TATİL -II-

2K 63 2
                                    

Onur, dudaklarını genç kızdan ayırıp başını omzuna yasladı. Bu kızı öpmek ilahi bir şeydi. Taa ki o sözleri diyene kadar, yine o zehir zemberek sözler aklına geliyor siniri tavan yapıyordu. "Yarın hatırlamayacaksın" devamlı kızın ağzından çıkan sözler başını ağrıtıyordu. Burnunu kızın saçlarına sürttü ve "O dilini keseceğim." dedi. Ayakta duvar kenarında dikilen bu iki gençten biri uyuya kalınca Güneş ne yapacağını çözemedi.

Eliyle kapıyı açıp adamı zar zor odadan dışarı çıkarttı. "Bana yardım et" deyip duruyordu. Arada bu sarhoş adam ağzında bir şeyler geveleyip kıza cevap veriyor sonra uyuya kalıyordu. Güneş, Onur'u duvara yasladı ve ellerini anahtarı aramak için adamın ceplerine koydu. Sonra sağ cebinde bulduğu anahtarı çıkartıp adamın kapısını açtı. Zor bela adamı yatağa yatırdığında bir oh çekti içinden.

Arkasına bile bakmadan odasına geri gittiğinde bayılmak üzereydi. Az önce bu adamla öpüşmüşlerdi. Hala inanamıyordu. Sonra adamın yarın hiç bir şeyi hatırlamayacak oluşu Güneş'i birden yatağa atmıştı. Yaşananlara, yaşanacak olanlara bir bir ağladı. Eli kolyesine gittiğinde usul usul iç çekti.

***

Sabah büyük bir baş ağrısıyla gözlerini aralayan Güneş hiç bir şey düşünmeden banyoya gitti. Üzerini de giyinip odadan çıktığında doğruca yengesinin odasına gitti. Kapıyı çaldığında yüzüne bir gülümseme maskesi taktı. "Güneş" yengesinin sorusuna gülümseyen Güneş eğilip yanağından öptü. "Umudu almaya geldim kahvaltıya kadar oyalarım ben onu" İkisi birden içeri girdiğinde Güneş abisinin uyuduğunu Umut hanımı da oyun alanında yatarken gördü. "Uyutmadı değil mi?" diye sorduğunda yengesinden bir "Hayır" cevabı aldı.

"Sanırım yerini yadırgadı. Sen onu biraz dolaştır, karnı açıksın bende o sırada bir duş alayım olur mu?" Güneş yengesini tekrar öpüp minik kızı kucağına alıp kapıya doğru gittiğinde arkasından "Deli kız" diye yengesinin bağırdığını duydu.

Diş çıkarmaya başlayan Umut bu iki gündür çok huysuzdu. Yanına aldığı ana kucağını Umudun yettiği kadar bağlayan Güneş bebeği içine koydu. "Teyzecim ya da halacım, sen hangisini istersen artık bilemem" deyip kıkırdadığın da Umut'da teyzesine güldü. Daha küçücüktü bu bebek, çok narindi üç aylık olmuş dördüncü ayına girmişti. Beraber sahile gittiklerinde Güneş bebeğe bir şeyler anlatıyordu. Amacı hem bebeğin acıkması hemde uyku saatine kadar biraz yorulmasıydı. Bir yandan bebeğin sırtını okşuyor rahatlamasını sağlıyor bir yandan da konuşuyordu. "Teyzecim, büyüdün mü sen hı".

"Maşallahın var be kızım, on dakikada yordun beni. Annen geldi geleli kilo mu aldın ne sen" minik bebeğe bu sözler şarkı gibi geliyor oda teyzesinin her dediğine kıkır kıkır gülüyordu. Elini teyzesinin yüzüne uzatmaya çalışıyor ama yolun yarısında yoruluyor hemen kolunu indiriyordu.

Aradan geçen bir saatin sonunda otel sakinleri yavaş yavaş kahvaltıya inmeye başlamıştı. Güneş ayaklarının kum olacağını bile bile sahilden yürümeye başladı. Terliklerini ilk sahile indiğinde çıkartmıştı. Masaların olduğu bölüme geldiğinde Mia yengesini ve Cesur abisini otururken gördü. Elleri bir an ayrılmıyordu birbirinden. Mia yengesini çok seviyordu Güneş. En büyük abisinin en özeliydi bu kadın. Doğruca yanlarına gittiğinde ilk önce yengesini sonra da abisini öptü Güneş. "Günaydın güzelim, dinlenebildin mi?"

"Evet abilerin bir tanesi siz dinlenebildiniz mi?" Güneş bu çiftin arasındaki elektriğe hayranlıkla bakıyordu. Cesur ve Göktuğ abisinin aşkı onu şaşırtıyor bir erkek nasıl bu kadar sever diye düşünmeden edemiyordu. Gerçi Göktuğ abisinin Esila'ya yaptıklarını duyduğunda abisine çok kızmıştı. Böylesine narin bir kadını nasıl üzebildi demişti. Kolay değildi nelere şahit olmuşlardı. Aklına Esila'nın görüntüleri, hamile olduğunu öğrenmesi, Egenin kıza tecavüz etmeye kalkması hiç kolay değildi. Ama bütün bunları bu kucağında mızmızlanan bebek sayesinde unuta bilmişlerdi.

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin