Fourty-Four

2.7K 146 321
                                    

Ya no estás más a mi lado, corazón
En el alma solo tengo soledad
Y si ya no puedo verte
¿Por qué Dios me hizo quererte?
Para hacerme sufrir más?

Artık yanımda değilsin tatlım.
Ruhumda sadece yalnızlık var
Ve eğer seni bir daha göremeyeceksem,
Tanrı neden seni sevmemi sağladı?
Daha fazla acı çekmemi sağlamak için mi?

-historia de un amor

Doruksuz gün 1

Kapının kapanma sesiyle tutmayan bacaklarım beni olduğum yere bırakırken saatlerimi yeri izleyerek geçirdim.
Ne yaşandı?
Kabus gibiydi. Birazdan çığlık atarak uyanacak sakinleştirici sesiyle sarmalanacaktım. Başka yolu olamaz.

İçimden 3e kadar sayıp uyanmayı bekledim ama rüya değil gerçekti.
Zaten rüya olma ihtimali yoktu. Benim bilinçaltım Doruk ve beni böyle hayal edemezdi.
Bizi böyle kurgulayacak kadar zalim olamazdı.

Hava kararmaya başlarken duyduğum araba sesiyle irkildim. Koşarak kendimi kapıya atarken arabasını gözümün önünden kayıp gitti.
Bunca zaman burada beklemiş...
Nasıl ki o bana çıkar yüzüğü demesine rağmen çıkarmamışsam, o da git dememe rağmen gidememiş.
Saatlerce ben bu kapının bir tarafında çöküp kalmıştım o bir tarafında.
Tek ihtiyacımız olan aradan o kapıyı kaldırmakken...

İçeri geçip üzerine kapıyı kapatırken kalbim parçalandı. Ayaklarımı sürüyerek odamın yolunu tuttum. Kendimi yüz üstü yatağa bırakırken düşünemiyordum. Hayati becerilerden arınmış gibiydim.
Sadece sesler vardı. Ve görüntüler.

Buz gibi gözleri - ara vermek istiyorum.
Titreyen bakışları - sen de hollanda'ya gidersin.
Uzak mesafe ilişkisi - hah! Hollanda Türkiye arası!
Sarsılan, dağılan yüzü - Daha evlenme teklifi etmemiştin!

Hiç bir şey değiltirmemişti ki teklif. Sadece yaşanacağını bildiğimiz adımları hızlandırılmıştı. Hiç etmese de kopamazdım. Hiç etmese de gidemezdim. Ama cevabı olmayan sorular soruyordu ve benim tutunacak bir dala ihityacım vardı.
Dal elimde kaldı tabii...

Madem öyle çıkar yüzüğünü!

Nasıl... Nasıl diyebilir. Nasıl böyle silip atabilir. Kalbim ilk kez onu böylesine kaybetme korkusuyla sarmalanırken sabahın ilk ışıklarını görene kadar kıpırdanmaya mecal bulamadan yattım sadece.
Fazlasıyla kırgınım.

Doruksuz gün 2

"çok teşekkür ederim ben... Sağolun."

Yataktan kalkamıyorsam iş yerine hasta olduğumu söylemek yalan sayılır mı?

Sayılmaz çünkü yalan söylemiyorum. Sadece fiziksel değil hastalığım. Ruhum hasta. Kalbim hasta.

Ona nasıl git diyebildim?
Keşke sözlerinin kızgın demiriyle kalbimi deşseydi de yine onun kollarında kalsaydım.

Onu kaybetme korkusu bedenimi sarıp sarmalarken onu anlıyordum. O da böyle hissetmişti demek. Asiye hollanda'ya gidiyor dediklerinde o da böyle korkuyla dolmuş, böyle yaralanmıştı.
Ama ayrılsak ölürdük biz. Neden bu ihtimali düşünmüştü ki.

Asiye benim için farklı mı sanıyorsun?

Ailesinden hediye uçak biletini gördüğümü hatırladım. Eğer gitseydi, ona kızmazdım.
Gitmesi beni mahvederdi ama bunu kaldırabilirdim. Çünkü... O iyiyse bu hayatta ayakta kalmak için bir dayanağım var demektir.

O da böyle düşünüyor.
Ya gerçekten... Gerçekten benim iyiliğim için benden vazgeçerse.
Ya onu kaybedersem?

Doruksuz gün 3

"Dakika Dakika" Where stories live. Discover now