihnimin kavrama meka...
TAKINTI By ❦

Teen Fiction

2.4M 44.8K 44
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
123K 7.3K 55
Baştan aşağı siyah olan takım elbisesi ve ellerinde dövmeleri vardı. Beni görünce sırıttı ve oturduğu yerden kalkarak yanıma gelmeye başladı. Bana ya...
79.8K 2.1K 36
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle "Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"ded...