Fourty-Six

3.6K 164 361
                                    

Hızlı mı geldim sanki... Gelmedim mi? Okey.

🔥Alarm. Azıcık ucundan. Flasbacklisinden.

(Hatta flashback Four'un sonundan devam ediyor, ilk şeylerinden... ama geri gidip okumayın tamam mı anlatımımı hiç beğenmedim.)

---

Öyle yürekten seviyorsan, aklı başından atacaksın
Kimi yanında arıyorsan önce içinde bulacaksın.

-Duman/Yürekten

Bölüme şarkı koymaya da alıştım iyice he. Bi de şeye çok alıştım... Bol yoruma. Beklemedeyim.
---

Kimseyle vedalaşmadan koşarak ayrıldığımdan beri daha da bulanan zihnimle evime attım kendimi.
Kapının daha önce hiç bu kadar karmaşık gelmeyen kilidini açmaya çalışırken duydum o ince sesi de.

"asiye abla?"

Bahçenin çitlerine yaslanmış, endişeli gözlerle süzüyordu beni. Başımı iki yana salladım.

"şimdi... Şimdi değil Furkan."

Açılan kapıdan içeri atılıyordum. Beni böyle görmesini istemiyordum çünkü. Kendi kendine mırıldanır gibi sesi geri dönmeme sebep oldu ama.

"Doruk abim de böyle demişti."

"ne zaman?"

Duyduğumu anlayınca utanır gibi yere indirdi gözlerini. Parmağıyla üzerinde durduğum paspası işaret etti.

"orada otururken."

Ne zamandan bahsettiğini idrak ederken içeri geçtim. Onu orada, ıslak gözlerle çökmüş hayal edince göğsüm sıkışıyordu.
O bana nefes olmuştu ama ben nefesini kesmiştim.

Üzmek için, üzülmek için illa büyük suçlara, devasa hatalara gerek yoktu sonuçta.
İstememiştim ama yine de dağıtmıştm onu. Ve o da beni tabii. Birbirimize ihtiyacımız vardı ama yan yanayken zehir gibi birbirimizi sarhoş ediyor, mantığımızı devre dışı bırakıyorduk.

Sanırım o haklı.
Onun bu fedakarlıklarına karşı en azından kestirip atmamalı, benim için verdiği emeklerin karşılığını vermeliydim.
Anlık gelen güçle ayaklandım. Kahvemi koyup - evet fındıklı 3ü1 arada- bilgisayarımın başına geçtim.

---

Edindiğim tüm bilgiler kağıtları doldururken hayret etmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Ben böyle bir şeyi nasıl kazandım ya?

Hayretler içerisinde notlarımı düzenlerken en son geldiğim nokta yutkunmama sebep oldu.
Pasaport işlemeleri...
Melih bak...
Yapmam gereken son işlem olarak okulda başvurumu da yapan hocayı aradım.

***
'Hocam gitmek bile istemiyordum. Biliyorsunuz...'

'biliyorum ama o kazanana kadar sürer diye düşünmüştüm açıkçası. Kazanıp da gitmeyeni daha görmedim'

Sessizliğim uzarken devam etti.

'yoksa sen hala mı istemiyorsun?'

'bilmiyorum hocam.'

Gidersem öleceğim ama hala hayatımın fırsatı diyorlar hocam bilmiyorum.

'nişanlandığını söylemiştin. Eğer nişanlın gitmeni engelliyorsa ben yardımcı olmaya çalışayım.'

Söylediği şeyin ironikliğini o bilmiyordu ama beni güldürdü.

Engel değil de gideyim diye benden ayrılıyordu az kalsın...

"Dakika Dakika" Where stories live. Discover now