"Dakika Dakika"

By Zeze1641

288K 10K 9K

Dudakları çok yakındı. Heyecanlandım. Yüzüme basan sıcağa rağmen çekilmedim. Anın büyüsüne bıraktım kendimi... More

One
Two
Three
Four
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Thirteen
Fourteen
Fifteen But Zarife°Harun
Sixteen
Seventeen
Eighteen
Nineteen
Twenty
Twenty One
Twenty Two °1
Twenty Two °2
Twenty Three
Twenty Four
Twenty Five
Twenty Six
Twenty Seven
Twenty Nine
Thirty
Thirty- One
Thirty-Two
Thirty-Four 🌟
Thirty-Five
Thirty-Six
Thirty-Seven
Thirty-Nine 🌼
Fourty-One
Fourty-Two°1
Fourty-Two°2
Fourty-Three°Oh SHİT.
Fourty-Four
Fourty-Five
Fourty-Six
İn another universe
Fouty-Seven
Fourty-Nine
Fifty°1
Fifty°2
Fifty-One
2 Sene 2 Ay 1 Gün 16 Saat
Fifty-Two
Fifty-Three
Fifty-Five
Fifty-Six
Fifty-Eight
Fifty-Nine
Sixty But Wedding
Sixty-two
Sixty-Three
Sixty-Four
Sixty-Five
Sixty-Six
Sixty-Seven But Miracle ✨
Sixty-Eight
Sixty-Nine
Seventy
Seventy-One
Seventy-Two
Seventy-Three
Seventy-Four But F İ N A L
Deva Dump

Fifty-Seven

3K 119 246
By Zeze1641

P. S. Telden ithaf yapılmıyomuş galiba ama yapılsaydı bölümü waitingsun'a ithaf ederdimm <3
•••

"ya şu haline bak!"

Elimi atıp dudağının kenarında kalan çikolatayı silmeye çalıştım. Aceleyle gofretini ağzına tıkıştırıyordu. Ben silince o da temizlemeye çalıştı. Aşırı masum bir çocuk gibiydi böyle.

"asiye ya! Kim der şu haline bakıp da bu kız bir haftaya evleniyor diye?"

Yüzü düştü yine. Gofretinin kalan kısmını da ağzına tepti.

"haftaya evlenebileyim diye yiyip duruyorum farkındaysan. Hala bol gelinliğim."

Evet. 3 ay önce seçip beğendiği gelinliği bol gelmeye başladı çünkü sanırım stresten kilo veriyor.

"bu çikolatalarla olacak diyorsun yani?"

"yani olur herhalde."

Meyve suyuna pipetini daldırdı bu sefer de.
Kilo almayı umarak abur cubur diyetine girdi. Yanlış anlamayın,abur cubur yememe değil, neredeyse tamamen abur cubur yeme diyeti. Çok kaloriliymiş ve bunun işe yarayacağına neredeyse emin.

Evlenmeden kendi işini kurmaya çalışıyordu. Üzerine bir düğün hazırlığı yapıyordu ki bu annem ve diğer faktörlerle çok zor.

"sevgilim belki işarettir gelinliğin bol gelmesi?"

"ne işareti? Evlenmememiz için mi?"

"ay hayır! Çok yanlış yorumluyorsun işaretleri ya."

Gülerken bardağını uzatınca bir yudum aldım.

"demek istediğim, hiçbir şey için geç değil. Hala en kabarık gelinliği giyenilirsin. En büyük salonu tutabilirsin. Ne bileyim sınırlama olmadan istediğin kadar insan çağırabilirsin"

İşte annemle düğün hazırlamak bu yüzden zordu. Asiye her şeyi minimal ve sade istiyordu. Benim de aklıma yatan bu aslında ama hiç bir şey eksik kalsın istemiyorum.
Mesela lisede kuzeniyle otururken bi gelinlik görüp beğenmiş miydi, onu arayalım, bulalım, saatlerce uğraşalım ama yine de içinde kalmasın istiyordum.

"zaten istediğim gelinliği, mekanı ve diğer her şeyi seçtim Doruk. Abartılı olmaması onları istemediğim anlamına gelmiyor. Ayrıca bu kadarcık kişide bile gelen kişiler malum. Eğer kişi sayısı artarsa vay halimize!"

Ben şaka sanıp güldüm ama ciddiydi.
Peki, anlatmak zorundayım galiba.

Annem düğüne uzaktan kuzenlerimden birini çağırmış. Ve nasıl olduysa asiye'nin kulağına da çocukken bu kızla flörtleştiğim bilgisi gitmiş. Yani bundan bahsediyor.

" ya asiye... Sadece kalabalık aile pikniğinde elini tutmuştum. Bu kadar."

"valla dorukçum aile pikniğinde elini tutan başka yerde n'apmaz? Hiç güvenmiyorum. Biz sevdiklerimizle halledelim bu işi."

"tamam ama bu insanların -"

"insan deyip genelleme yapma istersen. Bu kızların."

Eski ilişkilerle ilgili çok da bi problemi yoktu aslında. Ama her yerden bi hikaye çıkması canını sıkıyor.
Çapkın atakul, yaktın beni.

Normalde bu ayrıntıyı umursayacağını bile sanmıyorum. Ama stresten kilo verdiren düğün telaşı içinde daha belirgindi her şey. Hak vermekten başka bir şey gelmiyor elimden.

"peki. Bu kızların düğünümüze geliyor olması en büyük cevap bence. Reşit Kemal'in de dediği gibi,sen teksin bu neyin yarışı."

Söylediklerimi düşünürken meyve suyunu içişini izledim. Eğer şu an herhangi bir ayrıntıyı değiştirelim deseydi direkt değişirdi.

"bir Doruk'u bin kişi ister bir asiye alır mesajı yani. İyiyimiş. Ama şaka bi yana düğünün bu halinden çok memnunum."

"tamam o zaman. Ben sadece hiç bir şey içinde kalsın istemiyorum."

Benim göremediğim bariz bi noktayı görür gibi gülerken elimin üzerine koydu elini.

"Doruk ben seninle evleniyorum. İçimde kalan bir şey olamaz."

Tuttuğu elini kaldırıp üzerini öperken sırıttı.

"tabii ben de bi eski sevgilimi çağırayım ödeşelim istiyorum o ayrı."

"ne eski sevgilisi! Kimin eski sevgilisi?"

"benim dorukçum. Hani cevap oluyo ya. Sen de verirsin cevap."

"Eski sevgili nerden çıktı şimdi ya? Ay asiye bana panik atak geçirtme düğün öncesi. Ya rabbim ilk aşkı değil miydim ben bu kızın!"

"e sen de asiye ilk aşkımsın cart curt diyorsun ama maşallah sicilin kabarık be Doruk. Engel değil yani bence."

Bahane bul beynim. Bi hikaye bul. Kimse gelmesin düğünümüze.

"asiye biz yarın yıldırım nikahıyla evlenelim. Gerek yok düğüne falan. Biz bize nası fikir?"

Konuşacakken böldüm hemen.

"sevdiklerimizle, samimi, ooo nası güzel!"

"aaaa olmadı ama! Eski flörtlerin gelmezse nası cevap vericem?"

Beni mat ediyordu yine. Ellerimi kaldırdım havaya.
Teslim oluyorum yakma beni.

"sadece bir kız. Kuzen çünkü. Bi kere elini tuttum. Onda da basıldığım için 3 yıl dalga geçtiler. Başka kimse yok. Ama istersen o kızı da çıkarırız listeden. Buluruz bi bahane. Anlaştık mı?"

Dudaklarını büzerek düşündü.
Ekledim hemen.

"eski sevgili yok."

"ben de çağıramıyorum yani? Tüh!"

"ya asiyeee!"

Sonunda gülünce rahatladım.

"tamam ya şaka. Gelmiyor kimse. Düğünümüz de çok güzel olacak bence."

"yüzyılın düğünü diyebilir miyiz?"

Yüzünü buruşturunca güldüm tatlı ifadesine.

"biraz iddialı sanki?"

"yüzyılın aşkına bu yakışır ama."

"okey."

Yaptığı taklidime gülmeye başlarken bir meyve suyu daha doldurdu.
•••

"düğün falan ertelenemez bu arada!"

"ertelemiycez melisa ya. Sadece bir haftada 2 kilo daha almam lazım."

Melisa neden bu kadar karşı ertelenmesine emin olamadım. Ne zaman konusu açılsa cırlayıp duruyor 1 haftadır.

"tamam ben sana tatlı falan yapıp getiririm alırsın."

"sen neden -"

Sormak üzere ona dönüyordum ki abimle birbirlerine attıkları bakışlar takıldı gözüme.
Abim gözlerini açıp kapayarak melisa'ya güven verirken gülümsedi melisa.

Bi dakika .
Hamile olabilir mi?

Hemen hamileliğe yorma asiye ya!
Ama...düğün ertelenirse elbisesine giremez. Başka ne olabilir ki?
Heyecanımı bastırmak için dudaklarımın içini ısırdım ama hiç bir şey söylemedim. Eğer doğruysa bile ne zaman söylemek isterlerse o zaman söylemelilerdi.

Ama ya hala oluyorsam?

İçim kıpır kıpır olunca yerimden kalkıp melisa'nın yanına oturdum. Başımı omzuna yaslarken bir bebeğin herkese karşı mucizevi etkisi ortadaydı işte.
İhtimali bile coşkuluydu.

Aslında kısa bi süre önce evlenmişlerdi ama abimin gün geçtikçe artan yaş kompleksini düşünürsek beklememeleri de şaşırtmazdı hani. Birbirini yıllardır bekliyorlardı zaten.

Biz de mi... Neyse neyse. Biz bi evlenelim de.

Karşı koltukta oturan Aybike düğünde çektireceği nedime pozlarına bakarken ofladı. Yanında oturan ömeri darlıyordu.

"baksana tüm nedimeler aynı renk giyinince gelinle pozları ne güzel. Asiye izin vermedi ki aynı renge!"

"nedime ne kızım ya?"

"of ömer. Başlama yine."

Ömer be her şeyi gavur özentisi bulması...

"Aybike aynı renk giyinmek isteseydiniz sorun olmazdı. Sadece ben renk falan belirlemedim. Bana ne canım herkes istediği rengi seçmekte özgür."

"beyaz giyeyim de gör sen."

Ömer kahkaha atarken gözlerimi devirdim.

"sen elbiseni daha ben gelinliğimi seçmeden almış olmasaydın belki inanırdım. Ayrıca tatlım kırmızı sana çok yakışıyor. hiç bozma."

İltifatlar sayesinde gevşeyip elindeki fotoğraflara döndü yine. Melisa masadaki börek tabağını tutuşturdu elime. Tamam yiyeyim de, yemenin de bi sınırı var?

Kahkaha atarak içeri dalan erkekler zorla ağzıma tıkılan börekten kurtulmamı sağlarken onlara döndük.
Berk telefonu bi Doruk'a bir Oğulcan'a gösteriyor izledikleri şeye kahkaha atıyorlardı. Doruk telefonu alıp koltuğun arkasına geçerken eğilip izlememi sağladı.

"asiye şunu izle hemen."

Telefonda devasa bi fili hortum ve fırçalarla yıkayan bir çift vardı. Fil köpürdükçe kulaklarını salladı. Sırıttım şirin videoya. Derken işler değişti. Fil adamın elindeki fırçayı tuttuğu gibi çekerken adam fırçanın peşinde savruldu. Elimi ağzıma kapayıp telefona eğilirken kadın adamı tutmak için sarıldı ki bu ikisinin birden sağa sola sallanıp filin gücü karşısında ezilmelerine sebep oldu. Fil son bir güçle hortumu yere çalarken yüz üstü kapaklandı bizim şirin çiftimiz.

"oha!"

"çok iyi değil mi? Balayına fil yıkamalı bi yere gidelim nolur?"

"Doruk ya-"

"ne balı ne ayısı lan?"

Ömer kulak kabartıp atılınca koltuğun önüne atladı Doruk.

"bak ayı deyince dikkatini çekti hemen. Ama yanlış anladın ömercim. Ayı demiyoruz. Senlik bi durum yok. Balayı diyoruz."

Kafamı omzuna bastırıp gülmemek için zorladım kendimi.

"bi de balayına mı gidiyorsunuz?"

"bi de mi?"

Ömer ve Doruk arasına girmezsem 12 saat böyle devam edebilirlerdi. O yüzden mantık olarak konuşmaya dahil oldum.

"ömer hani evlenen insanlar balayına gider. Sanki ilk defa duydun."

"ama abimler gitmedi."

Melisa ağzı dolu olduğu için homurdanarak durdurdu onu. İştahı mı açılmış bu kızın?

"biz gitmedik değil, gidememiştik. Sonradan tatile gittik ama, hatırlasana."

Doruk'u hemen kenara çekip melisanın hamile olduğunu söylemek istiyordum. Ama o olanlardan bi haber ömere kendini ispatlamaya çalışıyordu.

"gördüğün gibi ömercim. Ve biz her şeyi ayarladık. Paşalar gibi gidicez balayına da."

"evet her şeyi ayarladık doruk. O yüzden fil yıkmaya falan gidemeyiz. Otel ayarlı ya hani?"

"doğru."

Koltukta iyice kayıp başını omzuma yaslarken sırıtıp ben de elimi attım saçlarına.

"ama seneye falan, bi ara gidelim yine de olur mu?"

fil yıkayan bi çifte niye bu kadar yükseldin bilmiyorum ama gideriz umarım. Sonra beni kaplanlar falan yer-"

"bi dakika bi dakika."

Berk ofladı ilgi çekmek için.

"bi dakika bi dakika değil ömer. 'dakika dakika'. Öğren artık"

Bu ara hepimizi içine alan bi hikaye yazma işini tekrar gündeme getirip duruyordu da. Kendini araya katmasa olmaz.

"onu mu diyorum berk ya. Nerede ayarladınız oteli?"

"muğla."

"ay çok sıradan."

Doruk yanındaki yastığı alıp beğenmeyen Berk'e fırlattı.

"ben de demiştim asiye'ye bi Venedik'e falan gidelim diye ama..."

"Doruk ben kabul etmedim sanki. Paramız yetmedi desene şuna."

Gülüşmeler başladı ama o ciddi ciddi Venedik'e gitmeyi teklif etmişti. Ben büromu yeni açmıştım. O pozisyonunu yeni garantiye almıştı. Düğünle beraber taşınıyorduk, düğün masrafı yapıyorduk ve bu çocuk her imkanı kullanıp balayı için yurt dışına çıkmayı teklif etmişti.

Bu ilişkiye bir beyin lazımdı ve o görevi ben üstlendim.

"neyse Muğla da güzel ya. Tam mevsimi zaten."

Doruk havada salladı elini.

"amaan neresi olduğu çok da önemli değil. Gezmeye gitmiyoruz sonuçta. Başka planlarım-"

Gözlerini belerten ömer ileri atılırken Omzumdaki doruğu cimcikleyip ittirdim. Ömerin bakışlarına kahkaha attı.

"hayırdır ömercik? Evleniyorum kardeşinle biliyorsun değil mi?"

"Doruk sussan mı?"

"ne var asiye. Kabullensin artık bu ne? Ömercim son bir haftan. Ondan sonra Asiye Eren Atakul'umu alır giderim sesini çıkaramazsın."

"ya sen nası bi imtihansın? Çektirdiğin tövbelerden cennetlik oldum hala bıkmıyorsun ya!"

Kasıla kasıla kolunu kaldırıp altına aldı beni Doruk. Ben şeye takılmış kalmıştım.
Asiye Eren Atakul'um.
Peki... Tamam.

"yok ben muğlayı çok severim biz de gelelim."

"e ebesinin -"

"ömer muğlaya hiç gitmedin. Nası seviyorsun?"

"sen bilemezsin gidip gitmediğimi asiye!"

"aslında bilirim ve biliyorum."

"o zaman hep görmek isterdim. Biz de geliriz."

Ellerimi saçlarıma daldırıp ofladım.

"ömer istersen ben gelmeyeyim. Sen Dorukla git balayına. Sanki daha çok işine gelir."

Doruk kahkaha atarken abim Ömer'le dalga geçmeye başladı.

"yani müstakbel eşimde gözün var sanmamı istemiyorsan şu muhabbeti bitir ömer olur mu?"

Ömere bakan Doruk sevinçle bana döndü hemen.

"bi daha desene."

"sen Dorukla git balayına-"

"hayır ya. Müstakbel eşim kısmını."

Gülerken omzumla ittirdim.

"müstakbel eşim rahat dur."

Berk yalandan kusup aybike 'hocam berk kusuyo tuvalete gidebilir miyiz?' derken gülerek bahçeye çıktı hepsi.
Ömer elini uzatıp beni yanına çekerken Doruk'a çaktırmadan bi tekme geçirmeyi ihmal etmedi tabii.
•••

"Doruk, asiye! Siz şöyle gelin bakalım."

Melisa ilk evlenen olduğu için ve abimle evlendikten sonra kendini sanırım grubun büyüğü saydıktan sonra, bizlere ablalık görevini üstlenirken, Doruk'un da abilik forsunu söndürmüş, evlilik tüyolarıyla doldurarak rüştünü ispatlamıştı.

Bahçede yemek yendikten sonra sohbet ediyorduk keyifle. Berk düğünümüzde yapmamız için bi dans kurguluyordu ama bizim sadece bu dansı çalışmamız bile 1 ay sürer.
Dolayısıyla melisa'nın çağırması bizi de cehennem dansından kurtardı.

"geldik!"

Doruk'un koluna girip seslendiği içerideki odaya girdik. Abimle yemek masasının iki yanında oturuyorlardı. Eliyle gösterip bizi de karşılarına oturttuktan sonra önümüze birer kağıt ve birer kalem koydu melisa.

"ne bunlar?"

"şimdi siz evleniyorsunuz. Her şey evlilik öncesi ile aynı olacak sanıyorsunuz falan..."

Gözlerim Doruk'a kayınca gülümsedi tatlı tatlı. Ne olabilirdi ki. Bizi bozan ne olabilirdi?

"hiç öyle aman ne kötü gidebilir der gibi bakmayın. Evlilik farklı bi olay. Hele de çoluk çocuk işin içine girince... Tabi biz de bilmiyoruz çocuk falan da! Neyse işte."

Ağzında bir şeyler gevelerken hamilelik teorilerim yine kuvvetlendi.
Tam bir hamile gibi değil mi?

Anlamasını ve heyecanımı paylaşmasını umarak Doruk'a baktım ama saf saf önündeki boş kağıdı inceliyordu.

"ee kağıt kalem n'alaka?"

"dur abi anlatıyorum!"

"tamam tamam."

Ellerini kaldırıp sandalyesine yaslandı. İyice karışan kafamla devam etmesini bekledim ben de.

"işte. Biz de bu hengameye kapılıp gitmeden sizin için bir şey düşündük. Şimdi şu kağıda-"

Gözlerimi kocaman açarak Doruk'un kolunu tuttum.

"ohaaaa kardeşin evlilik sözleşmesi yaptıracak bana!"

"ay saçmalama be! Sizi korumak için bu."

Şaka yaptığımı belli etmek için gülerken abim de melisa'nın yanağından makas alıp devam etti anlatmaya.

"şimdi şu kağıtlara, evlendikten sonra birbirinizden beklentilerini yazacaksınız."

Ne alaka ya?
Benim gibi saf saf bakan Doruk'a izah etti tekrar.

" işte atıyorum asiye yazacak; Doruk'un ev işlerinde bana yardım etmesini."

"haydaaa."

Doruk'un aktivist damarına bastı abim fark etmeden. Fırsatını bulduğu gibi konuşmaya başladı o da.

"asiye asla böyle bi 'ricada' bulunmaz çünkü ben ev işlerine erkeğin katkısının maksimum yardım etme derecesinde görüldüğü dünya düzenine karşıyım kardeşim."

Abimler oflarken ben gülerek koluna girdim. Çok güzel konuşmuyor mu ama?

"Doruk yine ne anlatıyorsun?"

"gerçekleri! Bu kız da çalışıyo ben de. Niye ev işleri onun sorumluluğu oluyo da benden yardım etmemi istiyor. Bu zaten İkimizin de görevi."

"ağzından bal damlıyor sevgilim ama dur bakalım dinleyelim bi. Beklenti işini hala anlamadım."

"sağol asiye. Neyse işte. O zaman ne bekliyorsanız birbirinizden. Buraya ince ince yazıyorsunuz. Sonra kağıtları katlayıp şu zarfların içine koyuyoruz."

Bu sefer de masaya koyduğu beyaz zarfı elimde evirip çevirmeye başladım. Niye yapıyoruz ki bunu?

"ve şu an asla olmaz gibi gelse de, bir gün işler sıkıştığında, yolun sonunu göremediğinizde, yorgun ve geri dönülemez hissettiğinizde bu zarfları birbirinize verip açacaksınız."

Daha cümlesi bitmeden kalbim sıkılmıştı. Bunlar gerçekten yaşanır mı? Yani... Yaşanmak zorunda değil bence. Tamam sorunsuz evlilik yok ama-

" peki ne işe yarayacak bu? "

" şu işe yarayacak ki abicim, işleri batırdığınızda birbirinizin beklentilerini görecek ve hatayı nerde yaptığınızı anlayacaksınız. Ayrıca bu düzeltmeye nereden başlayacağınızı da gösterecek size. Köprüden önce son çıkış yani."

"ben... Biz... Ya hiç yolun sonunda gibi hissetmezsek?"

Sesim haddinden fazla endişeli çıkınca masanın altından elini bacağıma koyup rahatlatmaya çalıştı Doruk.

"zaten öyle olacak sevgilim. Ama güzel işte. Biz de evlenmeden görmüş oluruz neler yazacağız. He?"

"iyi tamam. Yazalım."

Sonra abim 2 çay döküp önümüze koyarken Doruk'la ödevlerini yapan çocuklar gibi harıl harıl yazmaya başladık.
Arada listesinin uzunluğuna bakıyor, devam etsem mi diye düşünüyordum. O da güya çaktırmadan saçlarını arkaya atar gibi bakmaya çalışırken kıkırdayarak kağıdımı saklıyordum.

"ya kopya çekme!"

"ne kopyası ya? Iı şey kadir,bunu sadece asiye mi okuyacak yoksa..."

Neden bunu sorduğunu tabiki anladığım için masanın altından ayağına vurduğumda eliyle fermuar yaptı ağzına. Gülerek devam ettim yazmaya ve bittiğinde güzelce katladık. Melisa zarflara koymamız için önümüze itekledi.

" şimdi okuyamaz mıyız? "

" hayır, ne zaman okuyacağınızı söyledim ya."

Doruk itiraz ederek kendine çekti kağıdını.

"yanlız melisa'cım biz hiçbir zaman bunları okumak zorunda kalmayacağız. Yolun sonunda falan hissetmeyeceğiz yani. O yüzden şimdi okusak iyi olur."

Gözlerim Doruk'ta geziniyor, gerçekten bu kadar emin mi yoksa öyle mi konuşuyor emin olmak istiyordum. Emindi galiba. Ben de emindim. Zaten bu yüzden evlenmiyor muyduk? Asla ayrılmamak için.
Abim gülümseyerek melisa'nın omzuna doladı kolunu.

"canım bence de bi okusunlar. Hem evlenmeden de beklentileri neymiş, duysalar iyi olur sanki?"

Eşine bakarken gözleri ışıldayan melisa itiraz etmedi daha fazla. El ele okumamız için bizi yanlız bırakmak üzere çıktılar odadan.
Doruk katladığı kağıdı bana verirken benimkini de çekip aldı.

"eh okuyalım bakalım..."

Elimdeki kağıdı açıp eğri büğrü yazısıyla listelediği maddelerde gezdirdim gözlerimi.

Zeki insanların yazısı çirkin olurmuş asiye. Öyle deme.

Doruk inceledikten sonra güldü.

(asiye Doruk'un listesini okuyor. Doruk Asiye'ninkini. Karışmasın diye Doruk'un listesini böyle yazdım mckdmcjf)

"asiye hanımın evlilikte Doruk'tan beklentileri listesi, madde 1. Her gece yanımda uyuması."

Heyecanla onun yazdığı maddeyi okudum hemen.

"Doruk beyin Asiye'den beklentileri listesi. Madde 1.her sabah yanımda uyanması."

Yazdığımız şeylerin uyumuna kahkaha atarken sandalyemi ona döndürdüm iyice.

"devam ediyorum... Her karnım ağrıdığında bana sarılıp ısıtırken, karnıma masaj yapıp geçirmesi."

Okuduğu şeyden sonra dudaklarını büzdü.

"çok iyi geliyo sen öyle yapınca."

"yerim seni. Geçirmez miyim be! Her zaman."

Gülüp onun diğer maddesini okudum.

"bana gün içindeki önemli önemsiz her detayı heyecanlı heyecanlı anlatması. Evlilikten beklentin bu mu aşkım? "

"anlatırken çok tatlı oluyorsun Asiye öyle deme."

Omuzlarımı silktim gülerek. O da gözlerini listemde gezdirip ona uygun bi madde buldu hemen.

"ona anlattığım her şeyi sanki dünyanın en önemli işiymiş gibi dinlemesi.."

Halinden gayet memnun sırıtırken kolunu sandalyeme atıp kendine çekti iyice. Dizlerimiz birine çarparken yeni bi madde okudum.

"bana hep gözlerinin içi gülerek bakması, ağlayacaksa da benimle ağlaması."

Yazdığı ince düşünceler yüzünden mest olurken devam etti.

"ne yaşanırsa yaşansın sığınabileceğim limanım olarak kalması...ağlayacağım tek omuz olması."

Derin bir iç çekti sonra.

"her zaman asiye ama... Ağlamana hiç gerek kalmasa daha iyi tabi."

"sen daha dökmeden dökme ihtimalim olan yaşlar için mi dertlendin? "

"eşimin gözlerinde yaş görmek istemiyorum sevgilim."

Elini atıp çenemi okşadıktan sonra toparlanıp devam etti.

"spora devam etmesi. Ne demek şimdi bu?"

"şu demek dorukçum, evlendik diye göbek bağlayıp da güzelim baklavaları heba etmeyelim. Nası fikir?"

Attığı güçlü kahkahaya eşlik ettim ben de.

"güzelim baklavalar mı? Sen böyle dedikten sonra tek işim onlar."

Eliyle karnına vurup ne kadar güçlü olduğunu gösterdikten sonra daha fazla şımarmasın diye listesine döndüm.

"beni çocuğunun babası olmaya layık bulması..."

Bir çocuk fikrini en fazla bu kadar güzel yazabilirdi galiba. İçim titrerken gözleri listede gezindi. Okumadan önce yutkundu. Yemyeşil gözleri üzerimde gezindi.

"bana umut etmeye her zaman devam etmem gerektiğine dair verdiği güven gibi, bu hayatta yepyeni bir hayatı yeşertebilecek kadar güçlü olduğumuza inanması."

Kırpıştırdığı gözleri kağıtta oyalanıp benden dolduğunu gizlemeye çalışırken gülümseyip devam ettim.

"beni hiç yanlız bırakmaması, o ben ve çocuklarımızla bi aile olabilmemiz."

Kıpır kıpır içimle gülümsedim.

"Sen ben ve çocuklarımız he. Çok güzel aile oluruz."

"olacağız."

Düzeltmesiyle başımı salladım.

"bana her istediğimde brownie yapması. Ya asiye... "

Bu maddeme de geniş geniş güldü.

"ne var? Çok seviyorum brownie'ni."

"ya yapmaz olur muyum? İki elim kanda olsa yaparım."

"anlaştık."

Uzun uzun, içinde birlikte diziler filmler seyretmek olan, çocuklarımızı yetiştirme metotları dolu, bazıları çok saçma, bazıları çok tatlı tonla madde sayıp uzun uzun güldük. Ama evlilik melisa'nın dediği gibi sadece kahkahalardan ibaret değildi. Dolayısıyla sıradaki maddemi okurken sesi derinleşti.

"beni hiçbir zaman yanlız hissettirmemesi."

O benim tek limanımdı. Eğer o da yanlız bırakırsa kaybolurdum.

"hata yaptığımda benden vazgeçmemesi."

Ondan hiç vazgeçmemiştim ki. Elimi atıp ensesindeki saçları okşarken yarım yarım güldü. Gerçekten de gerçek beklentilerimiz vardı birbirimizden.

"hiçbir şeyi ailemizin önüne koyamaması."

"kıskançlıktan çıldırıp sapıttığımda beni kapının önüne koymaması. Bu ne Doruk?"

"e aşkım, oluyo biliyorsun. Bazen seni kaybetme korkusuyla gözüm dönüyo falan..."

Başımı salladım sadece. Kapının önüne koymazdık madem...napalım?

"aramıza hiç kimse ve hiç bir şeyin girmesine izin vermemesi."

"beni hep desteklemesi. Her zaman arkamda durması."

Uzun uzun daldık yazdığımız maddelere. Ben korkularımı biliyordum ama aynı korkuların onda da olduğunu bilmiyordum.

"benden asla vazgeçmemesi."

Gözlerim sulandı ama kaçırdım ondan.
O da devam etti.

"benimle yağmurda ıslanmaktan korkmaması."

"benimle şarkı söylemeyi hiç bırakmaması."

Kağıtta uzun süre gözlerimizi gezdirdik.

"ah son madde!"

"aynı anda!"

Kıkırdayarak onayladım onu. Ve aynı anda aynı cümle döküldü dudaklarımızdan.

"beni sevmeye ömrü boyunca devam etmesi.."

•••
Bu zarfları bir gün açarlar mı ne dersiniz?
Yoksa Doruk'un dediği gibi hiç yolun sonunda hissetmeyecekler mi?

Öpmüşüm!

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 55.1K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
20.6K 1.1K 22
"Belki de tanrı tarafından kalbindeki yükleri azaltmak için gönderilmişimdir ." #recepusta 1 | 27 Ağustos | #ayber 2 | 4 Eylül | #recmel 3 | 16 Kas...
3.3M 97.5K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
1.6K 77 4
"Savaş ya da öl. Ama asla kaçma. Kaçarsan mafya değil zanlı olursun."