Camelot'un Düşüşü

By CamelotunBekcisi

65.8K 5.2K 2.5K

Genç kız kimsenin dokunamadığı, dokunanın kılıcın gücü tarafından itildiği kılıca hiç düşünmeden elini attı... More

1. Bölüm-Camelot'a Gidiş
2. Bölüm-Percival
4. Bölüm-Gaius'a Ziyaret
5. Bölüm-Eğlence
6. Bölüm-Morgana
7. Bölüm-Kaçırılış
8. Bölüm-Lord Byron
9. Bölüm-Kurtuluş
10. Bölüm-Yakınlaşma
11. Bölüm-Turnuva
12. Bölüm-Sir Valiant
13. Bölüm-Yansıma
14. Bölüm-Kleofrdit
15. Bölüm-Kutlama
16. Bölüm-Buluşma
17. Bölüm - Pelerinliler
18. Bölüm-Kavga
19. Bölüm-Nathaniel
20. Bölüm-Kılıç Efsanesi
21. Bölüm-Prenses Dianne
22. Bölüm-Cesur Fare
23. Bölüm-Yüce Şövalye
24. Bölüm-Harita
25. Bölüm-Mağara
26. Bölüm-Ragnor
27. Bölüm-Bedeli Ne Olursa Olsun
28. Bölüm- Sanguis, Viribus, Deus
29. Bölüm-Bir Kardeşi Öldürmek
30. Bölüm-Seni Seviyorum
31. Bölüm-Taverna
32. Bölüm-Anlaşma
33. Bölüm-Kim Ölmeli?
34. Bölüm-Kıskançlık
35. Bölüm-Kadın
36. Bölüm-Gurur
37. Bölüm-Stella Tenebrarum (Karanlığın Yıldızı)
38. Bölüm-Yüce Şövalyenin Yükselişi
39. Bölüm-Bedelini Öder
40. Bölüm-Vicdan Azabı
41. Bölüm-Evlilik
42. Bölüm-Düğün Hazırlıkları
Yoklama
43. Bölüm-Düğün
44. Bölüm - Hapis
45. Bölüm - Ceza
46. Bölüm - Evlilik
47. Bölüm-Sen Bir Şövalye Değilsin
48. Bölüm - Bebek
49. Bölüm - Savaş
50. Bölüm - Mucize Mi, Felakat mi?
Finale Az Kala
51. Bölüm - Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
52. Bölüm - Doğum
53. Bölüm - 6 Yıl Sonra
Selam
54. Bölüm - Kimsin Sen?
55. Bölüm - Bakıcı
Selamlarr
56. Bölüm - Onu Deli Gibi Özlüyorum ve Bu Beni Öldürüyor
57. Bölüm - Ragnor'un Ölümü
58. Bölüm (Final) - Camelot'un Düşüşü, Avalon Yükseliyor

3. Bölüm-Prens Arthur

2.7K 191 199
By CamelotunBekcisi

3. Bölüm-Prens Arthur

Emery topukları üzerinde dönüp kaçmayı planlarken arkasını döndüğü an az önceki prensten daha büyük bir cüsseye çarptı. Yakın olmasına şükretti yoksa tüm kemikleri kırılacaktı. Percival elindeki çiçeklerle otuz iki düş gülümserken neşeyle konuştu.

"Emery!" Kaçışının olmadığını anlayan Emery durumu lehine çevirmeye karar verdi, onu bu durumdan kurtarabilecek tek kişi Percival'dı.

"Percival! Seni görmek ne güzel, bende seni bulmak için çıkmıştım!" Onun koluna girerken gülümseyerek çiçekleri eline alıp kokladı. "Bunlar benim için mi? Çok güzeller!" Sarışın aptalı unutturacak kadar güzel kokuyorlardı. Ama sarışın aptal onu unutmamış olacak ki beraberinde şövalyeleriyle gelmişti.

"Bir dakika, sen bu kızı yakalamadın mı? Ona çiçek getirmek için mi geldin?" Prensin sorusuyla şaşkınca bakındı Percival.

"Neden yakalayayım ki? İşte dün size bahsettiğim Emery! Gerçek demiştim." Dediğiyle duraksayıp Emery'e baktı. En masum bakışlarıyla ona bakıyordu Emery. "Şey... Benim genç bir hanıma yardımcı olduğumu, içtima yerini ona gösterdiğimi söylemiştim de uydurduğumu düşündüler. İnsanları korkutup kaçırdıkları için bunun gerçek olduğunu düşünemiyorlar." Aralarında dışarıdan en korkutucu gözüken Percival'in bunu demesi onları güldürmüştü ama belli etmemeye çalışıyorlardı. Emery de fark etse de gülmüştü sadece. Ama prens bunları umursamamış olacak ki Emery'nın kolunu sertçe tutmuştu.

"Hey, canımı yakıyorsun!" Emery onun kolundan kurtulmaya çalışsa da becerememişti, sanırım kendi başına köyde yaptığı idmanlar bir prensin idmanıyla karşılaştırınca yetersizdi. Percival korurcasına bir kolunu Emery'e sarmış, bir koluyla da uyarı niteliğinde Arthur'un kolunu tutmuştu.

"Prensim ne oldu bilmiyorum ama genç bir hanıma bu şekilde davranmak doğru değil." Arthur dediğini zaten kızın canımı yakıyorsun demesiyle fark etmiş, sıktığı kolunu gevşetmişti. Bu uyarıyı da değer verdiği bir dostunun kalbini kırmamak olarak almış, tamamiyle bırakmıştı. Percival hemen onu yanına çekmişti.

"Percival, senin genç hanımın kafama elma fırlattı! Benim kafama, prensinin!" Percival şaşkınlıkla Emery'e baktı, bunu beklemediği açıktı.

"O da bana çarpıp özür dilemeden gitti! Hem prens olduğunu nereden bileyim ben?" Emery'nin savunmasıyla mantıklı der gibi dudak büktü Percival, prense dönerken.

"Bu kadar narin olduğunu nereden bileyim ben? Ayrıca prens olduğumu bilseydin cidden yapmayacak mıydın?" Prens bu sefer direk Emery'e karşı konuşmuştu. İkisi de öldürecek gibi birbirlerine bakıyordu.

"Tabii ki de yapacaktım, prenssin diye her istediğini yapamazsın! Belki sadece omzuna atardım. Hem ayrıca narin filan değilim ben, sensin narin!" İnanamaz gözlerle ona baktı prens, sonra bakışlarını Percival'e çevirdi.

"Görüyor musun Percival? Yine yapardım diyor!" Bakışları bu sefer tekrar Emery'i bulmuştu. Ayrıca narin çıtkırıldım bir kızsın işte. Sırf ufacık çarptım diye bir ağlamadığın kaldı!"

"Omzuna atardım da dedim!" dedi Emery kendini Percival'a inandırmaya çalışarak. Percival ise ikili arasında kalmış, ne yapacağını şaşırmıştı. Diğer şövalyelerinde ondan kalır yani yoktu. Hepsi yaşlı bir çiftin didişmesine bakar gibi onlara bakıyordu. Emery'nin bakışları yine prensi bulmuştu. "Ayrıca bana narin diyene bak! Alt tarafı bir elmaydı! Utanmazsan kralı çağırıp ağlayacaksın!" Dediği lafla prens kızarırken, şövalyelerin ağzı o şeklini almıştı. Karşılıklı atışma, dünkü yeni çocuktan hatta birçok şövalye karşılaşmasından daha ilgi çekici ve heyecanlıydı.

"Ben prensim! Benimle böyle konuşamazsın!" Prens son çare buna sığınırken Emery sırıtıp son darbesini vurdu.

"Üzgünüm prensim, yoksa beni babanıza mı şikâyet edeceksiniz?" Prens sakin olmaya çalışırcasına derin nefesler aldı.

"Bu kadar yeter! Onu zindana atın!" Emery donup kalırken sonunda ileri gittiğini idrak edebilmişti. Annesinin onu neden göndermek istemediğini anlamıştı, cidden çenesini tutamıyordu. Percival dışındaki şövalyeler kararsız bir şekilde Percival ve prense bakarken, Percival ise çaresizce ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Sonunda çaresiz bir sesle konuştu.

"Emery bize izin verir misin biraz?" Emery bu sefer konuşmaması gerektiğini anlamış, ikiletmeden kaderine boyun eğercesine diğer şövalyelerin yanına gitmişti. Az önceki kararsızlıklarını unutan şövalyeler yeni bir şey görmüş gibi hem Percival'in ilgisini çeken, hem de prenslerini çıldırtan kızı süzüyorlardı. Hepsi anlaşmışlar gibi aynı an da ellerini kaldırıp selam verdiler.

"Merhaba." Emery biraz rahatlayarak merhaba deyip gülümsemişti.

"Arthur... Sana prensim olarak değil bir arkadaşım olarak konuşuyorum. Biliyorum çenesini tutamıyor ama o iyi bir kız. Üstelik sonuçta bir kız, biz kızlara kötü davranmayız değil mi? Haklısın saygısızlık etti ama özür dilese ve mesele hallolsa? Ona göz kulak olurum, bir daha böyle bir şey yapmaz. Lütfen?" Percival'in dediğiyle düşünmeye başladı Arthur. İlk kez bir kızı cezalandırmayı bu denli istiyordu ama yakın arkadaşlarından biri olarak gördüğü şövalyeyi üzmek istemiyordu.

"Peki... Ama özür dileyecek yoksa attırırım." Percival sevinçle gülümserken Emery'nin yanına gitti.

"Emery, lütfen sadece özür dile olur mu?" Emery homurdanmaya başladı ama başka çıkış yolu olmadığını biliyordu. Üstelik buradan kurtulamazsa annesi onu öldürürdü.

"Tamam, peki." Percival sevinçle onun kolundan tutup Arthur'un önüne getirmişti. Arthur ona meydan okur bir tavırla bakarken, Emery kötü bakışlarının eşliğinde kendisinin bile zor duyabildiği bir özür mırıldandı.

"Çocuklar ben duyamadım, siz duydunuz mu?" Arthur'un şövalyelere bakarak söylediği şeyle Emery daha çok sinirlenmişti. Ama bu durum ona Merlin'le kavgasını hatırlatmıştı. Kardeşini çok özlemişti, elmayı kafasına attığına pişman değildi, en azından onun da intikamını almıştı.

"Özür dilerim." Normal sesle söylediği şeye Arthur kulaklarını temizler gibi karşılık vermişti. Duyamadığına dair bir işaret yapmıştı. "Özür dilerim dedim ya, sağır mısın?"

Arthur bu sefer resmiyetsiz konuşmasını umursamamış, zaferle sırıtmıştı. "Ah hiç önemli değil. Özrün kabul edildi!" diye bağırmıştı. Rahatlayan bir nefes alan Percival, Emery'ye gülümsemişti hemen.

"Her neyse çocuklar. Bakın bu Emery. Emery bunlar Lancelot, Leon, Elyan, Gwaine ve prensimiz Arthur." Diğerleri de en az Percival kadar rahatlamış olacak ki hemen tanışmak için gelmişlerdi. Hiçbiri Percival'ın bir kızla konuşmasını beklemiyorlardı. Hele ki güzel bir kızla konuşması hiç beklemedikleri bir şeydi.

"Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur, tabii bazılarınız dışında." Bunu söylerken Arthur'a bakmıştı Emery. Ama Arthur gocunmamış, daha çok sırıtmıştı. Bu kız onu sinir etse de tuhaf bir şekilde eğlendiriyordu da. Camelot'un şimdiden daha eğlenceli bir yere döndüğünü hissediyordu, bu kızda kesinlikle bir şeyler vardı.

"Hislerimiz karşılıklı küçük hanım. Kesinlikle karşılıklı." Arthur'un sözlerine yapmacık bir gülümseme sunup, göz devirdi Emery. Kardeşinin kafasındaki meyve ve sebze parçalarını atmaya çalışarak bu tarafa geldiğini gören Emery korkuyla gözlerini büyüttü.

"Benim gitmem lazım, acil bir işim var! Sizinle tanışmak güzeldi!" Emery hemen kardeşi görmeden arkasını dönüp kaçarken, şövalyeler ve prens şaşkınlıkla kızın ani tepkisi ve kaçışışına bakıyordu.

Bu kız kesinlikle çatlak, diye içinden geçirdi Arthur. Bu sefer dünkü karşılaştığı çocuğu gören Arthur sırıttı, daha çok eğlenecekti anlaşılan. "Hey baksana dizlerinin üzerinde yürümek nasıl gidiyor?" Çocuk onu görmezden gelip ilerlemeye çalışınca önüne geçti. Bu sefer ikisi tartışmaya girmiş, Arthur onu düelloya davet ederek ona bir dikenli top fırlatmıştı kullanması için.

Merlin bu prensten kurtulamayacağını anlayınca geri durmayıp, ona laf atarak meydan okumaya devam etmişti. Attığı silahla ona karşılık verirken bir yandan da büyü gücünü kullanarak kendisine avantaj sağlıyordu. Hem bu hile sayılmazdı, sonuçta prensin de dediği gibi kendisi doğduğundan beri öldürmek için eğitiliyordu. Merlin ise kardeşinin aksine doğru dürüst kılıç tutmasını bilmezdi. Sonunda prensi yere serdiğinde onları izleyen kalabalığa baktı sırıtarak. Kardeşi Emery'i gördüğünde ise tüm sırıtması solmuştu, onun burada ne işi vardı? Onunla göz göze gelen kardeşi ise hemen oradan uzaklaşmıştı. Onun bu şaşkınlığından istifade Arthur çoktan kalkmış ve eline aldığı süpürgeyle onu yere sermişti ve ardından alaycı bir şekilde yeri süpürmüştü. Yere düşen Merlin'i, askerler tutuklayacakken Arthur durdurdu.

"Bırakın kalsın. Aptal olabilir ama cesur bir aptal. Sende bir şeyler var Merlin ama çözemedim." Arthur'u bu günkü iki genç kesinlikle çok şaşırtıyordu ama onlarda anlamlandıramadığı bir şeyler vardı ve bunu çözmeden bırakmak istemiyordu.

**********

Merlin, Gaius onun yaralarını tedavi ederken inledi. Tabii bir yandan Gaius'un azarlarını dinliyordu büyü kullanmamasına dair. O da onu kalabalık arasından görmüştü ve büyü yaptığını anlamıştı.

"Gaius! Mesele büyü değil şu an, kardeşimi gördüm eminim!" Gaius, genç büyücünün dediğine gözlerini devirdi.

"Merlin yabancılık çektiğin bir yerde onu özlediğin için sana öyle gelmiş olmalı. Bir an belki de kendinle gurur duyduğun o an da onun da seni görmesini istedin." Merlin yaşlı adamın dediklerine hak vermeye başlamıştı. Kardeşinin bu kadar büyük bir şeye cesaret edeceğini düşünmüyordu, üstelik annesi bir şekilde haber ulaştırırdı ve kesinlikle onu çok özlemişti. Odaları bile küçük bir evleri olduğu için ayrı değildi, hatta çoğu zaman beraber uyurlardı. Emery ne kadar didişse de abisine sarılmadan uyumayı sevmezdi. Keşke burada olsaydı, diye diledi Merlin. Burada fazla yalnızlık çekmezdi, Emery kolayca her yere alışırdı üstelik. Onu hatırlayınca gülümsedi.

"Sanırım haklısın. Bir an bana öyle gelmiş olmalı." Merlin akşam ki davet için dinlenirken, Gaius odadan çıkmıştı.

Not: Selamlaar dostlar, Merlin'in kısımlarında çok detaya girmiyorum çünkü şimdilik ilerleyişi diziye göre yapıyorum yakında tamamiyle kendi olaylarım olacak, o zaman onun gözünden de yazacağım. İyi okumalaaar.

Continue Reading

You'll Also Like

8M 511K 121
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
408 64 13
-Ama en zoru da ne biliyor musun sevgilim? +"..." -Senin kokunu unutmaya başladığım gün koşa koşa gidip kokundan satın almıştım ama eve gidip sıktığı...
18.9K 1.7K 10
Nadir kedi türlerinden biri olan pars, bir insan bedeni ile bütünleşmişti. Pars Bera Sarkan.. Yarı insan yarı pars. Koyu gri renginde yırtıcı gözler...
130K 10.6K 33
Orman saldırısından gizemli bir şekilde kurtulan Clarinda. Kendini hiç beklemediği hayatın içinde bulmuştu. Ormanda bulduğu kuş tüyünün ona maceralı...