YENİ BİR HAYAT İÇİN YENİ BİR UMUT

2.8K 111 8
                                    

Göktuğ titreyen vücudunun arasından alınmaya çalışılan kelebeğine baktı bir süre. Sararmış güçsüz görünen yüzünde gezindi gözleri uzunca bir süre. "İyi olucaksınız" diyip karısının alnına uzun ve anlamlı bir öpücük bıraktı. Aylardır ona hasret kalmıştı. Yalnız bırakılmıştı. Sevgisi öfkeye dönüştü. Gözleri bir alev gibi harlandı. Bedenine bırakılan bu acıyla en sevdiğini, kadınını yakmak istedi. Canını yakmak istemişti. Kendi canıda yanmıştı. Hırçınlığını, asiliğini, kaybetmenin acısını bütün ateşini kadını üzerinde uygulamıştı. Ama asla onları yalnız bırakmamıştı. Hançer gibi gezen iki gözü onların mütemadiyen üzerindeydi..Şimdi ellerinde bir şans daha varken bitmemeliydi. Bu iki salak aşık böyle kolay kolay, körü körüne bitmemeliydi.

Kollarının arasından alınan beden ve üzerine bulaşan kan bir insanı bu kadar paramparça edebilir miydi? "Doğuma alıyoruz" kelimesine bile sevinemiyordu. Ya ikisinden birini kaybederse ya da ikisini birden? Bu düşünce birden kor gibi oturdu Göktuğun yüreğine. Titreyen bedenini ayağa kaldırdı, koşarak ameliyathanenin kapısına yaklaştı ama suratına kapanan kapıyla yere çöktü. Kafasını dayadığı kapıdan bir ses bekliyordu. Ölemezlerdi.

"Ben daha yolun başındayım kelebeğim sen olmadan bu çakıllı yolu nasıl geçerim" gittikçe hızlanan ağlamasıyla kafasını kapıya vuruyor. Kendince bir şeyler söylüyordu.

O an içindeki bütün alevi kusmak istedi. Taş olan bu kalbini söküp atmak istedi. Bu çırpınışlara bir son vermek, sevdiğinin kokusuyla aklının başının yerinden gitmesini istiyordu.

Çaresiz...

Bu üç heceli, yedi harfli tek kelime onun sonu olmak üzereydi. Her tarafına işlenen bu kelime onu güçsüz yapıyordu. Kollarında ki ele bakan Göktuğ, "Abi benim yüzümden" diyip başını vurmaya devam etmişti. "Şşşşş, hiç bir şey senin yüzünden değil, iyi olucaklar siz çok güzel bir aile olacaksınız. Gel bakıyım" Cesur kardeşine sarılıp onu sakinleştirmeye çalışırken aslında kendisi bile sakin değildi. İçindeki korku an ve an büyüyordu. Birini kaybetme korkusu bile içini yakmaya yetmişti.
Her şey Şimdi geriye sadece bu kapıdan gelecek bir habere bağlıydı.

*********

Neredeyse üç saat olmak üzereydi ama hala o kapının ardından bir haber gelmemişti. Cesur bir yanında Güneş bir yanında Göktuğ'u sakinleştirmeye çalışıyordu. Güneş, uzun bir ağlamanın sonrasında abisinin omzunda uyuya kalmıştı. Ya Göktuğ, o nasıl sakinleşebilirdi ki. Titremesi hala geçmemiş üstelik iyice güçsüz düşmüştü. Belki de hiç bu kadar ağlamamışdı. Hiç bu kadar kendini çaresiz, güçsüz hissetmemişti. Kafasını bile kaldıramadan, gözleriyle sadece ameliyathanenin kapısına bakıyordu. Bu kapıdan çıkan haberle hayatı tamamen biticekti ya da yeni bir hayata başlayacaklardı. "Beni affedecek değil mi abi?" diye bir soru yönelttiğinde Cesur uzunca bir süre düşündü. Sonra sözlerine başlamak için boğazını temizledi. "Sen değil miydin, ona işkenceler eden. Kızan ama yanından ayırmayan. Sen değil miydin? Masum beyaz bir kelebeği kurtarabilmek için dünyayı karşına alan. Nasıl vazgeçtin ki ondan, o senden bir an bile vazgeçmeden. İkiniz de o kadar salaksınız ki, birbiriniz olmadan yapamayacağınızı anlayamadınız. Tabiki de seni affedecek, birbirinizden başka kiminiz var ki. Sen, minik ve bebeğiniz gerçek bir aile olacaksınız." Göktuğ bu sözlere hak vermeden edemedi. Abisi haklıydı. Onsuz aylarca nefes dahi alamamıştı. Bedeni yok olmuştu sanki. Uzaktan uzağa karısını izlemekle yetinmişti. "Sadece canı yansın iştemiştim abi" dedi Göktuğ. "Sencede bu kadar canı yandığı yetmedi mi?" Cesur bu kelimeleri söylerken ameliyathanenin kapısı açılmıştı ve içeriden çıkan doktora baka kalmıştı. Başındaki boneyi çıkaran doktor derin bir nefes aldı. Göktuğ, ayağa kalkacak hali bile yoktan ağzından "Nasıllar?" kelimesi dökülmüştü. Acaba doktor da biliyor muydu. Şu anda tek iyi bir haber bile nefes almasını canlanmasını sağlayacağını? Doktor, karşısında gördüğü bu manzaraya gülümsemeden edemesi. Kafasını sallayıp "Bebek erken doğduğu için gelişimini tamamlayana kadar onu burada misafir edeceğiz. Tebrik ederim çok güzel bir kızınız oldu." Şu anda herkesin içine bir ümit dalgası gönderilmişti. Ama diğer bir etken daha vardı. Yüreklerinin yangınının sönmesi için küçük bir habere ihtiyaçları vardı. "Peki karım, o nasıl? İyi değil mi? Güçlüdür benim kelebeğim" bu sözler ameliyathanenin göneğine bir ateş parçası olarak düşmüştü. Doktor "Zor bir doğum oldu. Bir annenin şahit olması gereken anlara sahip olamadı. Beyin kanaması tehtidi hala sürüyor. Belki günlerce belki de aylarca uyanmayabilir. Dua edelim ki bu süreç hepimiz için iyi geçsin. Geçmiş olsun tekrar." diyip gitmişti.

O sırada ameliyathaneden çıkan minik bir bebek herkesin gülümsemesini sağladı. Bir umuttu onlar için bu bebek. Yeni bir hayat, yeni bir yaşam demekti. O kadar güzeldi ki, minicik elleri yattığı yerde kıpır kıpırdı. Bilmediği bu dünyaya nasıl alışacağını düşünüyordu belkide. Hiç şahit olmadığı, görmediği şeyleri görüyor, yeniden ve yeniden keşfediyordu o minicik kapanmakla aralanmak arasında kalan o yumuk gözleri. Göktuğ, bu minik bebeği görür görmez tekrar aşık olduğunu hissetti. Önünden geçen şahesere bakarken göz hapsine kelebeği girdi. O soğuk yatakta cansız bir şekilde yatarken dizlerinin titremesine engel olamadı adam. Nasıl bir günahın hesabını veriyordu acaba. Hüngür güngür ağlasa bütün bunlar geçer miydi? Minik kelebeği bebeğinin doğum anına bile şahit olamamıştı. Kokusuna, ilk ağlamasına.. Söylediği söyler beyninde dönüp dolaşırken, böyle olmaması gerektiğini hissetti. Amacı bu değil miydi? Hasret bırakmıştı bebeğini ondan. Abisi, genç adamı kaldırırken ilk önce yoğun bakımın önüne geldiler. Yatağa yerleştirimiş acayip aletlerle bağlanmış karısına baktı uzun uzun. Solmuş tenine, ellerine.. Minik bebekleri umut olacaktı onlara. Olmalıydı..

Karısının bu haline daha fazla bakamayan genç adam adımlarını bebeğinin olduğu yöne yönlendirdi. O kadar bebek arasından ay ışığı gibi parlayan bebeğini gördü. Ara ara ağlayıp sonra aniden uykuya dalıyordu. Genç adam, karısını gördü küçük umudunda. Çok güzeldi pırıl pırıl parlıyordu. Başında ilgilenen hemşire odadan çıktığında "Görebilir miyim?" diye fısıldadı. Hemşire adamın bu isteğini geri çeviremezdi. İçini dolduran heyecanla beraber odaya girdi ve hazırlandı. Uzun adımlarını umudunun olduğu kısma yönledirip eğildi. Gördükleri karşısında nutku yutkundu. Bu harika şey şimdi onun umudumuydu? Yuvarlak yerden elini uzattığında kızıyla ilk temasını yaşadı. "Umudum" diyebildi sadece. Pür dikkat onu izleyen bu şeye oda pür dikkat bakıyordu. Nasılda benziyordu minik kelebeğine. "Sakın vazgeçme bebeğim, annene umut olacaksın sen." dediğinde odaya hemşire girmişti. Arkasına baka baka odadan çıkarken. Hayatında bu kadar güzel bir şeyi daha önce gördüm mü acaba diye düşünmeden edemiyordu.

Her şey bir umut ile başlardı, sonunun güzel olması için...

********** 3 Ay Sonra**********

Genç adam kucağına aldığı tombiş umuduna gülümsedi. "Kızım sen yata yata kilo almışsın. Ama annene sonra ben ne diyeceğim." dedi. Hem kıkırdıyor hemde minik umudunun kokusunu içine çekiyordu. Hiç bir zaman umudu tükenmemişti. Kızı bile bu savaştan hiç enkaz almadan çıkmıştı. Karısı da çıkacaktı. Ama nasıl bir cezaydı ki bu kelebiğine hasret bir yaşam sürüyordu. Onu yatıştıran o ilahi kokuyla yetiniyordu sadece. Camın arkasından karısını izlemek çok daha zordu. Hiç bir şekilde temas dahi edemiyordu. Agulayan kızının kafasında ki şapkayı düzeltip "Ama kızım sen çok ağırsın, yerim ben senin o minik ellerini. Tamam heyecan yapma geldik işte annene" dedi. Sarıldığı kızını döndürüp annesini görmesini sağladı. Hergün böyle geliyorlar hasret giderip eve gidiyorlardı. Umudun değişen yüz ifadesiyle hafifçe salladı kucağında. Kafasına minik bir öpücük kondurup "Sende sevmiyorsun demi kızım anneni böyle görmeyi. Gül bakalım bi belki annen sesini duyar ve çabucak iyileşir" dediğinde yine kızını öpmüştü. Umut, babasının dediği şeyi sanki hissedermişcesine agulamaya başlamıştı. Minik umut da anne kokusuna hasretti. Göktuğ, artık dayanamıyordu. Kızıyla yattığı yatak onlara çok büyük geliyordu. İyileşmeliydi minik kelebeği, "İyi olsun ben herşeye razıyım" dedi. Bırakmasın artık kızıyla kendisine hasret. Hissetmeliydi, onlara ilaç olacak kokuya ve sıcaklığa ihtiyaçları vardı.

"Gidelim mi kızım? Karnını doyuralım belki anne bizi duymuştur hızlı hızlı iyileşme başlar."

**************

Canlarım benim çok uzun bir ara oldu biliyorum ama seviliyorsunuz. Resimde Göktuğ var :)

Şarkımız ise Sıla-Hediye :) :) <3

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin