GÜZEL KIZ |texting|

By ozlm_v

5.6M 313K 231K

0537 *** ** **= Ne demiş Kaan Boşnak 0537 *** ** **= Bilmem kime gücendin hadi gel anlat bana 0537 *** ** **... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.7
7.8
7.9
FİNAL
özel bölüm
özel bölüm 2
özel bölüm 3
özel bölüm 4

7.6

35.3K 2.7K 1.3K
By ozlm_v

Talha Yıldırır-Hoşça Kalamam

***

Suratsız= Bavullarını hazırladın mı?

Dilay= evet, çoktan bitti

Suratsız= güzel

Suratsız= o zaman sen gitmeden son kez görüşelim.

Dilay= son kez?

Suratsız= evet

Dilay= ne yani yarın ben giderken buraya gelmeyecek misin?

Suratsız= hayır

Dilay= gelirsin zannetmiştim

Suratsız= gelmeyeceğim

Dilay= şey

Dilay= neden ki

Suratsız= O an ailenden ayrılıyorsun diye ağlayacaksın zaten. Bu yüzden bir de beni görüp daha çok ağlamanı istemiyorum.

Dilay= ağlamam ki ben

Dilay= gerçekten ağlamam

Dilay= gel sen

Suratsız= hayır, gelmeyeceğim.

Suratsız= ve biz bu akşam son kez
görüşeceğiz, tamam mı?

Dilay= ama ben istemiyorum öyle olmasını

Suratsız= Dilay tamam mı güzelim?

Dilay= iyi peki

Dilay= tamam

Suratsız= çıkıyorum şimdi evden

Dilay= tamam

***

Gözlerimdeki yaşlar akmak için direnirken elimin tersiyle bir kez daha sildim onları. Bir yandan da ağır adımlarla merdivenlerden iniyordum. Dudaklarımın hafiften hafiften titremeye başladığını hissetmemle attığım adımlar da durdu. Sakin hissetmek adına derin bir nefes alıp verdim o an.

Sevdiğimiz insanları gerimizde bırakıp başka bir yere gitmek neden bu kadar zordu ki? Üstelik gidişim temelli bile değildi. Fakat buna rağmen öyleymiş gibi hissediyordum. Hâl böyle olunca da veda etmek daha da zorlaşıyordu benim için.

"Temelli bir gidiş değil." dedim kendi kendime. Sanırım bunu kendime sürekli hatırlatmaya devam edersem hissettiğim o zorluğun dozu düşebilirdi. Evet, evet. Kesin düşerdi. Buna kendimi inandırıp merdivenlerden inmeye devam ettim. Bir yandan da bu gidişimin bir dönüşü olduğunu kendime hatırlatmaya devam ediyordum.

Merdivenlerin son basamağından da indikten sonra bir iki adım daha attım ve kendimi apartman kapısının önünde buldum. Kapının camından Alperen'i görebiliyordum şu an. Fakat o, arkası dönük olduğu için beni fark etmiyordu.

Daha fazla beklemeyip kapıyı açtım. Açar açmaz olduğu yerde bana doğru döndü. Tebessüm ettim. Ardından da ona doğru iki üç adım atıp tam önünde durdum.

Hiçbir şey demeyip yeşillerini yüzümün her zerresinde gezdirmeye başladı. Sanki yüzümdeki her bir detayı aklına kazımak ister gibiydi. Ve durumun böyle olması beni kötü hissettiriyordu. "Ee?" dedim kısık çıkan sesimle. Sorarcasına baktım o an.

"Susacak mıyız böyle?"

"Seninle susmak bile güzel." dedi hâlâ yüzümü incelerken. "O yüzden konuşmasak da olur."

Cümleleri üzerine ufak bir tebessüm ettim. Gözlerimdeki yaşlar da akmaya devam etti o sıra. Doğruyu söylemek gerekirse tebessüm ederken ağlamak garip hissettiriyordu.

Alperen, bakışlarını yanağıma kaydırdığı esnada derin bir çekti. "Gel buraya." dedi hemen sonrasında. Fakat ona doğru adım atmamı beklemeden ellerini belime koyup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı.

Bir saniye bile beklemeden kollarımı kaldırıp sıkıca sardım ona. O da yüzünü boynuma gömüp derin bir nefes çekti içine. Hatta bunu bir kez değil defalarca kez yaptı. Benim de içim her seferinde titredi.

"Acaba sen gittikten sonra çilekli duş jeli alıp koklasam mı?"

Konuşurken sesinin titrek çıkması kaşlarımı çatmamı sağlarken ondan geri çekilmek için bir hamle yaptım fakat kollarını daha da sıkı sararak engelledi beni. Ağlıyor olma düşüncesi içimde bir şeylerin burkulmasana sebep olurken boynumda hissettiğim ıslaklıkla irkildim.

"Ağlıyorsun."

"Ağlamıyorum." Dedikten hemen sonra geri çekilip arkasına döndü ve gözyaşlarını elleriyle sildi. "Ağlamıyorum." dedi tekrardan. Bu görüntü karşısında olduğum yerde dikilmeyi bırakıp önüne geçtim ve ellerini tutup indirdim.

"Ağlamanı saklamak zorunda değilsin."

"Söz vermiştim kendime." dedi ellerinin arasındaki ellerimi sıkarken. "Ağlayarak seni daha fazla üzmeyecektim ama olmuyor işte."

Bir şey demeyip bir elimi yanağına koydum. Gözleri kapandı o an. Ardından da başını elimin üzerine doğru yatırdı. "Eskiden zor değildi." Derken açtı gözlerini. Neyin zor olmadığını soracağım esnada konuşmaya devam etti.

"Zor değildi çünkü o zamanlar yan yana olmak ne demekti bilmiyordum. Hadi bunu geçtim sen bile bilmiyordun beni. Bu yüzden yanımda olmayışınla kolay bir şekilde baş ediyordum." Dedikten sonra alayla güldü. "Ya da o zamanlar baş ettiğimi zannediyordum, bilmiyorum."

"Ama şimdi öyle değil." dedim sessizliğimi bozarak. "Çünkü yan yana olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorsun. Bu yüzden de zor geliyor."

"Evet, bebeğim. Aynen öyle."

"Ama olsun." deyip elimi yanağından çektim ve sıkıca sarıldım ona. Kolları anında belime giderken yüzünü az önceki gibi boynuma gömdü. "Yani sonuçta uzak bile olsak beni yanında hissedebilirsin." Cümlem karşısında küçük bir öpücük bıraktı boynuma.

"Gençler, ben dram izlemeyi sevmiyorum ya."

Nereden geldiğini anlamadığım babamın sesi bizi ayırırken olduğumuz yerde ona doğru döndük. İşaret parmağıyla tuttuğu ceketi omzunun arkasına atmış bize bakıyordu.

"Baba, ne ara geldin ki sen?" diye sordum. Arabanın sesini falan hiç duymamıştık. "Tam sarıldığınız esnada geldim." deyip bize doğru bir iki adım attı. "Gitmeden önceki son görüşmenizi mi yapıyordunuz yoksa?"

Sorusu karşısında evet dercesine salladım başımı. Alperen, yarın buraya gelmeyeceği için son görüşmemiz oluyordu.

"Desenize tam üzerine gelip bölmüşüm sizi."

"Öyle oldu." dedi Alperen mırıldanarak.

"Bir şey mi dedin, Alperen?" diye sorarken ona doğru döndü babam. "Yoksa ben mi yanlış duydum?"

"Yok ya ne diyeceğim." Babam, aldığı cevap karşısında memnuniyetle gülümserken yanımızdan geçip açık olan kapıdan içeri girdi. Sonrasında ise tekrardan bize döndü.

"Bu arada bu kadar ağlamanıza gerek yok. Sonuçta teknoloji diye bir nimet var dimi?"

"Var olmasına var ama o da bir yere kadar yani." dedi Alperen.

"Tabii." diyen babam alayla güldü. "Ekrandan boynunu falan öpemezsin  haklısın."

Duyduğum cümle karşısında Alperen'e döndüm. Bakışlarını babamdan kaçırdı o an. "Aynen, öyle." dedi titrek sesle. "Yapamam öyle bir şey." Verdiği cevap dudaklarımı büzmemi sağlarken tekrardan babama döndüm.

"Neyse." dedi derin bir iç çekmeden önce. "Şimdilik rahat bırakayım sizi." Son cümlesini de söyleyip yanımızdan ayrıldığında vakit kaybetmeden Alperen'e sarıldım. "Babanın söylediği gerçek koydu galiba." Deyince ne diyeceğimi bilemeyip sustum. O da benden geri çekilip yüzümü avucunun  arasına aldı.

"Artık gitsem iyi olacak."

"Yarın gelmemekte kararlı mısın?"

