Sixty-Nine

1.9K 108 118
                                    

'Bir bilsen senden önce neler geldi
Çığlıklar, kesikler, savaş, pandemi
Ölümü göze almış gibi öp beni'
•••

Brütüs ayaklarımızın dibinde küçük bi ip yumağıyla savaş verirken koltukta sırtımı ona yaslamış, oturmuş izliyorduk. İp yanlışlıkla patilerine dolanınca çıldırıyor, neredeyse iki ayağı üzerine kalkıp geri düşüveriyordu ve onu izlemek haftalardır en büyük zevkimiz.

Normal kedilere göre daha kısa olan kuyruğu tam bükülmüyor, ucunda bi çentikle kalıyordu ve bu şapşal hallerine ayrı bi tatlılık katıyor resmen. Yanımdan kalkıp partisine dolanan ipten kurtardı Doruk onu. Sonra tekrar oturup doladığı kollarını karnımda birleştirdi.
"madem biz söylemiyoruz, bari onlar anlasın diye bizimkilere çaktırmaya çalıştım ama anlamadılar."

Sabah Aybike ve Berk'in evindeydik yine cümbür cemaat. Bir zorluğu kiminle atlatırsanız, onu aile bilip kıymetini çok daha iyi anlıyordunuz. Biz de belki sırf bu sebeple kopamıyor, haftasonları bir şekilde buluşuyorduk işte.
Ben onlara söylemek için 3. Ayı, yani bir hafta daha geçmesini bekliyordum ama bilin bakalım kim sabırsızlıktan ölüyor.
"ne dedin ki?"

"işte... En sevdiğim hayvan keseli sıçan dedim. Bebeklere çok benziyo dedim. Bi tane olsa ne güzel olur dedim... Sonra ufacık bişi büyüyo çok tatlı değil mi falan dedim ama... Bi berk manalı manalı sırıttı. O da sormadı bi şey. Anlamadı salaklar."

Berk'le birlikte aldık biz testi. Gerçekten de o bana söz verdiği gibi asla sorup darlamadı. Ben de, ağzının sıkılığına güvenmeyip herkese söyleyeceğimiz zamana kadar ondan da gizledim. Bugün Doruk'un söylediklerinden bir şey anladıysa, yine de alnından öpmek gerekir yani.

"tabi canım. Nası anlamamışlar hayret!"

"hayır -" elini karnımda gezdirip arandı biraz. "-bi şişlik, göbek falan da yok! İnsanlar anlasın. Niye yok göbeğin. Çok mu derinde bu çocuk?"

İpinin peşinden kanepenin altına girip, karanlık olduğu için korkup ciyaklayan Brütüs'ü oradan alıp tekrar koydum halıya.
Sonra da sesimi kalınlaştırıp muhabir edasıyla konuştum.
" evet sayın dinleyenler, ben Asiye Eren Atakul. bugün yanımda her güne yeni bir evham bulan Doruk atakul'un yeni teorisini dinlemek üzere toplandık ki kendisi eşim olur. Buyrun Doruk bey sizdeyiz..."
Yumruk yapıp mikrofon niyetine kullandığım elimi ona uzattım ama oflayarak benden ayrılıp karşıma geçti.
" ben bi doktoru arayacağım "

" pardon da niye? "

" e bir şey olursa arayın dedi. Bi soralım bakalım, niye hiç büyümüyor karnın."

"Doruk gece gece saçmalama ya. Kadını da rahatsız edecek-ohoo dinlemiyo bile."

"ya arayın demedi mi kızım. Bi sorayım işte. Hem seyrekleşti de muayeneler. Bilemez o şu an."
Ben kadıncağızı bu saatte rahatsız etmemizin sıkıntısıyla arkamdaki yastığa başımı gömdüm. Açmayacak gibiydi sanki? Yırtacak mıydık-

"heh, alo? Doktor hanım yakşamlar. Ben Doruk atakul... Aynen aynen keseli sıçanın babası."
Utançtan kafamı iyice bastırdım.

"sorun değil de, ben bir şey danışacaktım size. Hani arayabilirsiniz demiştiniz...tabi tabi acil bi şey olursa dediniz biliyorum da bu da önemli olabilir."

Doktor ne söylüyorsa merak edip utancı koydum bi kenara. Doğrulup yaklaştım ona.
"ya şey,neredeyse 3 aylık olduk ya biz. Ama asiye'nin karnı büyümüyor hiç. Bi sorun olmadığından emin olmak istedim sadece....
Valla bakın. Şey gibi sadece, çok yemiş de, bi soda içse geçecekmiş gibi..."

Sonra ciddi yüz ifadesi azarlanan bi çocuk gibi çöktü. Kaşlarını eğip mahcubiyetle büzdü dudaklarını.
" tabi... Tabi canım. O zaman, yakşamlar. Kusura bakmayın tekrar. "

"Dakika Dakika" Where stories live. Discover now