"Dakika Dakika"

By Zeze1641

288K 10K 9K

Dudakları çok yakındı. Heyecanlandım. Yüzüme basan sıcağa rağmen çekilmedim. Anın büyüsüne bıraktım kendimi... More

One
Two
Three
Four
Five
Six
Seven
Eight
Nine
Ten
Eleven
Thirteen
Fourteen
Fifteen But Zarife°Harun
Sixteen
Seventeen
Nineteen
Twenty
Twenty One
Twenty Two °1
Twenty Two °2
Twenty Three
Twenty Four
Twenty Five
Twenty Six
Twenty Seven
Twenty Nine
Thirty
Thirty- One
Thirty-Two
Thirty-Four 🌟
Thirty-Five
Thirty-Six
Thirty-Seven
Thirty-Nine 🌼
Fourty-One
Fourty-Two°1
Fourty-Two°2
Fourty-Three°Oh SHİT.
Fourty-Four
Fourty-Five
Fourty-Six
İn another universe
Fouty-Seven
Fourty-Nine
Fifty°1
Fifty°2
Fifty-One
2 Sene 2 Ay 1 Gün 16 Saat
Fifty-Two
Fifty-Three
Fifty-Five
Fifty-Six
Fifty-Seven
Fifty-Eight
Fifty-Nine
Sixty But Wedding
Sixty-two
Sixty-Three
Sixty-Four
Sixty-Five
Sixty-Six
Sixty-Seven But Miracle ✨
Sixty-Eight
Sixty-Nine
Seventy
Seventy-One
Seventy-Two
Seventy-Three
Seventy-Four But F İ N A L
Deva Dump

Eighteen

5K 154 84
By Zeze1641

Şimdi ömer madem tıp istediği baştan belli bir karakter onu şehir dışına yollayalım.
Sevgilisi de Ayşe kalabilir bence çok baskın olmayacaksa sonuçta. Ne dersiniz bilmiyorum.
Ama herhangi bir karakteri özlerseniz haber edersiniz ziyaretimize gelir olur mu?

🔥 Alarmı

———

"Doruk! Artık uyanacak mısın?"

Cevap vermek yerine başımın altındaki yastığı kaldırıp suratıma bastırdım. Gayet net bir cevaptı bence.
Uzaklaşan ayak sesleri bir süre durdu,derin bir iç çekiş duydum. Sonra devam etti.

Tam 4 gündür salak gibi yatıyordum.

Görüşmede olanlardan sonra kendimi en kibar tabirle bok gibi hissediyorum. Bok gibi.

Asiye'yi etkilemesini istemiyordum ama ben bozuk oldukça o da üzülüyordu. Bazen şefkatle sarılıyor bazen güldürmeye çalışıyordu. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum ama üzerime çöken işe yaramazlık hissi asiye benimle ilgilenirken iyice küçük hissetmemi sağlıyordu.

Mücadele vermekle bir sorunum yok ama babamın bilerek canımı yakmaya çalışması gerçekten beni tökezletmişti.

Tabii tüm bunların üstüne yayınevimin kızgın patronunun arayıp da madem bizi beğenmiyorsun soyadına layık Bi yere git diyerek kovasının da ufacık Bi etkisi vardı.

Aynen aynen ufacık.

Asiye aslında beni anlıyordu. Hissediyordum. Çünkü bu onun acılarıydı. Ben gururu onda tanımıştım ilk. Bir keresinde şey demişti bana.
"bence insanları hayvanlardan 2 özellik ayırır. Düşünmek ve gurur sahibi olmak. Hiç bir hayvan değerini ispatlamak ve onurlu bir yaşam sürme gayesine girmez."
O kadar anlamlıydı ki. Anca şimdi anlıyorum.

Ah be güzelim be. Keşke aynı acıları yaşadığımız için ortak paydalarda buluşmasaydık. Keşke canın yanmış olmasaydı da beni anlamasaydın.

Bir de bu hisleri zamanında ona bizzat ellerimle hissettirmiştim. Kendimden iğrenmek istedim. Asiye niye benden iğrenmek yerine beni seviyordu ki.

"Doruk!"

Kafamın üstündeki yastığı alıp kenara attı.
Oda fazla aydınlık olduğu için gözlerimi kıstım.

"hemen mutfağa gelmezsen senin için hazırladığım kahvaltı boşa gidecek."

bir süre cevap vermeyince devam etti.

"ve bu beni üzer."

Onu üzmeye dayanamayacağımı biliyordu. Sarsak sarsak yataktan kalktım.

"günaydın o zaman güzelim. Sen geç. Ben geliyorum."

Asiye için güçlü olmak istiyordum. İçimdeki anlamsız işe yaramazlık hissini atmak...

Üzerimi değiştirmedim çünkü neden değiştireyim. Gidecek Bi işim mi var sanki?
Aynada kendimi süzen gözlerimden biri hadi abartma artık,küllerinden doğ diyordu. Öteki ise hakkımla elde edeceğim işimde küçük düşürülmeyi, üstüne de kovulmayı kaldırmıyordu.

Asiye için.

Gülümseyerek mutfağa gittim.
Asiye tavayı masaya koyarken arkadaki şarkı dikkatimi çekti.

Thinking Out Loud.

mutfağımızın şarkısı. Gülümseyerek sarıldım.

"sana omlet yaptım. Hem de ekşi kremalı."

Flashback yapmaya çalışıyordu. Mutlu sabahlarımızı hatırlatmak, ondan güç almamı sağlamak.

"benimki kadar güzel olabilmiş mi bakalım"

Sofradayken aybike'den okuldan falan bahsedip konuşturmaya çalıştı. Ben de elimden geldiğince karşılık verdim.

"öğleden sonra dışarı çıkıcam. Sen seç de dışarıdan yemek alayım. Film izlerken yeriz. Sinema gecesi gibi?"

Alayla güldüm.

"pardon da hangi parayla? Ben işsizim asiye! "

"Doruk hallediyoruz sorun yok"

"Ne zamana kadar sorun yokmuş gibi davranacaksın, sorun var?"

Öfkeyle yerimden kalktım. Ona öfkeli değildim ki. Kendime öfkeliydim. Niye ona böyle davrandım şimdi.

"o zaman yatağından çık da iş ara!"

"ne?"

"yatağından çıkmadan işsizim diye ağlanamazsın."

"noldu hani dinlenebilirdim.4 gün mü dayanabildin bana bakmaya."

Elini masaya vurarak ayağa kalktı.

"Doruk dinlen dedim sana. Depresyona gir demedim. İşsizim diye ağlanıp duracaksan evde oturmanın faydası değil zararı olur tabi!"

İki seçenek vardı. Ya haksız olduğumu kabul edecektim ya da kabul etmemek için öfkeyle bağırıp kötü şeyler söyleyecektim.

Allahtan aptal bir klişe değilim de sevdiğim kadını daha fazla üzmemek için içeri gittim.

Koltuğa oturup başımı arkaya attım. Haklıydı yine. İş aramazsan işsiz olurdum. Ama tekrar mücadeleye başlamak için bir dayanağa ihtiyacım vardı.
Asiye 'nin olayı uzatmadan yanıma gelmesini işaret kabul ettim.allah'ın işaretiydi. Dayanağım asiye'ydi.
Dizlerini altına alarak bana dönük oturdu.

"Doruk, içinden geçenleri bana söyleyebilirsin. Beni üzmekten korkmana gerek yok."

Kafamı omzuna yasladım. Beni incecik kanatlarının altına alıp sakladı sanki.

"özür dilerim. Sana çıkışmaya hakkım yok."

"bana çıkışmaya hakkın var. İçinde biriktirip kendini üzmeye hakkın yok. Sen nasıl mutlu olacaksan onu yapalım. Evde durmak dinlemeni sağlayacaksa dinlen. Ama böyle kendini yiyip bitireceksen çıkalım. Ne yapmak istiyorsan onu yapalım. Arkadaşlarını gör biraz. Ne bileyim. Ne yaptığın benim için hiç sorun değil. Hepsinin altında kalkarız. Ama mutsuz olmana dayanamam."

Omzunda dinlenirken hayattaki şansımın o olduğunu biliyordum. Bilmeliydim.

" Geçen okuyorduk ya beraber, şey demişti kitapta neydi..."

cümleyi hatırlamak için uğraştım.

" heh değerini bilmeyen mutluluğun, sefil olur. "

" yani? "

" yanisi senin yanında mutsuz olursam, değerini bilmemiş olurum. O yüzden sefilim günlerdir."

"off Doruk sefil falan değilsin. Canın sıkkın. Herkesin canı bazen sıkılır."

Ben düşüncelerimde mutluluğun hakkını vermeye çalışırken boğazını temizledi.

"ben aslında sana şeyi soracaktım..."

devam etmedi. Üzmekten korkuyor gibi gözleri suratımda geziniyordu.

"söyle güzelim."

"gerçekten, ben uyuduktan sonra... Kalkıp çalışıyor muydun?"

Gözleri dolmuştu.
Başımı salladım.

"nasıl...?" sesi fısıltı gibiydi.

Ona kıyamazdım ki. Biliyordum uyuyamıyor bensiz. Bazen ondan geç yatmam gerektiğinde gidene kadar onu yatakta dönüp dururken buluyordum. Yanına yatıp sarılır sarılmaz da uykuya dalıyordu.

"bensiz uyuyamıyorsun... Napsaydım."

Gözlerinde birikip duran yaşlardan biri dayanamadan aşağı kaydı.

"benim için... Sonra kalkıp... Gece gece çalışıyor musun.... Fark bile etmedim."

Sertçe sarıldı bana. Sevgisinin gücü altında eziliyordum.

"fark etsen zaten işe yaramamış demek olurdu. Uyuyorsun hayatım nası fark edeceksin."

İç çekti uzun uzun.

"Doruk ben seni hak edecek ne yaptım? " 

—————

Öğleden sonra dışarıya çıktım. Alışveriş bana kalmıştı malum Doruk evde depresyonuyla meşgul olduğu için. Markete uğrayıp birkaç eksikle kırtasiyeden birkaç ders notu çıkarttırıp eve dönerken yolu uzatmaya karar verdim. Böylece zarife ablayı görebilecektim.

Dükkanın kapısına yaslanıp ona bakındım. İçeride dalgın dalgın bir şeyler taşıyordu. Dilinde daha önce duymadığım oynak Bi türkü vardı.
Bu kadar dobra, umursamaz görünen bir kadının içindeki kırgın küçük kızı hatırlayınca içim sızladı. O beni fark etmezken gözüme duvarda çerçeveli bir şey takıldı. Nefesimi tutarak ona ilerledim. Kurutulmuş bir tanecik karanfildi. Harun'u bıraktığı...
Yıllar sonra gelip bir karanfil bırakıp gitti demişti. O muydu bu?
Tabii ben dükkana girince farkedip bana döndü.

"hoşgeldiniz- A güzel kızım sen miydin?"

Gülerek yanıma yaklaştı.

"yakışıklı oğlanın sevdiceği he. Yakışıklı yok mu?"

Gözlerimi çerçeveden ayırıp gülümsedim.

"yok abla o evde... Yani size abla desem?"

Eliyle omzumu sıvazladı.

"olur tabii kızım. Hem bizde bir kişiye güvenip dert anlatırsan artık mesafe falan kalmaz. Ne istersen de bana."

"nasılsın zarife abla?"

"şükür halimize güzellik. Sen nasılsın?"

Gözlerim tekrar çerçeveye kayınca cevap veremedim.

"abla bu... Onun... Bıraktığı mı?"

Ben onu üzmekten korkmuştum ama üzgün durmuyordu. Gülümseyerek baktı çiçeğe.

"evet. Sormuştun ya bir daha gördün mü diye. O zaman bıraktığı. Son hatırası. Ondan asılı burada."

Sadece birkaç gündür doruk'a yaklaşamayışım geldi aklıma. Kalbime bir bıçak batırıldı sanki.

"abla nasıl dayanıyorsun?"

İçimde o günden beri bu soru dolanıyordu.

"senin gözlerin dertli bakıyor. Bi çay söyleyeyim konuşalım istersen."

"yok abla... Doruk bekliyor da."

Anlamaz gözlerle baktı. E yani. Çocuk değil ya.

Ama evde yanlız kalmasını istemiyordum. Yanlız kalınca içinde onu yiyen kuruntular açığa çıkmış gibi bir karanlık oturuyordu suratına.

"anladım anladım. Derdiniz var herhalde. Olur kızım olur. Kimin derdi olmaz ki?"

"birkaç günlük bir şey abla... Ama yine de ömrümden ömür çalıyor onu üzgün görmek. Yaklaşmamak. Sen nasıl dayanıyorsun?"

Gözlerini karanfile çevirdi

  "önce her şeyden nefret ediyorsun. Siyah beyaz bir filmde gibi tatsız tuzsuz, rezil bir hayat yaşıyorsun. Kalbini mengenelerde sıkıyorlar. Asla iyileşmeyecek bir yaran oluyor. Yaranı seviyorsun ona ait diye. Geçmeyecek sanıyorsun. Ama geçiyor. Aşk geçmiyor ama acı hafifliyor. Acıya alışıyorsun yani. Onun bir yerlerde var olduğunu, aynı gök kubbe altında olduğunuzu bilince dayanıyorsun. Sonra bir sabır çöküyor üzerine. Çünkü bazı buluşmalar mahşere kalır kızım. Ama elbet buluşulur. "

————

Eve gitmeden Aybike ile konuşuyordum. Bana Berk'in doğum gününde alacağı hediyeyi anlatınca aklıma bir fikir geldi.

" ne zaman Aybike doğum günü."

" perşembe kuzen. Dedim ya işte 3 gün var. Kargo yetişmezse yandım. "

" ya Aybike. Keşke doğum günü için kutlama yapsaydık."

"oha doğru mu duyuyorum. Asiye kutlama mı istiyor?"

Söylediklerimi anlayabilsin diye günlerdir yaşananları ve Doruk'un mutsuzluğunu anlattım. Kutlama yapmaya ikna olması pek de zor olmamıştı açıkçası. Hatta hazır Aybike telefondayken hediye ne alabileceğimizi de sorup öğrendim.
En yakın arkadaşıyla yapacağı bir kutlamanın doruk'a iyi geleceğinden emindim.

————

Berk 'in kutlamasına giderken Doruk gayet sadeydi aslında. İçine mavi gömlek giymişti, üstüne de ceket. Ama felaket yakışıklıydı.

Nasıl bu kadar sıradan şeylerle bu kadar mucizevi durabiliyor.

Ona ağzım açık bir süre baktıktan sonra iç çektim.benden özellikle kaçıyor gibiydi. Geçen kahvaltıdan sonra işler daha da garipleşmişti. Yanımdayken ruhuna tutunamıyor ne hissettiğini anlayamıyordum.

Onu özlemiştim. Her anlamda. Günlerdir bana yaklaşmıyordu.bende herhalde morali bozuk bir çocuğun üstüne atlamıyordum ama onu özledim.

Odanın kapısına yaslanıp hazır mısın dedi.
Önü gayet sade sırtı iplerle kapanan elbisemin sırtı kalmıştı haliyle.

"şunları bağlasan hazırım."

Yavaş yavaş arkama geçti. Parmakları tüy gibi bir yumuşaklıkla tenime değdikçe içimde kıvılcımlar çıkıyordu. Nefesi enseme değince bayılacağım sandım. Keşke şimdi her şeyi bırakıp benimle olsaydı. Ama bendeki etkisinin bile farkında değil gibiydi.aramızda garip duvarlar vardı.

Bağlamayı bitirince yüzümü ona döndüm. En azından beni öpsün istiyordum. Kızarmış yanaklarıma bakınca iç çekti.

"Doruk biraz konuş -"

"geç kalıyoruz asiye."

Mal gibi kalakaldım öyle.

Ben onu öpmek onunla olmak için yanıyordum ama Doruk beni öpmeyi bırakın konuimuyordu bile.

Gözlerim dolarken fark etmemesi için hızlıca çantamı alıp kapıdan çıktım.

———

Asiye daha önceden kutlama için gereksiz bir heyecanla planlar yapmasına rağmen yolda giderken zorla götürüyormuşuz gibi bir sessizlik çöktü üzerine. Arada ona bakıyordum ama gözünü yoldan almıyordu. Ortamda ses olması için radyoyu açtım ama asiye başını iyice cama çevirince geri kapattım.

Berk'in evine gelmiştik. Arabayı önüne park edip indik. Evin girişinde hediyeyi arabada unuttuğumuzu hatırladım.

İkimizin de kafamız bir milyon gibiydi.

"hediye arabada kalmış alıp geliyorum hemen."

Alıp da geri döndüğümde asiye'ydi bulamadım. Beni beklemeden içeri girmişti bile. Salonun girişinde Aybike ve Berk'i öpüyordu. En azında gülümsemeye başlamış diye düşündüm. Bu kutlama keyfini yerine getirirdi..

Kapıdan girer girmez berk gereksiz bir coşkuyla ynaıma geldi.

"o oooooo kankaaa Hoşgeldin. Yüzünü gören cennetlik ya"

Asiye ye bakış attım. Berk'in tavrına bakılırsa haberi vardı.
Omzuna vurdum şakayla.

"doğum günün kutlu olsun"

Birbirimize sarılıp ayrılınca Aybike de bana sarıldı.
Kulağıma "Hoşgeldin enişte." diye mırıldanışını duyunca gülümsedim. Aybike işte. İnsanı bir şekilde güldürüyordu.

Onlara uzaktan bakınca Aybikenin siyah beyaz çizgili eteğiyle Berk'in gömleğinin takım olduğunu anladım. Gülerek onları gösterdim.

"ne güzel olmuşsunuz lan. Berk kılıbıklıkta yeni bi seviye açmışsın kardeşim."

Aybike Berk'i kolunda  tutup çekiştirirken beni azarlıyordu.

"sen modadan, uyumdan ne anlarsın Doruk. Berk hadi be sende."

Birbirlerini çekiştirerek gitmelerine rağmen ortadaki pastanın olduğu masanın etrafına geçince sarmaş dolaş olmuşlardı. Berk Aybike güldükçe mucizeye bakar gibi bakıyor, durmadan gülüyorlardı.

Onlar konuşmaya başlayana kadar bizde tüm arkadaşlarımızla konuşup lafladık aslında hepsini birlikte görmeyi özlemiştim ama bu ortam canımı sıkıyordu.

Neden berk ailesinin evinde, istediği arkadaşları ile kendi aşık olduğu kızla takım giyinmiş doğum gününü kutlarken ben doğum günlerimde sevgilimden ayrılmak zorunda kalıyordum. Neden öz babam beni baltalıyordu. Beni düşüncelerimden çalan müzik sıyırdı.
Berk ve Aybike pasta üflendikten sonra el ele ortadaki boşluğa geldiler.
I love you baby- surf mesa
Eşliğinde dans etmeye başladılar. Ve inanır mısınız baya iyilerdi.

berk aybikeyi uzaklaştırıyor döndürüyor hızla kendine çekince birkaç saniye heyecanla bakışıyorlardı. Onlara böyle bakarken takım giyinmelerinin mantığını anlamıştım. Çok havalı, aşk dolu, uyumlu hatta seksilerdi. Oğulcan berk aybike'yi kendine çektikçe yanımda kıpırdanıyordu. Gülerek kolumu omzuna attım.

Gözlerim Asiye'ye kaydı ama o hülyalı hülyalı dans eden ayber'e bakıyordu.
Birkaç kişi daha sahneye çıkarken Berk'in ve Aybike 'nin haline gıpta etmeyi bırakamıyordum.
Kadir yanımıza geldi.

"asiye, dans edelim mi fıstığım?"

Asiye' nin gözleri bana kırgın Bi bakış attıktan sonra abisine döndü.

"yok abi. Ben Bi mutfaktan su alayım."

Bizi öylece bırakıp gitti...

Dans etmek mi istiyordu. Özendiği için mi öyle hülyalı izliyordu onları. Onu ihmal ettiğim gerçeği yüzüme vururken peşinden gitmek istedim. Ama arkamdan seslenen berk oyalanmama sebep oldu.

" Doruk. Kanka sen naapptın yaa. Bu ne oğlum bu ne?"

"beğendin mi?"

"beğenmek ne kelime. Var ya.. Kralsın. Unutmamışsın Bi de. Asıl ona sevindim."

Berk uzun yıllardır Lakers fanıydı. Bizde ona yeni sezon formasını almıştık. Asıl sorun şu ki. Asiye Aybike'ye ne istediğini sormuş. Yanii haberim olarak almış olabilirim. Ben olsam buna iş birliği derdim.

Ona sarılıp biraz lafladıktan sonra hala dönmeyen asiye'ydi aramaya gittim.

"kızım kutlamayı sen istiyorsun diye yaptık ama burada somurtuyorsun anca."

Aybike'nin sesiyle koridora yönlendim. Asiye ile konuşuyordu. Kutlamayı Asiye mi istemiş?

"Aybike napayım. Kafası dağılır mutlu olur dedim herkesi bir arada görünce. İşe yaramıyor ama. Resmen ulaşamıyorum ona."

İçim titredi bir an. Onu üzüyor muydum?
Ama napabilirdim.konuşmaya çalışınca kahvaltıda yaptığım gibi üzüyorum diye olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum. Ama asıl zararı böyle veriyordum anlaşılan.

" noluyo sana falan mı patlıyor, gidip çıkalım karşısına"

"Aybike saçmalama. Keşke bana patlasa. Doğru düzgün konuşmuyor bile. Benden uzaklaştı. Belki..."

Titrek titrek nefes alınca yığılıcam zannettim. Duvara tutundum.

"Aybike belki ağır gelmiştir bu kadarı. Gitmek istiyordur. Bilmiyorum Aybike ya. Belki de benden ayrılamadığı için soğuk yapıyor."

Ağlayacağım zannettim. Bunu nasıl düşünebilirdi. Bunu nasıl düşündürebilirdim?

"asiye saçmalama. Canı sıkkın diye sen dedin."

"Aybike canı sıkkın ama beni uzak tutuyor anlamıyorsun. Beni.... Beni öpmüyor bile."

Sesi resmen acıyla çıkmıştı. Fısıltı kadar güçsüzdü ama beni yerle bir etmeye yetmişti.

Hızlıca yanlarına gidince ikisi de irkilerek bana baktı. Asiye hemen ıslak gözlerini sildi. Onu  elinden tutup götürmeye başladım. Kapının önünde berk'e el salladım. Seslendi ama durmadım. Freni patlamış kamyon gibiydim.
Hızlıca arabaya binip yolun izin verdiği en hızlı şekilde sürmeye başladım. Asiye koltuğunda kaybolmuştu sanki.

———

İçim yanıyordu resmen. Ona ulaşamadıkça, beni kendinden uzakta tutunca. Bana patlayıp günde 3 posta bağırsa sindirebilirim ama ona uzak kalmayı aramızda engeller olmasını kaldıramıyorum.

Aybike 'nin yanından elimi tutmuş götürürken ne kadarını duyduğunu kestirmeye çalıştım. En son beni öpmüyor bile demiştim. İşte bunu kesin duymuştu.

Utanmak istiyordum ama utanmıyordum. Onu seviyordum da istiyordum da bunun nesinden utanayım. Yanıbaşımdaki sevgilim bir haftadır beni öpmüyorsa utanacak olan ben miydim?

Hiç konuşmuyor gergin yüzüyle ciddi anlamda hızlı gidiyordu.
Ya kendi sonumuza gidiyorduk, ya da bir şeyleri toparlamaya.
İlk ihtimal nefesimi keserken koltuğumda küçücük kalmıştım.

Arabayı evin önüne çekince aynı hızla inip beni de çekti. Sert değildi ama baskıcıydı. Karşı koymam izin vermiyordu. Benim de karşı koyacak gücüm yoktu zaten.

Kapıyı açmaya çalışırken arkasında endişem büyüyordu. Ya gideceğini söylerse?

Kapıyı açar açmaz beni içeri yolladı. Boş bulunarak içeri dalarken bileğimden kavrayan eliyle beni kendine çekti. Göğsüm sert göğsüne çarpınca nefesimi tuttum.
İşte özlediğim kokusu burnundaydı. Özlediğim sıcak nefes tenimdeydi. Bacaklarım yakınlığından titriyordu.

Beklemeden dudaklarımla buluşunca şaşkınlıktan ve heyecandan kalakaldım. Beni şimdi niye öpüyordu. Günlerdir kaçıp da bu yakınlık niyeydi.

Karşılık vermeyince ağırlığını üzerime vererek sendelememe sebep oldu. Sırtım duvarla buluşana kadar devam etti. Bir saniye uzaklaşıp hala kapatamadığımız kapıyı ayağıyla itti.
Sonra yüzüme döndü.

"asiye seni kendimden korumaya çalışıyordum. Yemin ederim. Şimdi seni öpebilir miyim?"

Kafamı salladım sadece. O tekrar dudaklarımdayken elimdeki çantayı gürültüye yere bırakıp elimi saçlarına geçirdim. Onu bir daha asla bırakmak istemiyor gibi kendime çekiyordum. Dudaklarımın arasında hissettiğim dudaklarını bir daha benden uzaklaşamasınlar diye tutuyor acıdığını hissedene kadar bırakmıyordum
Bu öpüşle günlerdir birbirimizi öpmediğimiz için kendimize ceza veriyorduk.
Ellerini yüzüme koyup bizi ayırdı.nefes nefeseydi.

"özür dilerim, özür dilerim seni üzmemek için. Sana zarar verm-"

Tekrar kendimi dudaklarına atınca lafı yarım kaldı. Utanma duygusunu kenara bırakmıştım tek istediğim oydu.
Dilimi dudaklarına sürttüm.alt dudağımı dişlerinin arasında hissedince ürperdim.

Ellerini bacaklarıma indirip elbisenin eteklerini kaldırdı. Sonra da beni havalandırdı. Ayağım yerden kesilir kesilmez bacaklarımla ona asıldım.
Beni götürmeye çalışırken hırsla üstündeki ceketi sıyırıp yere attım. Gömleğinin düğmelerini açmaya çalışırken sabırsız ellerim birbirine girdi.
Beni bırakıp üzerinden tek seferde çıkardı. Sonra elleri elbisenin üzerinde gezindi.

"nasıl... Nasıl açıcam."

Bağlarken bana dokunması için içten içe yalvardığım bağcıkları gösterdim. Titreyen parmakları birkaç sefer çekiştirdi ama oflayarak pes etti. Sırtımı dönükken etek uçlarımdan tutup elbiseyi çıkardı. Elleri göğüslerimde birleşirken çıplak sırtım karnına değdikçe nefeslerim sesli sesli ağzımdan fırlıyordu.

Tek eliyle göğüslerimi kavrarken diğeriyle saçlarımı toplamıştı. Dudakları böylece açığa çıkmış ensemde gezindi. Tüm tüylerim diken diken olmuştu. karnıma ağrılar giriyor, damarlarımdan ateş akıyordu. Beni resmen esir almıştı. Ona karşı çıkmayı bırakın, düşünecek gücüm kalmamıştı.

Dudakları sırtımda gezinmeye başlarken elim tutunma ihtiyacıyla arkama gidip bedenini aradı. Havadaki elimi yakalayıp beline koyduğunda onu hısla kendime çektim. Benimle bir olmak zorundaydı. İçinde günlerdir özlemiyle iyice alevlenmiş bir boşluk vardı ve ancak onunla tamamlanmış hissedecekti.

Ayrıca belirteyim tamamlanmış hissetmeye hiç bu kadar ihityacım olmamıştı.

Daha fazla takatim kalmadığını anlayınca ona dönmeye çalıştım. Beni belimden tutup yatağa doğru itti. Kendisi de ilerledikçe belime sardığı koluyla beni de yukarı çekiyordu.
Dudaklarını öpmek istiyordum Ama heyecandan dikkatimi dudaklarımda toplayamıyordum bile. Ben bu haldeyken onay beklmesine falan ihtiyaç yoktu. Onu tamamen içimde hissene kadar gözlerimi sımsıkı yumdum. Biraz sakinleşmemiz ve galiba canımın yanmaması adına biraz dururken gözlerimi açtım.

"beni kendine uzak tuttuğun için senden nefret-"

cümlemi bitiremeden hareket etmeye başlayınca benim nefret yerini memnun mırıltılara bırakmıştı.
Hırslı soluyuşlarının arasından "ne diyodun" dediğini duydum.
Elleri belimden kavramış beni istediği gibi hakimiyetine almışken kollarımla ona asılıyordum. Sanki ona doymam imkansızdı.

"seni bu kadar özlememe sebep olduğun için senden nef-"

Bi anda belimdeki elleri beni havaya kaldırınca sırtıma değen soğuklukla ürperdim. Şimdi altta yatan oydu. Üstündeyim ve tüm odanın ortasında böyle çıplak oturmak can sıkıcıydı

"devam et..."

ne emir ne rica... Sesi yalvarıyor gibiydi.
Güç alabilmek için ellerimi göğüslerine koydum. Kendimi olabildiğince ona bastırıyor sonra bedenimi ileri itip dudaklarına kavuşurken uzaklaşıyordum. Üstte ve hakimiyet sahibi olmak özgürlük tanımış olacak ki çıkardığım sesleri kontrol edemiyorum. Kendi sesim akşamın sessizliğinde kulağıma geri dönerken beni utandırıyordu.

Gözleri kapalı, saçları dağılmış, anlı terli Doruk altımdayken bir sanat eserinin bile sunamayacağı güzellikte, hatta seksilikteydi. Dudaklarıma ulaşmak için doğrulunca tekrar yatakla buluştum. Asla doymayacağını sandığınız açlık sizi uçurumun Kenarına getiriyordu. Çok yüksekten düşmek üzere birinin heyacanıyla kalbim patlayacak sanıyordum.
Beni uçurumdan iten şey titreyen nefesleriyle  kulağıma mırıldanışıydı.

"seni seviyorum... Asiye... Özür dilerim.. Aşkım..."

Kendini yanıma bırakırken kollarımı da Bacaklarımı da üzerinden çekmedim. Onu bırakmıyorum. Bırakmayacaktım.
Tüm kaslarım gevşemiş kendisini tutamayacak haldeyken dudaklarına uzandım.

"benden uzak durma, Bi daha... Sakın"

Cevap vermeden önce uzun ama aşkla, masum saf bir aşkla öptü.

"Asla."

Continue Reading

You'll Also Like

838K 16.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
11.3K 316 25
Acemiyim..Koynuma aldigim duygularimla daha senin rengini verdigine inandigim askimi ariyorum hayat durusumda.. Hic beklenmedik bir anda hayatiniz bi...
33.3K 1K 47
Evlendik..Her şey çok mükemmel oldu,rüyada gibi olduk,ama mutluluğumuz uzun sürmedi... Hayatımızda o çıktı!
223K 1.1K 50
kitabınıza uygun birbirinden güzel isim önerileri ☺☺☺☺☺