KELEBEĞİN SONSUZLUĞU

22K 658 11
                                    

Suratıma sürülen şeyle irkildim. Gözlermi yavaş yavaş açtığımda parmakların ucundaki kelebeği gördüm. Kanatlarından tutmuştu ve suratıma sürtüyordu. Yataktan doğrulduğumda Göktuğ bir elinin içinde kelebekler olan kavanoz vardı. Bir elinde ise ölmüş kelebek.

"Sen ne tür bir canavarsın" diye tısladığımda küçük bir homurtu çıkarttı. Hayır zaten odama girmiş ben uyurken bir de bana kelebek şakası yapıyordu.

Ne diyorsun sen Esila? Burası adamın evi istediği yere girer çıkar.

Ama bu odada ben vardım kafasına göre giremezdi öyle değil mi?

"Bunları görüyor musun?" diyince elindeki kavanozu gösterdim. Kafamı salladım. Kavanozun içinde rengarenk kelebekler ama sadece bembeyaz bir kelebek vardı. En hırçını ve en narini. Sonuçta havasızlıktan ölüceklerdi. Yaşamak için bir günleri olmasına rağmen bu canavar onları bir kavanoza hapsetmişti ve muhtemelen 1-2 saat ömürleri vardı.

"Neden onları hapsettin" dediğimde gözleri griden siyaha döndü. Kızmıştı.

"Şu beyaz olanı görüyor musun Esila? İnatçı ve kırılgan olanı görebiliyor musun?"

"Evet" dediğimde gözleri yeniden griye dönmüştü. Elindeki ölmüş kelebeği yastığın üzerine koydu.

"Şimdi hepsini salıcam Esila ve hepsininde ayrı ayrı önemi var bende, hepsi ölücek ama son kalan kelebek yaşamaya devam edecek. Çünkü; o kelebek diğerlerinden farklı çabuk pes etmeyecek ve yaşam savaşı verecek" dediğinde üzülmüştüm. Ölmelerini istemiyordum ama onları orada hapis görüncede içim parçalanıyordu.

Bay duygusuz kavanozun kapağını çevirdi ve kapağı açtığında bütün kelebekler uçuşmaya başlamıştı. Hepsi yaşadıkları şokla bir yerlere çarparken ölen kelebek sayısı artmaya başladı.

Ölmemeliler evet ölmemeliler mücadele etmeli ve son 1 - 2 saatini daha yaşamalılardı.

Ama öyle olmadı işte. Ben sessizce ağlarken her kelebek öldüğünde içimden bir parça alındı sanki. Aradan iki saat geçmişti ve geriye sadece 3 tane kelebek kalmıştı. Ağlamaktan gözlerim şişmişti neden bana bu işkenceyi çektiriyordu ki?

Kiremit rengi kelebekde düştüğünde geriye 2 tane kelebek kalmıştı biri bembeyaz olan diğeri ise mavi ve siyah kanatları olan kelebek kalmıştı. Kafamı Göktuğ'a çevirdiğimde duygusuz bir şekilde beyaz kelebeği izliyordu. Nasıl olurda bu kelebekleri hapsetmişti ve her birine anlam yüklemiştiki.

"Daha fazla dayanamıcam" dediğimde parmağını işaret etti. Gösterdiği yere baktığımda mavi kelebekde ölmüştü. Beyaz kelebek direnmişti, herkesten farklı olduğunu göstermişti. Hırçındı işte istediği şeyi yapıyordu.

"İşte o kelebek benim sonsuzluğum" dediğinde durup bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladı. " Kelebeğin sonsuzluğu" diyip yattığı yerden kalktı ve kalpıyı açıp odadan dışarıya çıktı.

Bu kadar duygusuz bir insan bu beyaz kelebeğe nasıl bir anlam yüklemiştiki, Onun için ne kadar önemliydi bu kelebek?

Merak etmiştim ama ona bunu soramazdım. Yataktan ayaklarımı sarkıttım ve kalktım. Odadaki banyoya yönelirken yerdeki kelebeklere basmamaya özen gösterdim. Bir kaç uzun adım attıktan sonra banyo kapısına ulaşmıştım. Kapıyı açıp içeri girdim ve aynada kendime bakmaya başladım.

Gözlerim kızarmış ve şişmişti. Akan son damla yaşıda elimin tersiyle silip musluğu açıp yüzümü yıkadım. Evet ruh gibiydim ama suç bay duygusuzdaydı. Beni ağlatan oydu. Aynada yüzüme tekrar baktım ve havluyla yüzümü silip banyodan çıktım.

Uzun bir uğraş sonucunda kapıya vardım ve yerde duran ayakkabılarımı elime aldım. Odadan çıkıp salona doğru yöneldim. Ama karşımda buz gibi bir Göktuğ'la karşılaşmam bir olmuştu.

O gözleri simsiyah olmuştu, alnındaki ve boynundaki damarlar atmaya başlamıştı.

Ne yaptım da bu kadar ruhsuz olmuştuki?

BİRAZ KISA OLDU AMA ANCA BU KADAR YAZABİLDİM. RESİMDE ESİLA VAR. AYRICA MÜZİKDE VAR :)

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin