"Dakika Dakika"

De Zeze1641

288K 10K 9K

Dudakları çok yakındı. Heyecanlandım. Yüzüme basan sıcağa rağmen çekilmedim. Anın büyüsüne bıraktım kendimi... Mais

One
Two
Three
Four
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Thirteen
Fourteen
Fifteen But Zarife°Harun
Sixteen
Seventeen
Eighteen
Nineteen
Twenty
Twenty One
Twenty Two °1
Twenty Two °2
Twenty Three
Twenty Four
Twenty Five
Twenty Six
Twenty Seven
Twenty Nine
Thirty
Thirty- One
Thirty-Two
Thirty-Four 🌟
Thirty-Five
Thirty-Six
Thirty-Seven
Thirty-Nine 🌼
Fourty-One
Fourty-Two°1
Fourty-Two°2
Fourty-Three°Oh SHİT.
Fourty-Four
Fourty-Five
Fourty-Six
İn another universe
Fouty-Seven
Fourty-Nine
Fifty°1
Fifty°2
Fifty-One
2 Sene 2 Ay 1 Gün 16 Saat
Fifty-Two
Fifty-Three
Fifty-Five
Fifty-Six
Fifty-Seven
Fifty-Eight
Fifty-Nine
Sixty-two
Sixty-Three
Sixty-Four
Sixty-Five
Sixty-Six
Sixty-Seven But Miracle ✨
Sixty-Eight
Sixty-Nine
Seventy
Seventy-One
Seventy-Two
Seventy-Three
Seventy-Four But F İ N A L
Deva Dump

Sixty But Wedding

2.6K 124 165
De Zeze1641

Düğünlerden nefret ederim ve hayatımın en büyük paradoksunu insanların neden nikahını kıyıp olaysız dağılmadığını düşünürken yaşıyorum ama şu düğünde olmak için canımı verirdim.

Eee,geliyo musun hiç asdor düğününe falan?

•••
Duvağım da sabitlendikten sonra gelin odasındaki aynada tonlarca fotoğraf çekindik kızlarla. Cıvıl cıvıl araya girip kendini merkeze aldıran Nebahat hanım'ın hepimizden genç pozları bizi güldürürken kapı gürültüyle açıldı. İçeri dan diye giren ikizimdi ki kendisini hiç bu kadar yakışıklı görmemiştim. Kızlar önümüzden çekilip bizi karşı karşıya bıraktığında kocaman olmuş gözlerini kırpıştırdı.

"asiye?"

Şaşkın bakışları altında ona adımladım.

"ömer?"

"sen melek misin be kızım?"

Uzanıp elimi tuttuktan sonra etrafımda döndürdü beni. Gözleri hayranlık pırıltılarına gülümsedim.

"teşekkür ederim."

"ikizim be. Baya baya evleniyorsun şimdi. Baya baya yani!"

Gözlerimi devirdim istemsizce. Evlendiğime inanamayan insanlardan biri ömerken diğeri de evleneceğim adamdı ama olsun.

"e artık evleneyim ömer-"

"hayır hayır. Evlen tabi. Kolay mı geldiniz bu günlere. Evlen de benim aklım almıyo. İkizim hangi ara büyüdü, evleniyor,karşımda gelinlikle..."

Başını hayretle salladıktan sonra eğilip şapırtılı şapırtılı öptü yanaklarımı. Kızlar arkadan cırladı.

"Ömer fondöteni yalamasaydın keşke kaç saatte yapıldı o. "

" susun ya. Biriciğim evleniyor şurda. Kardeşimi evlendirmek kolay mı!"

gözlerimin dolduğunu hissederken kollarımı boynuna doladım hemen.

"beni ağlatırsan seni döverim!"

"tamam tamam. Ağlama. Hadi herkes hazır! Biz yerimize geçiyoruz sen de merdivenlerin orda Doruk'la buluşuyorsun."

Beni bıraktıktan sonra durup geri döndü. Alnıma bıraktığı öpücükten sonra gülerek gezdirdi gözlerimi yüzümde.

"doya doya öpeyim de. Doruk'tan kurtulamayız sonra karımı bırak karımı bırak diye tutturur."

Gülüşerek çıktılar odadan. Ben de gelinliğimle arkalarında kalırken son kez sevgilim olan adamın yanına gitmek için hazırlandım.

•••
Kapısında şık harflerle damat odası yazan yerdeydik. Takımımın yakalarını aynaya bakıp düzeltirken yanımdaki Oğulcan ıslık çalınca sırıttım.

"oldun kanka oldun."

"eyvallah."

Berk pantolonu kırışmasın diye oturmak yerine ayakta gezinip dururken yakasındaki kırmızı gülünü sabitletiyordu Kadir'e. Sonra şiddetle kapı açıldı ve Ömer daldı içeri.

"hadi her şey hazır. Biz kızları alıp çıkıyoruz, sen de Asiye'yi zaten. Gelinlikli. Biliyorsun."

"gelinlikli olduğunu belirtmen iyi oldu."

Heyecanlı heyecanlı konuşurken güldü kadirler.

"Doruk zaten gerginim uğraşma be!"

"sen niye gerginsin lan? Evlenecek olan benim?"

"sen kardeşimle evleneceksin diye geriliyorum zaten. Köprüden önce son çıkış?"

"ömer sen çık git hadi o çıkıştan nikah memuru bekliyormuş."

Gözlerini devirmeden önce cebimdeki mendile takıldı gözleri. Yamulmuş üçgenini düzenleyip elini omzuma vurdu sonra.

" hadi o zaman. Bize müsaade. "

Her biri teker teker aynada son kez kendine baktı, Oğulcan yakışıklılığına bi ilahi söyledi ve bahçedeki masalarda yerlerini almak üzere gittiler.

Onlar çıktıktan sonra sessizleşen odada kendim geçtim aynanın karşısına. Asiyenin sabah taktığı, babasına ait saati düzelttim. Alnıma düşürülmüş saçlarımı kibarca arkaya attım ve işte o son andaydım.
Bu hayata karşı tek anılacağım son an. Bundan sonra adımın yanında hep o yazılacaktı. Kaderime kazılı olduğunu her an herkes duyacaktı.
Bunun verdiği gururla dikleşti omuzlarım.

"hadi oğlum. Kadere karşı aşkın zaferini kutlamaya gidiyorsun."

Aynaya gülümsedim ve hiç emin olmadığım kadar emin adımlarla ilerledim onunla buluşacağım merdivenlerin başına.
•••

Heyecanımı yenmek için derin derin soluduktan sonra Dorukla buluşmak üzere, tek elimde çiçeğim, diğeriyle eteğimi tutarak çıktım odadan. Benden önce gelmiş merdivenlerin başında bekliyordu.
Ona yürüyemeden soluksuz kalıp durdum orada.
Aşık olduğum adamı damatlık içinde görmenin zevkini aceleye getirmek istemiyordum.

Gözlerimiz kesiştiğinde gülümsedi. Bambaşka bir gülüştü bu. Pek çok duygu geçip gitmişti sayılı saniyeler içinde. Pek çok yaş almış, deneyim kazanmış, büyümüş, değişmiş ve aşkına tutunup karşıma çıkmıştı. Gözlerine bakarak güçlendiğim onlarca anın birer tezahürü okunuyordu ki ona güçlü adımlarla ilerlememi sağladı bu.
Elim göğsümde karnımda, eteklerimde gezinip kusursuz görünme telaşıyla son kez toparlamaya çalıştım. O da gömleğinin kollarını düzeltip bakışlarını hiç acele etmeden üzerimde gezdirdi.

Gülüşünü tekrar görmeyi umarken kafasını benden başka tarafa çevirdiğinde şaşırdım. Yanına giden adımlarımı hızlandırdım ama dönmedi bana.

Baksana. Hadi. Baksana bana. Alo?

Elimi uzatıp koluna dokundum tereddütle. Yavaşça döndürdü başını. Doluydu yeşil gözleri. Sakladığı yaşların etkisiyle parlıyordu.

"Doruk?"

Gözleri tekrar üzerimde gezinirken bir damlası kirpiklerine tutunup yanağına bıraktı kendini. Hızlıca sildi ama dehşetle izledim bunu.

"ağlamayacaktım ama ağladım işte."

"aşkım neden ağlıyorsun?"

Dudağını ısırıp burnunu çekti. Damattan çok çocuğa benziyordu bu haliyle.

"çok güzelsin."

Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırırken yarım bi sırıtış oturdu yüzüne.

"güzelim diye mi ağlıyorsun?"

"bilmiyorum seni böyle görünce...Dayanamadım işte."

Avuç içlerini gözlerine bastırıp kurularken gülsem, dalga geçiyormuş gibi olur muyum kaygısı çektim ama gülmemek işten değildi. Nemli gözlerini kurulayıp kendime çekerken öptüm yanaklarını.

"sen de az değilsin hani?"

"biz cidden evleniyor muyuz şimdi?"

Demiştim.

"ay Doruk inansan mı artık? Hani gelinliğimizi, damatlığımızı giydik geldik. Yeterince inanılır bence."

Gözlerini kırpıştırıp masum masum baktı güzel kirpikleri ardından. Elimi ceketinin omuzlarına koydum. Kusursuz bir yakışıklılığı vardı şu haliyle.

"rüyaların gerçekliğine ne kadar inanılırsa, buna da o kadar inanabiliyorum işte."

Ben aşkın ne olduğunu Doruk'la tanımıştım. Dolayısıyla benim doğru insanı arama veya bulma gibi dertlerim olmamıştı hiç. Doruk'u bulmuştum sadece ve o bana yetmişti.
Ama beni nikah masamıza götürmek üzere karşımdaki bu adama bakarken görüyordum.
Ömrüm boyunca dünyanın dört yanını da gezsem bulacağım doğru insan yine o olurdu.
O yüzden omzundaki elimi avucuna indirirken gülümseyip kenetledik parmaklarımızı.

"bu da gerçek olan en güzel rüyamız olsun o zaman."

Gülümseyerek eğildi üzerime. Anlımı öpmek üzereyken bir kız gelip aşağı geçmemizi söyledi.

"öpücük nikah masasına kısmetmiş."

Sonra bizi yönlendirdikleri şekilde kapıya ilerledik. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışırken baş parmağıyla elimi okşadı Doruk. Ondan aldığım güçle ilk adımı attık otantik binanın eski, nostaljik merdivenlerinden, bize yetecek büyüklükteki bahçesine.
Adım adım ilerledikçe gülümsedim kocaman. Sayılı misafir arasında tanıdık yüzler gördükçe gülümsemem büyüdü.

En ön yuvarlak masalardaki ailemizin başlattığı alkış büyüyerek bahçeyi sardı. Tepemizdeki çiçeklerin harelediği ince koridordan nikah masasına yöneldik.
Doruk masanın arkasına geçtiğimizde elimi bırakınca bir an nereye koyacağımı bulamayıp gerildim ama o sandalyemi çekti.

Biz masaya toplanırken şahitler de çağrıldı ve Berk sanki şahit değilmiş de, bir yarışma kazanmış gibi yerinden kalkarken kendini alkışlatıp, 'berk şahitse ben de olucam' prensibiyle herkesi ezip geçen aybikesini alıp masaya oturdu.

Daha önce defalarca duyup gördüğümüz şeyleri, başrol kendimizken yaşamanın heyecanı içinde gelişti her şey. Ve o konuşma yapıldı.

"Evlenme beyanında bulundunuz ve evlenmenizde bi engele rastlanmadı."

Yanlış biliyorsunuz. Evlenmemizin önünde çok engel vardı. Biz o engelleri aştık.

"Siz Asiye Eren,"

Evet. Son kez. Asiye Eren.

"Hastalıkta ve sağlıkta..."

Biz birbirimizin ilacıyız.

"İyi günde kötü günde..."

Biz tüm iyi günleri kötü günlerin üstesinden geçerek elde ettik. Mutlu bir an için tüm kötülükleri göğüsledik.

"Varlıkta ve yoklukta..."

Hah! Orası bizde. Siz rahat olun.

"Kimsenin baskısı altında kalmadan..."

Hayır. Tüm kalbimle.

"Doruk Atakul'u eş olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!"

Hayatımda emin olduğum tek cevap mıydı bu? Sesim nasıl bu kadar güçlü çıkmıştı?
Alkışlar koparken Doruk masadaki elimi tuttu heyecanla.

"siz Doruk Atakul, hiçbir baskı altında kalmadan Asiye Eren'i eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Ona döndüm. Kocaman sırıtmasıyla gözlerime baktı. Kendimi gördüm güzel gözlerinin yansımasında.

"Evet!"

O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki misafirler gülüştü. Gülüşlerine karşılık kulağıma eğildi.

"bir evet'i söyleyebilmek yıllarımı aldı. Ne yapsam az!"

İkinci bir gür evetle berke döndük hemen. Coşkuyla bağırdıktan sonra Aybike de cırlamaya başladı.
Tabii neden bahsettiği malum. Bir haftadır her fırsatta hatırlattığı üzere ayağımı kaldırıp Doruk'un ayağına bastım. Beklendiği için şaşırıp ayağını kaçırırken başta bizim masamız kahkahalara boğuldu.

"ez geç Doruk Ata- kocanı ya ez geç!"

"ee yıllarımı aldı Doruk. Ne yapsam az!"

Sonra imzalar atıldı. Abimin ve Nebahat hanımın sulu gözlerini kuruladığını gördük ve defterimizi almak üzere ayaklandık.

Belediye başkanının verdiği yetki falan filan nikah memuru konuşurken heyecanla uzattığı defteri alıp havada salladım. Lütfen verin bana...
Oğulcan ıslık yağmuruna tutarken göz göze geldiğim ömer öpücük attı.

"-sizi karı koca ilan ediyorum!"

Anlamlı ama bi o kadar saçma olan bu cümle kulaklarımda yankılandı bi süre. İnkansız gibiydi ama bir yandan da sadece ilanı kalmıştı aslında.
Biz zaten birbirimizindik.

Doruk'a döndüm sarılmak için. Başardığımızın izlerini yüzünde görmek istiyordum.
Ellerini yanaklarıma koyup anlımı derin bi nefes çekerek öptüğünde gözlerim kapandı. Kafamı göğsüne yaslandığımda resmen veya şeklen, hukuki veya medeni, hangi şartla ararsanız arayın ait olduğum yer olduğunu bilmenin coşkusuyla sarıldım.

Dans edeceğimiz müzik başladığında elimden tutup ortadaki alana geçtik. Sahnedeki orkestra Berk ve Aybike'nin de yardımlarıyla hazırlandığımız valsimizi çalmaya başladı.
Kalabalık önünde dans etmek İkimizin de aşırı hoşlandığı bir aktivite sayılmazdı ama bu düğünümüz öyle değil mi?

Dolayısıyla arkamızdaki enstrümanlardan çıkan melodiler ortalığı sararken müziğe bıraktık kendimizi. Dakikalar boyu rüzgarda uçuşan yapraklar gibi sağa sola sallanıp, uçuşan eteklerim sayesinde ona dönerken, beni belimden kaldırıp döndürürken, müziğin bitmesiyle beni kendine çekip anlımı öperken hiç eksilmedi gülüşlerimiz. Ardından hareketli müzikler başladı ve tüm sevdiklerimiz dört bir yanda oynamaya başladı.
•••

Kasıntı ve formalite icabı bir düğünden ziyade tamamen kavuşmamızı kutlamanın amaç edinildiği bir düğün, anca bu kadar zevkli olurdu herhalde.
1 saattir ayakta durmadan dans ediyorduk.

Öyle ki Oğulcan Doruk'la çiftetelli oynamış, ömer benimle dans etmiş, berk Türkçe pop açtırıp bağıra çağıra herkesi coşturmuştu.
Ortada şarkıya uygun zıplarken karşıma geçti Doruk. Kravatı gevşemiş, düğmeleri açılmıştı ki eğlendiği her halinden belliydi.
Karşıma geçip omuzlarını sallaya sallaya bağırdığı şarkıyla kahkaha attık hepimiz.

"El üstünde tutarım seni"

Eteklerimi tutup sallarken ben de ona eğilip devam ettirdim şarkısını. İşaret parmaklarıyla beni gösteriyordu.

"Dizlerimde uyuturum seni"

Etrafımızdaki arkadaşlarımız çevremizde yuvarlak olup bizi gazlarken bağırarak devam ettik söylemeye.

"Kalbimin sarayları senin
Ben seni yaşatırım seni!"

Geri çekilip beni kucakladıktan sonra kahkahalar atarak iki yana açtım kollarımı.
Hasret bin düğüm olsa, bir kavuşmak hepsini çözer demezler miydi?
Çözülen tüm hasret düğümlerinin hatırına göğsüme bastırdım başını.
•••

Dansların ardından yorgunlukla çöktük biz de arkadaşlarımızın olduğu masaya. Saat ilerleyip hava kararmaya başlarken orkestranın üzerinde durduğu sahnenin tepesinde led ışıklar yandı. Doruk'un bunu görmesiyle birisine baş işareti yaptığını gördüm ama seçemedim. Sonra dudaklarını yanağıma bastırdı ve masamızdan kalktı.
Bir iki adım uzaklaşmıştı ki masaya geri dönüp bir bardak ve bir çatal alıp sahneye doğru yol aldı.
Sırtım normalde sahneye dönükken onun çıkmasıyla sandalyemi çevirip izlemeye başladım.
Ne yapacaktı?

Hemen önüne bir mikrofon çektiler ve o da sırıtarak elindeki çatalı bardağa vurdu. İşte şimdi tüm dikkat üzerindeydi.

"yakşamlar herkese. Umarım vaktiniz güzel geçiyordur. Çok sevgili kayınbiraderime bir konuşma yapmayı planladığımı söylediğimde benim tabirimle fazla avrupai onun tabiriyle gavur özentisi bulsa da, hayallerimin kadınıyla evlenirken söylemek istediklerimi içimde tutacak değilim.
Bu arada bu bardağa vurma işini de sırf daha avrupai olup ömer'i daha çok rahatsız etsin diye yaptım ve akşam asiye'den düğün konuşmamızda bile ömerle uğraşmayı bırakmadığım için birkaç cümle duyacağım."

Sağımda oturan ömer kulağıma kulağıma homurdandı.

" al işte sen de evlendin bununla. Artık durdurabilene aşk olsun"

Gözleri beni bulurken kocaman güldü. Elindeki bardağı bana doğru uzattı ve şık bir hareketle bir yudum içti.

" ama işte sırf bunun için bile evlenilir bu kadınla. "

Bir süre beni süzerken ne demek istediğini anlamadım açıkçası. Ama onun içinde bir şeyler geçtiği belliydi. Onun hayran bakışlarından sonra bana dönen gözlerin de etkisiyle dikleştim sandalyemde.

"yine konuşma yapacağımı öğrendiğinde eğer ondan bahsetmezsem düğünümü sabote edeceğini söyleyen ilgi delisi arkadaşım berk'ten de-"

"en yakın arkadaşın!"

Berk yuvarlak masanın arka tarafında bağırınca gülüşmeler duyuldu.

"evet tabii. En yakın arkadaşım berk'ten de bahsetmiş olmak için kısacık bir an anlatacağım. Yıllar önce daha asiye hayatıma girmeden, sıradan bir günde sıradan bir yerde şu cümleyi kurmuştum.
'şu sıfata baksana berk! Bende hiç evlenecek, aile babası olacak tip var mı?'"

Bundan hiç haberim yoktu. Ama ilk tanıdığım Doruk'u düşününce, onu haklı buluyordum sanırım.
Eli boynundaki kravata gidip biraz gevşetti. Alnına düşen saçlarını geri attı.

" sonra asiye girdi hayatıma. O gün berk'e o cümleleri kuran doruk'a ne oldu bilmiyorum ama kendi kendime şey dedim bir sabah uyandığımda.
' ulan Doruk, oğlum. Eğer bir gram aklın varsa bu kızla evlenirsin.'
Ve asiyenin aşkından kaçırmadan sakladığım son gram aklımla verdiğim şu karar hayatımın en doğru kararı. "

Gözlerim dolarken ağlayacağımı anlayan melisa hemen bir peçeteyi uzattı. Gözlerimin altına bastırıp akmadan tuttum yaşlarımı.

" deja vu. Ne demek biliyoruz herhalde. Ama en az onun kadar havalı bir kelime daha var. Jamais vu. Aynı şeyi defalarca da yapsan, her seferinde ilkmiş gibi hissettiren duygu demek oluyormuş. İşte asiye ile benim hayatımı bu duygu yönetiyor işte. Onunla bir ömür için o kadar heyecanlıyım ki. Gözlerime her baktığında, elimi her tuttuğunda ilkmiş gibi hissettiriyor o. İşte, bu içime sığmayan sevgiyi anlamak istedim sadece biraz. "

" asiyeyi pek çok şekilde anlatabilirim size. Hatta bıraksanız ömrümün geri kalanında onu anlatabilirim ve bu hiç susmayan bir şarkı olarak tarihe geçer. Mesela asiye yuva gibidir. Tek başına dimdik bir aile gibidir. Sizi yaralıyken alır sever iyileştirir. Ama aynı zamanda hiç büyümeyen bi çocuk gibidir de. Zamanında çok düşmüş ama hiç ağlamamıştır. O yüzden şimdi dizleri çizilse canı yanar, o yüzden çok çabuk ağlıyor. "

Yine ağlıyordum. Beni benden iyi biliyordu.
Beni benden çok seviyordu.

" ama asiye, benim sevgili eşim... "

İlk kez hakkıyla kullandığı kelimeden sonra gözleri gözlerimde sabitlendi bir süre. Dudakları yarım bi gülüşle aydınlandı.

"onu en çok bir çiçeğe benzetiyorum. Hem bu kadar narin olup hem de bir başına her zorluğa inat tüm renklerini etrafa saçan, umut dolu bir çiçeğe. Öyle bir çiçek ki kendini koparan elde bile kokusunu bırakır o."

Sulanan gözlerini kırpıştırıp nefeslenmek adına ağır ağır bir yudum daha içti elindeki bardaktan.
Ben de çeşmeye dönmemesi umuduyla gözlerimi kuruladım yine.

" ben mükemmel bir adam değilim. Ama yanımda tüm eksiklerimi tamamlayan bu kadın olduğu sürece sanırım en iyi versiyonumda olmaya devam edeceğim. Bu düğün birçok savaşın zaferi olsa da birçok mücadelenin de başlangıcı biliyorum.
Sevgili eşim Asiye Eren Atakul, ömrümün bundan sonraki her saniyesi seni sevmekle ve sana layık olmaya çalışmakla geçecek."

Sahneden inerken tüm davetlilerden alkış koptu. Sandalyemden kalkıp Doruk'un kollarına attım kendimi. Eli yanağıma çıkıp gözyaşlarımı silerken anlıma bastırdı dudaklarını.

" çok seviyorum seni."

Sesim alkış ve ıslıklara karıştı ama duyduğunu biliyordum. Elini belime atıp masaya yönlendirirken sıyrıldım kolundan.

"sen geç."

Kaşlarını kaldırıp sırıtarak onayladı beni. O benim kalktığım koltuğa geçerken ben sahneye doğru yol aldım. Bazı şeyleri içimde halledemiyordum ve onun yöntemiyle sanırım dışa vurmalıydım. Kenarda bekleyen garsonun uzattığı elinden destek alarak sahneye çıkıp mikrofona doğru ilerledim. Herkes bana bakarken misafirler arasında Doruk'un konuşmasında etkilenmiş ağlayan simalar görebiliyordum. Gerildim üzerime dönen 100 çift kadar gözle.

"bir yakşamlar da benden o zaman. Doruk hepinizin gördüğü üzere muhteşem cümlelerle açıklıyor aşkını. Ben onun aksine ifade etme konusunda bir tık daha sıkıntıdayım. O beni olduğumdan çok daha güzel görüyor ve gördüğünü en şahane şekilde açıklıyor bizlere. Bense aşkımı hissediyorum daha çok. Mesela dağların arkasında doğan güneşe bakıp vay be cidden çok seviyorum diyorum, uçsuz denizlerde gülüşünü görüyorum, yeryüzünün en güzel manzarasını yeşil gözlerinde izliyorum, hep böyle... "

Avucumda tortop olan peçeteyi açıp ağlarsam diye hazır hale getirdim.

" bana 17 yaşımda birisi aşkın benim için ne olduğunu sormuştu. Ben de şarkı söylemek demiştim. Çünkü sadece onunla şarkı söylüyordum. Onun yanında, aynı şarkıda kendimizi kaptırmış giderken hissettiğim şey ancak aşk olabilir diyordum. Her şarkı onu anlatıyordu sanki ve ben şairin 'ya tüm şairler seni sevmiş ya da ben her mısrada seni buluyorum' dediği yerde bağdaş kurup her şarkıda onu bularak beklemeye başladım. Neyse ki çok bekletmedi beni. "

Akan gözyaşımı sildim. Dağılmak istemiyordum. Sadece içimden geçenleri söylemek istiyordum.

" aşk benim için bugün hala şarkı söylemek demek ve Doruk benim hayat şarkım"

Yerinde duramayan Doruk heyecanla ayağa kalkarken birkaç adım yaklaştı sahneye. Ellerinden birini ağzına kapatmıştı. Bunca insanın önünde eşinden duyduğu kelimelerin onu ne kadar etkilediğini tahmin ediyorum.

"eğer ben bir çiçeksem Doruk benim toprağım, yuvam. Ve eğer kırılmadan ayakta durabiliyorsam bu onun sayesinde. İnsan ne kadar yara alırsa o kadar büyür diyorlar ama ben buna katılmıyorum. Bence insan yara aldıkça değil o yaraları iyileştirdikçe büyür. Ve Doruk beni çok büyüttü. Elleriyle sardı tüm yaralarımı, 7 kere düştüysem 8.kez uzattı elini. Yine birlikte kalktık. Bugün evleniyoruz ve biliyorum ki bu bundan sonra da her düştüğümüzde yine beraber kalkacağız demek."

Başıyla onaylarken adımlarını yaklaştırdı sahneye coşkuyla. Gözlerinin sulandığını görüyordum. Bizim tüm sevinçlerimizde de biraz gözyaşı vardı zaten.

"Sevgili eşim Doruk Atakul, senin eşin olmaktan gurur duyuyorum. Kalbimin yerini senin sevgin sayesinde buldum ve durana kadar da sevmeye devam edeceğim!"

Cümlem biterken dudaklarımdan fırlayan hıçkırığı elimdeki peçeteye gömüp gözlerimi kuruladım. Doruk aşağıda merdivenlerin başında beni bekliyordu.
Sendeleyerek ona doğru yürürken son basamakta belimden kavradığı gibi kucağında döndürmeye başladı beni.
Daha çok ağlıyor muyum gülüyor muyum emin olamadan kollarımı sardım boynuna. Ayağa kalkmış coşkuyla bizi alkışlıyordu herkes. Masamızdaki herkes ağlıyordu neredeyse. Berk'in gözlerini hızlı hılzı gömleğinin koluna sildiğini gördüm. Doruk beni aşağı indirirken kimseyi umursamadan yanaklarıma koydu ellerini.
Berk ellerini masaya vurunca telaşla döndük.

"öp! Öp! Öp! Öp!"

Berkin tezahüratı kısa sürede taraftar bulurken ömerin berkin yanına gidip susması için karnına dirseğini geçirdiğini görebiliyordum. Onlara kahkaha atarken Oğulcan belki de ilk kez berk'i koruyup bağırdı.

"damat bey gelini öpebilirsin!"

Aldığı izinle bana döndü sevgili eşim. Dudaklarımız birbirini bulurken ıslıklar sağır etti kulaklarımızı. Ayrılır ayrılmaz başımı boynuna gömüp soluklandım.
Aşk şarkı söylemekti. O yüzden sahneye attığım bakışlardan sonra kulağına eğilip fısıldadım. Elimden tutup tekrar çıkardı sahneye. Karışıklı iki sandalye çektiler ve mikrofon ortamıza yerleştirildi.
Oturmama yardım ettikten sonra geçti karşıma. Dizlerimiz birbirine değiyordu.
Derin bir nefes alıp girdim o şarkıya.

"Senle ben nelere direndik sevgilim
Ağlatıldık, çok yerildik, az yenildik sen bilirsin"

Onlarca insanın önünde değilmişiz gibi gözlerimin ta içine bakıyordu.
Hayat şarkıma bakarak şarkı söylüyordum.

"Durmadıkça hep güçlendik bundan eminim"

Sesim titeyince uzanıp ellerimi tuttu. Bir kez daha güçlendim. Ben nefesleneyim diye devam ettirdi.

"Çok yara aldık, hep sarıldık, hep direndik, çokta yendik.
Çok şükür biz hiç yalnız değildik bu sefer bilemezsin
Yanabiliriz gülebiliriz, çok acı çekebiliriz
Kendimizi bulabiliriz"

Araya şarkının girdiği boşlukta ona eğildim hemen.

"ben kendimi sende buldum."

Ortamızdaki mikrofon yüzünden fısıltım salonda da duyuldu ve büyük bir alkış getirdi beraberinde.
Ondan aldığımız güçle birlikte söylemeye devam ettik.

"Şimdi sana bir düzen, bana bir düzen
Bize bir düzen, bize bir masal lazım
Tenimi bilen, sesimi duyan
Bana bir ömür yeni bir sen olsun"

Sulu gözlerimiz ardından ruhumda, göğsümün altında bir yerler titredi. Kalbim kuş gibi çırpındı. Avuçlarımdaki ellerimi tutup öptükten sonra eğildi tekrar Ortamızdaki mikrofona.

