Sixty-Five

2.1K 113 61
                                    

Umut adına ne varsa, hepsi paramparça oluyordu.
-İvan İlyiç'in Ölümü,Lev Tolstoy
•••

beklemiş gibi dursam mı durmasam mı?
heyecanlı mı görünsem yoksa sıradan mı?

heyecanlı durursam ve yanlış alarmsa, daha çok üzülür. ama eğer doğruysa,bi de sevincim eksik kalmasın?
sevincim nasıl eksik kalabilir böyle bir habere geçri. Olsun ama. çok da beklemeyeyim. Hayal kırıklığı en kötüsü.

banyonun içinden zamanlayıcının sesini duyunca kapının önündeki voltalarımı sıklaştırdım. kalbimin gürültüsü kulaklarımda uğuldadı. tüm ömrüm boyunca böyle bir sınava hiç tabii olmamıştım.

hadi bi sevinç çığlığı falan?
hadi Asiye bi şey de...

kapıyı tıklamak üzere elimi kaldırdım ama dur. baskı yapma.eğer hamile değilse,önce kendi sindirsin.

kapı aralanınca heyecanla döndüm hemen. ama bir açıklamaya ihtiyaç yoktu. çıkışından belliydi. eğik boynunu kaldırıp derin bir nefesle duruşunu dikleştirirken az önce hoplarcasına atan kalbimin üzerine fil oturmuş gibi hissettim.
elindeki testi havada sallayıp omuz silkti. 

"yanlış alarm. yine."

yanlış alarm...son üç ayımızın sayısız yanlış alarmlarına biri daha.

"sorun yok sevgilim-"

elini kaldırıp cümlemi keserken yanımdan sıyrılıp gitmeye çalışıyordu.

"her negatif test için ayrı bir konuşma hazırlamak zorunda değilsin doruk."

"Dur bi saniye dur."

"ha istiyorsan hazırla da, çok uğraşırsın ondan söylüyorum."

beni beklemeden gidiyordu ki bileğinden yakalayıp çevirdim kendime. gözlerime bakmıyor. baksa, içi rahatlayacak ama bakmıyor.

elimi çenesine atıp yukarı kaldırırken mecburen gözlerime çıktı bakışları. içinde fırtınalar kopan ama yine de bunu içinde tutan bir bakıştı bu. iç çekerken elime düştü başı.

"bebeğim, gel buraya."

kendime çekip onu sımsıkı sararken ne yapacağımı bilmiyorum. ötesi için paniklemeli miyim, yoksa henüz yolun başında olduğumuz için umudumuzu taze mi tutmalıyım emin değilim. Ona devam etmemiz gerektiğine, ileride olacağına dair ümit vermekle, belki de olmaz ama olmasa da sorun değil düşüncesine geçmek arasında sıkışıp kaldım ki bu ikilem onu da yutuyor günden güne.
Ona ümit verdiğim her gün, yeni bi negatif testle hevesi kırılıyor, diğer yandan belki de çocuğumuz olmaz fikrini kabullenmeye hazır değiliz.

derin derin soluklanıp nefesleri boynuma çarptığında dikkatini dağıtacak bir şeyler arıyordum beynimin içinde.

bir cumartesi günü oturup da üç ay geçti neden hala çocuğumuz olmadı diye dertlenmesini engelleyecek şey.

"benimle basket oynar mısın?"

"ne?"

iyi fikir. hem çocuğumuz olsun amacıyla sınırlanan fiziksel aktivite algımızı açar.
yanlış anlamayın, sorun bu değil, sorun her şeyi çocuğumuz olsun diye yapmak.

"hani berk'le bahçeye pota asmıştık. Furkan da gelmek istiyordu sürekli. onu alıp geleyim, ya da baş başa da olur. oynayalım biraz?"

sevdiği bir çocuğu görmenin iyi olacağını düşünüyordum. onu istediği kadar sever belki tekrar ümitlenirdi. Tabii ümitleri yeşerince tekrar fiziksel aktivite algımıza döneriz ama bunlar ayrıntı.

"Dakika Dakika" Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz