"Dakika Dakika"

By Zeze1641

289K 10K 9K

Dudakları çok yakındı. Heyecanlandım. Yüzüme basan sıcağa rağmen çekilmedim. Anın büyüsüne bıraktım kendimi... More

One
Two
Three
Four
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Thirteen
Fourteen
Fifteen But Zarife°Harun
Sixteen
Seventeen
Eighteen
Nineteen
Twenty
Twenty One
Twenty Two °1
Twenty Two °2
Twenty Four
Twenty Five
Twenty Six
Twenty Seven
Twenty Nine
Thirty
Thirty- One
Thirty-Two
Thirty-Four 🌟
Thirty-Five
Thirty-Six
Thirty-Seven
Thirty-Nine 🌼
Fourty-One
Fourty-Two°1
Fourty-Two°2
Fourty-Three°Oh SHİT.
Fourty-Four
Fourty-Five
Fourty-Six
İn another universe
Fouty-Seven
Fourty-Nine
Fifty°1
Fifty°2
Fifty-One
2 Sene 2 Ay 1 Gün 16 Saat
Fifty-Two
Fifty-Three
Fifty-Five
Fifty-Six
Fifty-Seven
Fifty-Eight
Fifty-Nine
Sixty But Wedding
Sixty-two
Sixty-Three
Sixty-Four
Sixty-Five
Sixty-Six
Sixty-Seven But Miracle ✨
Sixty-Eight
Sixty-Nine
Seventy
Seventy-One
Seventy-Two
Seventy-Three
Seventy-Four But F İ N A L
Deva Dump

Twenty Three

4.2K 166 92
By Zeze1641

Son yarım saatteki 3. Yan dönme çabasına karşı bende 3. kez omzundan iterek sırtüstü kalmasını sağladım.
Bu sefer rahatsız olup uyandı.
Gözleri aralanırken yüzünü buruşturuyordu.

"doruk?"

"günaydın"

Doğrulmak isteyince ağırlığını koluna vermesin diye tekrar yatağa sabitledim şaşkın bakışları herhalde sonunda ağrının yerini bularak koluna inince alçıyı fark etti.

"BU NE? Doruk? Noldu bana?"

Başlıyoruz bakalım. Sıkıntıyla iç çektim.

"dün geceye dair en son ne hatırlıyorsun?"

Kaşlarını çatınca hatırlamaya çalıştığını anladadım.

"hastaneye gittik di mi? Neden ama? Oofff başım nası-"

Donup kalınca yavaş yavaş anıların yüklediğini anladım. İster istemez sırıtmıştım.

"allah kahretmesin! Tabii ya şarap!"

"hm hm. Bizim küçük deneme biraz olaylı bitti."

Elini yüzünü kapattı. Keşke aklından geçen anıların yüklenişini görebilseydim.

"doruk lütfen.... Dolu kadehi ters tut esprisini benim yapmadığımı söyle."

Daha fazla kahkahalarımı tutamadım.
Yanakları kızarmıştı bile.

"daha beterini de yaptın hasta-"

"Doruk anlatma nolur"

"anlatıcam anlatıcam. Muayene olurken doktora sarılıp sarhoştum sen sandım dedin. İşin kötüsü o kadar güldün ki bu esprine, doktor ara verdi."

"allah kahretsin ya..."

Boş olan avucunun içini alnına vuruyordu.

"e ben o haldeyken nasıl oldu bu?"

Kolunu göstermek için kaldırmıştı ama ağrımış olacak ki yüzünü buruşturdu.
"acıyo mu? Ağrısı var mı?"

"yok.. Yok iyiyim."

Tabii yalan söyleyecek.

Gözlerimi devirdim. Koluna dokunmamaya çalışarak anlına eğilip öptüm.

"doktor yanımda sarhoş ve yaralı bi kızla gidince benden baya işkillendi var ya. Seni kaçırdım falan sandı. polisi arayacak zannettim."

Dinlemeye takati kalmamış gibi eliyle yüzünü örtmüştü. Sarhoşluk anıları sonradan yüze vurulmazsa boşuna gitmiş sayılır ama değil mi?

" sonra doktora bağırmaya başladın. Saçmalamayın o benim sevgilim. Bana zarar vermez... "

Daha fazla dayanamayıp kahkaha atmaya başlayınca gözlerini yüzüme dikti.

"ne yaptım...?"

"sarhoş olmadan kural bile koydu dedin-"

"lütfen bunu yapmadığımı söyle... Doruk lütfen."

"yok söylemedin."

Oh çekerek başını yasladı.

"sadece sarhoş halimle benimle yatmamak için kural bile koydu, o mu beni kaçıracak diye bağırdın!".

"YAPMAA"

kafasının altındaki yastığı çekip bana vurmaya çalıştı.

"nasıl izin verirsin yaaa nasıl bu kadar sarhoş olmama izin verirsin?"

Gerçekten de çok haklıydı işte. Ama eğer düşmeseydi evde işleri kontrol altında tutabilirdik.

"bilmiyorum kızım ya. Çığrından çıktı resmen. Özür dilerim."

Kolunu kaldırınca paniklesem de hareket ettirebiliyordu tabi. Kafasını kaldırıp dizlerime koydu.

"saçmalama . Ama hala anlamadım koluma ne oldu?"

"kucağıma çıkmak için sandalyeden üzerime atlarken kolunun üzerine düştün."

Bön bön suratıma baktı. Gülmemek için gözlerimi yüzünden çektim .

"yalan söylüyorsun değil mi?"

"yok. 2 tanecik kural belirlemiştik ama baya yaramaz bi kız olup çıktın."

Söylediğim cümlenin erotik tarafa çekilebilirliği iç çekmeme sebep oldu.

"gerçekten bütün kötülüklerin anası..."

Kendi kendine mırıldanınca elimi saçlarında gezdirdim. Tek koluyla garip günler bekliyordu bizi.

"daha fazla ne kadarını yapmış olabilirim dedikçe yapmışım. O yüzden şaşırmam başka naptım?"

"sadece... Hastaneden çıkarken uyuyakaldın, sızdın diyelim hatta. Arabada dönerken yol boyunca Doruk seni çok seviyorum diye sayıklayıp durdun."

Parmaklarımla birkaç saç tutamını doladım.

"eh insan sarhoşken de doğru birkaç şey söyleyebiliyormuş."

Gülümsemem aklıma gelen düşünceyle silindi.

"şey var tabi bir de..."

Kaşlarını kaldırdı

"şu lavuk... Ecevit miydi neydi?"

"yine nerden çıktı şimdi o?"

"dün oyunda itiraf ettin. Hani sadece partide kavalyen olmayı teklif etmişti?"

Gözleri yüzümde gezinenerek ne kadarını söylediğini kestirmeye çalışıyordu.

"söyledin hepsini bakma boşuna."

"hadi ya?"

"ne demek hadi ya? Zamanında söylemedin için değil de dün söylediğin için mi üzüldün?"

Doğrulmaya çalışınca omuzlarından iterek destek verdim.

"söylemem seni rahatsız etmekten başka işe yaramayacaktı Doruk. Abartmaya gerek yok."

"allah allah?"

Hala pişman olmaması sinirimi bozuyordu. Benden habersiz etrafında dolandığı yetmemiş bir de resmen buluşma teklif etmiş gerizekalı.

"hani bana canımı acıtsa da dürüstlüğü ver diyordun. Noldu?"

İç çekince daha fazla üstüne gitmemek için durdum.

"doruk partide çocuğu görmek zorunda kalacaktık. Haberin olsaydı akşam boyu diken üstünde otururdun."

Suratıma baktı ama cevap vermeyince devam etti.

"sadece güzel bi gece geçirmek istedim. Seninle... Abimlerle, arkadaşlarımızla. Bu olayı hiç büyütmek istememiştim ama nedense uzayıp duruyor. Zaten sevgilim var deyince hemen özür diledi."

"biliyorum"

Homurdanıyordum.

"dün gece de söyledin. Çok iyi biriymiş."

Gözlerimi devrince güldü. Gülüşüne karşı sert durmak zor olduğu için hamur gibi yumuşadığımı hissediyordum.

"gülme şöyle."

"niye? Kızgın kalamıyo musun?"

İç çekerken sağlam kolunu boynuma doladı. Ben de belinden tutup kendime yaklaştırdım.

"dikkat et kolun acımasın. Bir de asiye... Abinlere falan bunun nasıl olduğunu biraz... Değiştirerek anlatsak."

Geri çekilirken gözleri kocaman olmuştu .

"aman Doruk. Yalvarırım değiştirelim."

————

Abime haber verir vermez gereksiz bir telaşla eve doluştular. Ben hatırlamıyordum tam olarak ama Doruk 'un söylediğine göre kırmamıştım, sadece incitmiştim.

-yine Doruk' ın aktarımına göre göre incinmişsin dediğinde "tabii okumuş kadın, inmişsin dedi" esprisi yapıp dakikalarca gülmüşüm... -

Dün geceyi düşününce yaşananları ufak ufak anımsıyorum ama sanki uykuluyken izlediğim bir diziymiş gibi. Kontrolümü kaybetmişken yapabileceklerimden cidden korkmuştum.

Sandalyeye çıkıp çocuğun üstüne atlamak ne ya...

Utançtan yanaklarım kızarmaya başlarken melisa'nın dürtmesiyle dünyaya döndüm.

"hadi şunu ye. Bitirmeden gitmem."

"melisa hasta değilim ki, kolum incindi sadece."

"resmen görünmez kaza. Anlamıyorum ki nasıl düştün?"

Berk takmış nasıl düştün nasıl düştün. Zaten senin başının altından çıktı çocuk.
Bir kez daha itinayla yalanımı açıkladım.

"dedim ya berk, yere su dökülmüş. Islak olunca tabii. Dikkatsizlik."

Abim yanıma geçip başımı öperken yalan söylemenin sıkıntısıyla istemsizce ofladım.
Hemen tüm gözler bana döndü.

"ağrıyor mu?"

Aslında ağrıyordu. Dayanılmaz bir acı değildi ama huzursuz ediyordu. Tabii bunu bilmelerine gerek yok.

"yok ya. İyiyim gerçekten"

Gözlerim Doruk 'la buluştu. Bana ağrıyı gizlediğim için kızıyordu. Ne dersem diyeyim anlayacaktı çünkü o.
Abim aniden Doruk' dönünce bakışmamız bölündü.

"Doruk sen işe başlamadın de mi daha?"

Doruk gerilmişti. Kafam karışarak Abime baktım. Pat diye nerden çıktı anlama çalışıyordum.

"yok daha... Yani aslında bi görüşmeye gidecektim bende... Olur gibi yani."

Doruk sıkıntıyla kendisini açıklamaya çalışırken abim elini omzuna attı.

"iyi o zaman. Ben diyecektim ki istersen bu iş olayını asiye 'nin açısı çıkana kadar ertele. Hem ona yardımcı olursun."

Doruk tereddütlü bakışlarını bana çevirdi.
Benimle ilgilenmek istiyordu ama para işini dert edeceğini biliyordum.

"maddi şeyleri de bir süreliğine dert etmeyin. Ben varım. Asiye iyileşsin yoluna koyarsınız her şeyi"

"yok kadir gerek yo-"

"doruk senin meşhur bir lafın vardır."

Sırıtarak bize döndü.

"abiyim ben, saksı değilim."

Melisayla biz gülemeye başlarken Doruk kadire omzu attı.

"dolayısıyla asiyeyle ilgilenmen iyi olacaksa öyle yapalım."

Bana döndüler. Hayatta tek görevi benimle ilgilenmek olan Doruk mu... Havada kapma potansiyelim var.
Ben hızlı hızlı başımı sallayınca sırıttılar.

"o zaman biz kalkalım melisa. Asiye de dinlensin."

"ya dursana kadir. Daha tabağı bitmedi."

Melisa dünyanın en iyi niyetli ve anaç insanı olarak durmadan yedirmeye çalışıyordu.

" hayatım kız hasta değil ki acıkınca yer. "

Gönülsüzce elindeki tabağı bırakırken yanaklarımdan önce o öptü. Sırayla hepsini öpüp veda ettikten sonra gittiler.
Doruk kapıyı Kapatınca yanıma oturup kolunu omzuma attı. Sürekli suratıma bakıyordu. Canım yanarsa anında fark etmek için.
Kolunu omzuma bırakınca bağırdım.

"aaaaaaaaaaah!"

"NOLDU?"

sadece kolunu çekmekle kalmamış koltuktan sıçramıştı.
Haline kahkaha atarken burnundan solumaya başladı.

"böyle şaka mı olur ya!"

"gel gel."

Kahkaha atmayı kesmem biraz uzun sürünce gözlerini devirdi.

"napayım aşırı korkuyorsun."

"canın yandığında söylüyor olsaydın bu kadar korkmazdım."

Haklı olduğu için itiraz etmeyerek başımı omzuma yasladım.

"eeee demek tek vazifem seninle ilgilenmek he. Emrinizdeyim asiye hanım."

"o zaman üstümü çıkar."

"ne?"

Afallamış suratıyla panikledi.

"saçmalama kolun acır"

"hayır şapşal. Üzerimi değiştirmek istiyorum. Ama kendi başıma çıkaramam."

"hee ben de şey sandım."

Gülerek saçlarını karıştırdım. Senin şey sanman gayet normal zaten...Ayağa kalkınca bana da elini uzatıp yardımcı oldu. Odaya yollanıyordım ki havalanınca şaşkınlık çığlığı attım.

"aayy napıyorsun?"

"madem tek işim sensin, doğru düzgün yapmak isterim."

Odaya gidip beni yatağa bıraktı. Dolabın karşısına geçince sordu.

"ne giymek istersin?"

"bilmem seç rahat bir şey"

"bebeğim en rahatı hiç giymemek biliyorsun. Ama maalesef şartlar izin vermiyor "

Ben gözlerimi devirirken önümde dizlerinin üstüne çöküp tişörtümün eteklerinden tutarak alçılı kolum hariç sıyırdı. En son o kolumdan nazikçe çekerken gözlerim yüzünde geziyordu.
Büyük bir ciddiyetle yeni kıyafeti tutup yine önce kolumdan geçirdi. Başımdan geçirmek için yaklaşınca yüzünü sağlam elimle tutup kendime çektim.
Gözleri yüzümde gezinirken mırıldandım.

"kusura bakma sevgilim. Seni öpmeden bırakamam."

Sevgi dolu bakışları dudaklarıma kayınca onu öptüm. Elimi ensesine atıyordum ki uzaklaştı.

Kendine hayret ediyor gibiydi.

"sana ikidir karşı koyuyorum inanılmaz. Sonumuz hayrolsun bakalım."

----

"Doruk tek el yememe engel değil biliyorsun değil mi?"

"engel değil ama olsun. Aç ağzını."

Resmen bebek gibi bakıyordu bana. Alçılı olanın bacağım olmadığını her seferinde vurgulasam da kucağında götürüyor, yemeğimi yedirmeye çalışıyor, saçlarımı bağlıyordu. En çok bu kısmı sevmiştim. Saçlarımla ilgilenmesini aşığım cidden.

Ağzımı açınca bir kaşık daha tıktı.

"zaten kuş kadar yiyorsun bebeğim. Sana iyi bakmamız lazım. Kemiklerinin güçlenmesi için sağlıklı olmalısın."

"kilo alırsam taşıyamazsın yanlız dikkatli ol?"

Kollarını büküp kaslarını çıkardı.

"bunları unuttun galiba. Boşuna yapmadık herhalde."

Yüzümde takdir eden bir ifadeyle kaslarını sıktım.

"vayy beee analar neler doğuruyor."

Gülerken ağzıma bir kaşık daha dayamıştı bile.

———

Kanepeye gitmek yerine yatağa götürdü. Tabii ki yine kucağındaydım. Burada daha iyi dinleneceğimi söylüyordu ama yorulmadım ki.

"iki kadehcik içersek kendi kendimize eğleniriz demiştim. Başına açtığım işlere bak."

Yatağa beni bırakmak yerine kendisi oturup beni kucağında tuttu.bacaklarımı kendime çekince sığıyordum zaten. Başımı göğsüne yaslayıp yavru kedi edasıyla sokuldum.

"gerçi bu yakınlık için direk kolumdan vazgeçerim."

"shh. Böyle şeyler söyleme."

Kollarını sırtımda birleştirdiğinde beni kendine daha çok bastırmıştı.
Aşırı huzurluydum. Mutluydum. Ve abartmıyorum cidden değil kolumun alçıda olmasını şu an kolum direk yok olsa fark etmezdim.

"uyumak ister misin?"

"istemem."

Ellerini Saçlarımda gezdirmeye devam ederken burnumu boynuna çıkarıp kokusuyla ciğerlerimi ödüllendirdim.

"senden bir şey isteyebilir miyim?"

"ne istersen güzelim."

"bana kitap okur musun? Tek elle tutamam."

"tabii."

Beni kenara Bırakınca kalkıp komodinin üzerindeki kitabıma uzandı. Tekrar yaslandığında beni göğsüne çekti. Kaldığım yeri açıp okumaya başladı.

Zaten onun sesi benim kurtarıcım gibiydi.
Okumaya başladığımda kendimi uçsuz bucaksız denizlerde kaybediyor gibi hissederken o ana kadar kendi gözümle okuğum karakterlere sanki biraz da onun gözünden bakıyordum.

Kitabın ortaları olduğu için arada durup bana sorular soruyor cevap alınca devam ediyordu.

"o kadar çok şeye sahibim, ama ona olan duygularım her şeyi yutuyor. O kadar çok şeye sahibim, ama o olmayınca benim için her şey değersiz." **

Bu cümleyi okuduktan sonra bir süre sessiz kaldı. Sonra tekrar okudu. Eli yüzümde gezmeye başlarken kelime kelime sanki zihnine kazıyormuş gibi bir kez daha tekrar etti. O kadar derin bir andı ki iç çekerek saçlarımı öptüğünde pek çok şey söylemiş oluyordu.

———

Banyonun içinde gergin gergin volta atarken içeri girdim.
Ellerini napıcam der gibi havada salladı.

"suyu açarak başlayabiliriz. Daha önce duş aldın değil mi?"

Söylediklerimi duymuyor gibi bir ciddiyetle suyu ayarlamaya çalıştı.
Alçının kolumda oluşunun 5. Günü ve artık banyo yapmak zorundayım.
Önce kendim ayarlayabilmek için türlü yöntemler denedim. Ama alçının ıslanmaması gerekiyordu. Kolum dışarıdayken de yıkanabileceğimi zannetmiyordum.
Doruk sıkıştığım bu ikilemi fark ederek çözmeye çalıştı. Aslında bu olaydan onu uzak tutmaya çalışıyordum çünkü sadece üzerimi değiştirmeme yardım ederken bile oluşan cinsel gerilim fark ediliyordu. Ama 5. Günde işin içinden çıkarmayıp ona durumu açtım.

Önce suratıma bakıp içinde tarttı. Aklından ne geçtiğini, neyi hesapladığını aşırı merak ediyordum. Sonra olağanca ciddiyetle başını salladı.

"tabii ben yardımcı olurum sana."

Şimdi ise o profesyonellik dağılmış garip bi panikle etrafta geziyordu.
Suyu açtıktan sonra yanıma gelip tişörtümü çıkarttık. Ben tek elimle çekiştirerek altındakini de sıyırabilmiştim. Doruk gözlerini itinayla gözlerimden çekmeden yutkunuyordu.

" bence devamı üzerinde kalsın. Üşütme bir de."

"tabii. Üşütmiyim."

Onu zorlamak istemiyordum. Benim de işime geleceği için ısınan suyun içine girdim.

"sen saçımı şampuanla yeter tamam mı?"

Başını sallarken ameliyata başlayacak bir cerrah ciddiyeti çökmüştü üstüne. Gülmemek için zor duruyordum.

Şimdi ben kolumu duşa kabinin dışında tutacakken onun da dışarıda durması garip bir sıkışıklığı sebep oldu. Sürekli yakınlaşmak zorunda kalması da işe yaramıyordu. Duş başlığını eline almaya çalışıp uzanamayınca benim elime tutuşturdu.

"tutsana bi şunu. Olmayacak böyle."

Bir anda üzerindekini çıkarıp pantolonuyla kaldı. Sonra da pat diye duşa kabine girdi.
Napacağını kavrayana kadar heyecandan kolumun alçısını unuttuğum birkaç saniye yaşandı.

"dur sokma kolunu! Islanacak."

Kendisi dibe geçmişti. Böylece hem başlığı kullanabilecekti hem de ben kolumu dışarıda tutabilecektim. Ne güzel plan değil mi?
Suyun altında karşıma dikilen rönesana tablosuyla pek de güvenli denemez tabii.
Başlığı yerine sabitleyince o da tamamen ıslandı
Gözlerim ıslanmış saçlarından düşen damlaları çenesine kadar takip ederken keşke dedim içimden, Keşke şu dudaklarında biriken her biri damlayı ben alabilseydim.

O ise işine odaklanmıştı. Cidden profesyonel he.

Eline şampuanı sıkıp Saçlarımda gezdirmeye başlayınca sonunda rahatladığımı hissettim.
Saçlarım ve ben sıcak suyu özlemiştik.
Gözlerim istemsizce kapanırken kendimi gezinen parmaklara ve şampuan kokusuna bıraktım.

Durduğunu fark edince gözlerimi araladım.
Yüzünde çok başka bir ifade vardı. Çözemediğim bir şey...

"nasıl bu kadar güzel olabilirsin?"

Yine seksi bir ortamda romantiklik yapıp kalbimi zorlamıştı.
Ellerimi yanakşarına çıkardım.

"acaba seni öpsem 3. Karşıkoyuşu gerçekleştirebilir misin?"

"pek sanmıyorum. Lütfen yapma."

Omuz silkerek kabullendim ama yine de elimi kaldırıp alt dudağından kayacak birkaç damlayı yakaladım. Hızlıca verdiği nefes parmağımı okşayıp geçti.

Napayım içimde mi kalsaydı?

"ne o hep beraber duşa girmek istiyordun?"

Yüzünde oluşan gülümseme bile seksiydi şu an.

"istiyordum da...pek böyle değil."

"nasıl?"

"daha... Özgür diyelim."

Elindeki life duş jelini dökünce gerildim. Bu yakınlığa dayanabilecek miydik?
Köpüklü şeyi boynumda gezdirirken hem sonunda temizlenenilmenin hazzını yaşıyor hem de bakışları altında ufalıyordum.
Gözleri değdiği her yeri yakıyor gibi derin bakıyordu. Çenesini sıktığını hissediyordum.

Biraz daha aşağı inip hızlıca göğüslerimin üzerinden geçerken bunları benim de yapabileceğimi söylemek geçti içimden, ama vazgeçtim.

Suyu biraz üzerimizden alınca ters döndüm. Alçılı kolumu havaya kaldırdım. Saçlarımı tek tarafta toplayarak omuzlarımda, sırtımda gezdirdi köpükleri.
Hem yumuşayıp rahatlıyor, hem heyecanlanıp geriliyordum. Parmaklarını belimde hissedince nefesimi tuttum, dudaklarını omzuma bastırdı. Ilık su damlaları saçlarından omzuma düşerken içim titredi.
Yüzümü ona döndüm tekrar.

"haksızlık... Sen öpebiliyorsun."

Gülünce köpüklü lifi alıp göğsüne bulaştırdım. Gülerek kaçmaya çalıştı. Lifi salladıkça dağılan köpükler parça parça üzerine yapışıyordu.
Bana geri döndüğünde ona neden Rönesans tablosu dediğimi bir kez daha hatırladım.
Michelangelo'nun kusursuz erkek tasvirlerinden bile daha kusursuz, daha güzeldi.

"şöyle bakma"

Yüzüne taparcasına bakmış olmalıyım ki sırıtmaya başlamıştı.

"Doruk, ben de öpeyim ödeşelim."

Kıkırdayarak yanağını uzattı.
Ama çenesini kendime çevirip ıslak dudaklarımızı birleştirdim. Beni teşvik etmemek için hareket etmiyordu ama etsin istiyordum!
İçimdeki dürtüye daha fazla karşı koymadan alt dudağının kenarında asılı damlaları dilime topladım.
İrkilerek geri çekildi. Başını arkaya atıp biraz nefeslendikten sonra alnını alnıma dayadı.

"güzelim..."

Eliyle açılı kolumu gösterdi. Hala dışarıda tutmaktan ağrımaya başlamıştı.

"canını yakmaktan korkuyorum. Artık çıksak."

Elimi yanaklarına koyarken başımı salladım.
Son olarak duş başlığını üzerimde gezdirip beni köpüklerden arındırdı. Aynı şeyi de kendine yaparken kaslarında aheste aheste süzülüp giden bir köpük tanesini kıskandım.
Etrafa sıçrattığı suları umursamadan çıkıp bir havluyu açtı. Kendinden önce bana çevirerek içine girmemi bekledi.

"dur şu ıslakları çıkarayım."

Başını çevirince gülmek istedim. Resmen savaş veriyordu.
Havluyu kendimi en çok kapatabilirim şekilde sarıp sırtımı döndüm.

"aşkım şunu açman lazım."

"aşkım he... Dikkatim dağılsın diye hep di mi?"

gülerek üzerimdekileri çıkarınca havluya tamamen sarındım. Ben odaya giderken o da üzerini çıkarıp havluya sarınabilsin diye yanlız bıraktım.

Odada ikimize de daha fazla eziyet etmemek için kendim giyinmeye çalıştım ama pek başarılı olamıyordum.

" asiye gelebilir miyim?"

Yine kıyamayıp yardıma gelmiş.

Kendim altımı güç bela giyebilirken sırtımı ona dönüp içeri çağırdım.
Sütyenimin kopçasını yapmalıydı.
Hızlı nefesleri omzumda gezerken nefesimi tutmuştum.
Üzerimi giyinir giyinmez beni odada bırakıp koşar adım çıktı.

"nereye?"

Cevabına kıkırdaken bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyordum.

"doktoru arıycam. Ne zaman çıkıyormuş şu kahrolası alçı onu öğrenmek için!"

Continue Reading

You'll Also Like

7.1K 593 10
Bay Vegas,eşinden boşanmış ve çocuğunun velayet davasını eşine karşı kaybetmiş 29 yaşında bir yetişkindir. Vegas, çocuğunun üvey babasının ona cinsel...
61.9K 1.2K 43
Ben Nefes 17 yaşımda üniversite hayalleri kurarken yâşça büyük Urfanın en zengin en tehlikeli Şariwan ailesine gelin giden Nefes. Babam doğduğumda...
752K 44.8K 100
"Seni öpeceğim." dediğimde duraksadı. "Sadece beynim yerinde değilken bunu yapabilirim." diye devam ettiğimde güldü. "Peki ben gecenin sonunda ne ya...
44.2K 3.9K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...