"Olabilir her şey ya da durabilir her şey
Bizi biz eden ya da bir üzen bize uyar her şey"
•••

Yağmurun çiselemeye başlamasıyla oturan son misafirler de ayaklandı ve dağılan kalabalıktan sonra el ele bizimkilerin yanına döndük.
Yağmur falan umurlarında değildi.
Zaten nasıl yağmur yağıyordu onu da ben anlamamıştım ama Doruk anlamış. Bizim önemli anlarımızda yağmur yağarmış. Bize zarar vermezmiş. Berk'in şahitlik forsu hikayeymiş, asıl aşkımızın şahidi şimdi gelmiş.
Dolayısıyla fazla sorgulamadan nemlenen saçlarımızla devam ettik piste.
Berk ve Oğulcan ömer ve abimin omuzlarında karşılıklı oynuyordu. Hepsi kravatalarını başlarına, ceketlerini bellerine bağlamışlardı. Bizi de tekrar oyuna almak istediler ama giremeyecek kadar yorgunduk, kaldı ki yola çıkmamız gerekiyordu.

Gideceğimizi anlayınca topuklu ayakkabılarını sağa sola fırlatmış göbek atan kızlar birbirlerini çekiştirerek toparlandı.
Tabii ya. Son düğün görevi.
Çiçeğimi atacağım.

Ama geleneğin aksine bizim oğlanlar da gruba daldı ve ben birkaç adım atıp çiçeğimi salladım.

"atıyım mı?"

"yolla gelsin!"

Aybike heyecanla öndeydi. Doruk'a sırıtıp salladım tekrar çiçeği.

"atmasam mı ya?"

"kızım istikbalimle oynama at şunu?"

"melisa sen zaten evlisin!"

"dur bi kadir! At hadi!"

Hepsi azimli olduğu için çiçeğimi birkaç kere savurup yolladım arkaya. Sonucu görmek için hemen arkamı döndüm ki gördüklerim cidden garipti.
Havada kavisle topluluğa doğru yol alan bukete karşı başka bir cisim daha havalandı.
Oğulcan.

Arkadaki sandalyeye çıktığı gibi zıpladı ve herkesten önce havada kaptığı çiçekle kapaklandı yere.
O kadar saçma bi azimdi ki kimse gülmekten onu kaldıramadı bile.

Ama bizim gitmemiz gerekiyordu. Şey. Balayına gidiyoruz da.

Dolayısıyla Doruk beni kucakladığı gibi arabamıza giderken peşimizden geldiler. Ayşe kızlara hemen içi çiçeklerle dolu sepetlerini verdi ve Doruk bana kapımı açıp yerleştirirken üzerimize attılar.

"dikkatli gidin, varınca haber-"

"ömer telefona falan bakmam balayında haberin olsun."

"ulan en azından vardık-"

"vardık vardık. Hadi eyvallah!"

Sonra herkese sarıldı Oğulcan'ın kendini kucaklama girişiminden kaçtı ve yanımda yerini aldı. Kornaya basa basa önlerinde hareketlenirken alkışlar eşliğinde yolcu ettiler bizi.
Yola çıktıktan sonra kucağımda duran elimi tuttu Doruk.

Sevgili eşim.

Eşim.

Benim eşim.

Tamam asiye. En çok senin eşin.

"gidelim o zaman karıcım. Balayımıza."

•••

Asdor'u evlendirdim. ASDORU EVLENDİRDİM İMDAT!

Düğün herkesin algısına göre güzelliği değişecek bir olgu. Ben Asiye ve Doruk'uma ve tabii tayfaya bu gider gibi hissettimm.
Beni yorumsuz bırakmayın pls.

Eee, sırada ne var?

Continue lendo

Você também vai gostar

396K 1.2K 2
Kitabın eski ismi: Mafyanın liseli kıza aşkı Ani bir dalgınlıkla bir birini tanıyan mafya ve liseli kız. *** Bir yandan sevdiği kızın katilini arayan...
1.3M 78.6K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
15.3K 1.2K 48
Ç: Benim sevgim bir zehirdi, sevdiğim herkesi öldürdü... T: Benim ruhum kirliydi, sevdiğim herkesi kirletti... .... Y: Ben sevmeyi bilmezdim, öğreten...
223K 1.1K 50
kitabınıza uygun birbirinden güzel isim önerileri ☺☺☺☺☺