"Evet." dedi hiç düşünmeden. Aldığım cevap karşısında öne eğdim başımı. Gelse ne olurdu ki sanki? "Yapma ama böyle." Deyip bir elini çeneme koydu ve ona bakmamı sağladı. "Emin ol böylesi daha iyi olur." Her ne kadar son dediği cümleye katılmasam da daha fazla üstelemedim. "Peki." diyebildim sadece.

"O zaman gitmeden önce son kez." Dedikten hemen sonra dudaklarıma uzun ama yumuşak bir öpücük bırakıp geri çekildi. Babamın gelişiyle akmayı bırakan  gözyaşlarım tekrardan süzülmeye başladılar yanağıma doğru.

"Elime geçen her fırsatta soluğu senin yanında alacağım. O yüzden ağlama."

"Gelir misin gerçekten?"

"Gelirim tabii. Neden gelmeyeyim?" Dedikten sonra alnımdan öptü. Cümleleri üzerine gülümserken yanaklarımı sildim. "Seni seviyorum." dedim ardından. O da aynı benim gibi gülümseyip konuştu.

"Ben de seni seviyorum."

***

Alperen Kılıç

Arabayla sokağa giriş yaptığımda uygun bir yere park edip indim hemen. Bakışlarım anında ilerdeki apartmanın önüne kayarken gördüğüm görüntü kaşlarımı çatmamı sağladı. Kapının önünde sadece Buse vardı. En önemlisi ise arabaları etrafta gözükmüyordu.

Ne yani geç mi kalmıştım?

Dilay'ın gitmiş olma düşüncesiyle kendime içten içe kızarken adımlarını apartmana doğru yönlendirdim. "Buse." Diye seslendim ardından. Apartmana girmek için attığı adımları dururken dönüp bana baktı. Yanına gittiğimde şaşkınlıkla baktı bana.

"Sen hani gelmeyecektin?"

"Geldim işte." dedim telaşla. "Ama gittiler herhalde." Sonlara doğru sesim kısık çıkarken başını onaylarcasına salladı. Sinirle soludum o an. Ne olurdu ki sanki biraz daha erken çıkıp gelseydim? "Ama hâlâ onu görme şansın var." Dediğinde kaşlarım çatıldı. Anlamamıştım.

"Arabayla gelmişsin." dedi bakışlarını az önce geldiğim yöne doğru çevirirken. "Evet." diyerek onayladım onu. "Gel o zaman." Dedikten hemen sonra kolumdan tuttu ve beni o yöne doğru çekiştirmeye başladı. "Buse, ne yapıyorsun?" Bakışları kısa bir an bana dönse de tekrardan önüne dönüp konuştu.

"Sen gelmeden hemen önce çıktılar yola. Arabayı birazcık hızlı sürsen kesin yetişirsin."

Arabanın önüne geldiğimizde tuttuğu kolumu bıraktı. "Aç arabayı." dedi ardından. Dediğini yapıp açtıktan sonra tekrardan kolumdan tutup beni kapının oraya getirdi. "Git ve durdur arabayı." Dediğinde 'sen ciddi misin' der gibi baktım ona.

"İçinde babanın olduğu arabayı durduracak kadar cesaretli değilim."

"Bir şey olmaz." dedi alayla. "Alt tarafı helvanı yeriz."

Bu Cümlesi karşısında sahte bir kızgınlıkla baktım ona. Fakat bir yandan da sunduğu fikri düşünmeye başladım. "Ablan gelmediğim için üzüldü mü?" diye sordum düşünmeye devam ederken. "Evet, sabah uyandığında bir ümit gelirsin diye bekledi ama gelmedin sen. Yani daha doğrusu geldin ama geç kaldın." Üzgün olduğunu bilmek kendimi kötü hissettirken abi bir kararlara arabaya bindim.

Madem beni beklemişti. Ben de giderdim o zaman.

Arabanın camını açtıktan sonra bakışlarımı Buse'ye çevirdim. "Yetişir miyim sence?" Başını onaylarcasına sallarken elini açık olan camdan uzatıp omzuna koydu. "Aslan eniştem benim. Tabii ki yetişirsin." Verdiği gaz beni buna inandırırken arabayı çalıştırdım.

"Ay Alperen, ben de gelebilir miyim seninle?" Dedikten sonra beklentiyle baktı bana. "Bu anı kaçırmak istemiyorum. Lütfen geleyim."

