BEREKET DAMLASI

2.5K 84 6
                                    

Güneş düştüğü durum yüzünden toparlanmaya çalıştı. Bozulduğunu belli etmemeliydi. Bu egolaman onunla böyle dalga geçmemeliydi. O güzel ve narin ellerini karşısındaki adamın suratına indirdi. Ve adamın yana çevrilmiş başına parmağını soka soka "Senin karşında sıradan biri durmuyor Onur Bey, sizin karşınızda Cesur ve Göktuğ beyin kız kardeşi duruyor. Ayrıca o pis nefesinizi başka kadınlara üfleyin ve oyun oynayın. Aksine ben her zaman bu kadar sakin bir insan değilimdir." deyip hızla adamın yanından geçip gitmişti.

Ne yapmıştı öyle? Adama tokat atmış ve nefesin pis mi kokuyor demişti? Külliyen yalandı mis gibi de elma kokuyordu.

Onur, keçi gibi inadı olan kızın arkasından öylece baka kaldı. Bu ona iyi bir ders olmuştu. Her kız cazibesine kapılacak diye kaide yoktu. Ama gerçekten de nefesinin pis koktuğunu bilmiyordu. Hele ki bunu bir başkasının ağzından duymak yıkım gibi bir şeydi.

En iyisi yerini ve görevini bilmekti. Ağzı sütten yanmıştı bir daha bu kıza yaklaşmayacak, onunla konuşmayacaktı bile. Gurursuz değildi. Sadece böyle bir kelimeyi duymak hiç hoş olmamıştı. Kafasını iki yana sallayıp derin bir nefes aldı. Artık işine geri dönebilirdi.

O sıra da Göktuğ ise yatak odalarında dönüp duruyordu. Karısına söylemek istediği o kadar çok şey vardı ki.. Bir türlü doğru zamanı bulamıyordu. Ama zamanı kısıtlıydı, bir an önce söylemeli ve hazırlıklara başlamalıydı. Beşiğinde mırıldanan kızının yanına gitti genç adam.. Umudu artık tamdı. Annesi gelmişti ve birbirlerinin kokusunu almışlardı. Hayatlarına bir ışık gibi gelen bu minik mucize hayatlarının bundan sonraki kısımlarında çok büyük bir yere ve mutluluğa sahip olacaktı. "Kızım, umudum..." Kocaman elleri kızının narin yüzünde dolandı. "Anneye sürprizimizi söyleyelim değil mi Umudum?" Göktuğ kızının ve karısının kokusu dolan havayı ciğerlerine çekti. Nefisti onun için bu koku. Bir an gözlerini kapattı ve geleceği düşündü. Sıkıntılarla dolu geçmişlerini geride bırakıp kızlarıyla beraber mutlu olacaklardı. Olmalıydılar...

Yavaşça gözlerini açtı ve yatakta uyuyan karısına gözlerini çevirdi. Hastaneden yeni gelmişlerdi ve karısının bedeni hala yorgundu belki de bu aşamayı uyuyarak atlatacaktı. Yüzünü bir gülümseme aldı hemen. Önce karısını öpüp sonra kızını kucağına aldı. "Gel bakalım Umut, anneyi uyandırmayalım. Sanırım biraz daha beklememiz gerekecek" Göktuğ, kızıyla beraber aşağıya indiğinde herkesin yüzünden düşen bin parçaydı. Üstlerinde ki kara bulutlar hiç eksik olmuyordu ama o karısına ve kızına kavuşmuştu değil mi? Mutlu olabilirdi. Ama onlar bir aile idi. Hepsi tek tek mutlu olmalılardı. Aslında Mia ve Cesur'un sıkıntılarını biliyordu. Düğün telaşı ve bütün yükleri ikisi yükleniyordu. Karısına bir an önce bu konuyu açmalı ve karısına bir gelinlik giymeliydi. Kucağında kıpırdanan kızına göz kırpıp koltuğun üzerinde oturan kardeşine yüzünü çevirdi, sanırım Onur ile anlaşamamıştı. Zaten anlaşmalarını da beklemiyordu ki, ikisi de inatçı keçiydi ve bu onun işine fazlasıyla yarayacaktı.

Kardeşinin yanağından bir makas alıp "Somurtunca çok çirkinsin be güzellik" dedi. Güneş hala başında olanların farkında değildi. Sanırım Onur'a o sinirle çok büyük bir laf etmişti ve onun yüzüne bir daha bakamayacaktı. Yanına gelen abisini ve ona mırıldanan Umut'u hiç duymamıştı. Yerinden kalktı ve düşüne düşüne odasına çıktı. Bir daha o adamın yüzüne bakamazdı. Ne olursa olsun insanları aşağılayıcı ve kırıcı kelimeler kullanmazdı ama ne olduysa bu adama bir anda azından çıkanları deyivermişti. Çok utanıyordu iştee...

Evdeki bu gariplik Onur'un fazlasıyla acayibine gidiyordu ve sanırım şu evin küçük hanımı onu bu evde istemiyordu. Onur'da artık bu evde bir dakika bile durmayacaktı. Akşam ev halkı yemek için toplandığında gitmesi gerektiğini söyleyecekti. O beyinsiz kıza dayanamazdı. Dili yılan gibiydi ve o dilinden deli gibi zehir akıtıyordu. 

DUYGUSUZWhere stories live. Discover now