"Gel." dedim hiç düşünmeden. Ellerini sevinçle birbirine vururken saniyeler içerisinde arabaya bindi. "Hadi." dedi yolu işaret ederken. "Bas gaza da gidelim." Onu onaylarken direksiyonu tutan ellerimi sıkılaştırdım ve arabayı sürmeye başladım.

"Yavaş sürüyorsun." dedi yakınırcasına. "Biraz daha arttır hızını."

"Hız anlayışını merak ettim." Deyip bakışlarımı  göstergesinin olduğu yere çevirdim. Oysaki hızlı gidiyordum şu an. "Azıcık daha hız yapmadan bir şey olmaz." dedi hemen. Bir şey demeden dediğini yaptım ve biraz daha hızlandım.

"Babamın vereceği tepkiyi çok merak ediyorum."

"Baban olmasına rağmen sen bile vereceği tepkiyi bilmiyorsun." dedim gerginlikle. "Kim bilir ne der, ne yapar?"

"Bence babamdan bu kadar korkma." dedi rahat bir tavırla. "Belli etmese de seviyor seni."

"Keşke azıcık belli etse de ben de kendimi rahat hissetsem." Derken alayla güldüm.

Tamam, bu zamana kadar bana kötü davranmamıştı ama beni ne zaman görse değişik bir şekilde bakmaya başlıyordu. O öyle bakınca da ben kendimi kötü bir şey yaparken basılmış gibi hissediyordum.

"Belli ederse onu ciddiye almazsın. O yüzden iyi böyle."

Kurduğu cümle karşısında bir şey demeyip yola odaklanmaya devam ettim. Arabada suspus geçen beş on dakikanın ardından görüş alanıma giren araba beni heyecanlandırdı. Bu heyecan direksiyonu sıkıca kavramımı sağlarken rahat olmak adına derin bir nefes alıp verdim.

"Oh be! dedi Buse rahatlıkla. "Yetiştik."

"Yetiştik." Diyerek tekrarladım onu. Ardından da dikkatli bir şekilde sol tarafa doğru geçip arabaya doğru yanaşmaya başladım. Arabalar tam anlamıyla yan yana geldiğinde bakışlarımı o tarafa çevirdim. Gördüğüm görüntü kaşlarımı çatmamı sağlarken sinirle konuştum.

"Hay sokayım ya camlar filmli olduğu için göremiyorum içerisini."

"Sakin ol. Senin camın açık zaten. Görür o seni."

Onların dikkatini çekmek adına kornaya bastım. Bastıktan saniyeler sonra arabanın camı açıldı ve görüş alanıma şaşkın bir şekilde bakan Dilay girdi. Gülümsedim. "Dayanamayıp geldim." dedim ardından.

"Ne oluyor lan?"

Babasının sesi önüme dönmemi sağlarken hızımı düşürdüm biraz. "Ulan sen nereden çıktın?" Yanımda oturan Buse kıs kıs gülerken derin bir nefes aldım ve tekrardan o tarafa döndüm. Babası bir bana bir de yola bakıyordu.

"Bahadır abi, arabayı durdurur musun?"

"Ne abisi ya?" dedi hemen Buse. "Baba de, baba."

"Evet, baba. Durdur, lütfen." Dilay da bana katıldığında Bahadır abi hızını düşürdü. Memnuniyetle gülümsedim. Arabadan inince bana kızma olasılığı biraz yüksek olsa da umursamadım bunu. Sonuçta Dilay'ın istediğini yapmıştım. Rahattı içim.

"Ulan Alperen, ulan başımın belası." Babası söylene söylene arabayı bir kenarı çektiğinde ben de aynı şekilde kenarı çektim arabayı. Ardından da aşağı inip onlara doğru bir iki adım attım ve yanlarına ulaştım. O sıra Buse de gelmişti.

"Oğlum, siz dün akşam görüşmediniz mi? Ne diye durduruyorsun arabayı?"

Ona tam cevap verecekken bakışlarını yanımda duran Buse'ye çevirdi ve onu işaret ederek konuşmaya başladı.

"Kesin bu velet vermiştir sana bu fikri."

"Aynen, baba. Beni iyi tanıyorsun."

Bahadır abi, bakışlarını Buse'den çekip bana döndürdüğünde başka bir tarafa bakmamak için zor tuttum kendimi. Şu an oldukça dikkatli bakıyordu. "Biliyor musun." dedi bana doğru bir iki adım atarken. "Neyi?" diye sordum. Az önce hissettiğim rahatlıktan eser yoktu şu an.

"Sana bakınca kendimi görüyorum ve bu hiç hoşuma gitmiyor."

Cümlesi karşısında tam bir şey diyecekken yüzüne  takındığı memnuniyetsiz ifade  aralanan dudaklarımın kapanmasını sağladı. "Neyse." dedi memnuniyetsizce. "Arabaya gidiyorum ben. Siz de hemen görüşün." Son cümlelerini de söyledikten sonra arkasına döndü ve yanımızdan hızlı adımlarla ayrılıp arabaya bindi.

"E ben de gideyim o zaman."

Buse de aynı Bahadır abi gibi hızlı adımlarla yanımızdan ayrılıp arabaya bindiğinde  bakışlarımı Dilay'a çevirdim. Olduğu yerde gülümseyerek bana bakıyordu. Aynı zamanda gözleri de dolu doluydu.

"Dayanamayıp geldim." dedim ona doğru bir iki adım atarken. Ardından da ellerimi omzuna koyup onu kendime çektim. Başını göğsüme yaslarken kollarını da sıkıca sardı belime. Buruk bir şekilde tebessüm ettim o an. Onu kollarımın arasında tutmaya çok alıştığım için yokluğunda büyük bir boşluğa düşeceğimi bir kez daha fark etmiştim şu an.

"Ben de tam sana trip atmayı düşünüyordum." dedi alayla. "İyi yırttın."

Gülerek başının üzerine küçük bir öpücük kondurup ondan yavaşça geri çekildim. "Dün akşam sana bulduğum her fırsatta yanına geleceğimi söylemiştim. O yüzden üzülme, tamam mı?" Başını onaylarcasına sallayınca elimi yanağına götürüp okşadım. Ona üzülme desem de içten içe ben de üzülüyordum şu an.

"Teşekkür ederim geldiğin için. Mutlu oldum."

"Arabada babanın olması beni korkuttu biraz ama olsun." dedim alaylı bir tavırla.

"Buse, seni gaza getirmese gelmezdin dimi arkamızdan?" diye sordu hemen.

"Doğruyu söylememi istiyor musun?"

"Bunu sorduğuna göre kesin gelmezdin." Dediğinde güldüm. Bunun cevabını ben de bilmiyordum aslında. Belki yetişemeyeceğimi düşünüp gitmezdim. Ya da tam tersi olurdu. Bilmiyordum. "Neyse." dedi kollarını tekrardan bana sararken. "Birazcık daha sarılayım da gideyim sonra." Sıkı sarılışına karşılık verirken derin bir iç çektim. Gözlerim doldu dolacaktı.

Onunla kısa bir süre daha sarıldıktan sonra benden geri çekildi ve arkasına kısa bir bakış attı. Hemen sonrasında da uzanıp dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum." Gülümseyerek alnına bir öpücük kondurdum ben de.

"Seni seviyorum, güzel bebeğim."

Olduğu yerde geriye doğru adım attıktan sonra elini kaldırıp salladı. Tam o esnada gözünden bir damla yaş düştü yanağına doğru. Gözlerimi kaçırdım hemen ondan. Eğer o yaşlı olan gözlerine daha fazla bakmaya devam edersem dayanamayıp ona sarılır ve onunla beraber ağlardım.

"Gidiyorum. Görüşürüz."

Göz ucuyla baktım ona. Bana son kez el salladıktan sonra arkasına dönüp arabaya doğru yürümeye başladı. "Abla, iyi yolculuklar! Dikkatli gidin." Buse'nin sesiyle olduğu yerde durup ona doğru döndü ve ona da el salladı. Ben de daha fazla burada durmaya hızlı adımlarla arabanın oraya gidip bindim.

"Bindi arabaya."

Buse'nin cümlesiyle bakışlarımı o tarafa çevirdim. Tam o esnada araba gitmeye başladı. Ne ara dolduğunu anlamadığım gözlerimle arabanın gidişini izlerken aklımda tek bir soru vardı.

Onu bir daha ne zaman görebilecektim?

***

Ya Alperen kıyamam sana 🥺

Continue Reading

You'll Also Like

514K 15.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
28.7K 1.4K 30
Bilinmeyen numara:Seni hak etmiyor. Bilinmeyen numara:Yemin ederim hak etmiyor. Bilinmeyen numara:Onu çok seviyorsun. Bilinmeyen numara:Onun gibi bir...
Çete By Hera Ağar

Teen Fiction

8.7K 209 14
Herkez eninde sonunda gerçekler ile yüzleşir
693K 46K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...