SÜTLÜ KAHVE

24.7K 791 27
                                    

Beni arabaya bindirdiğinde yüzüme vurak sıcak havayla biraz irkildim. Eklem yerlerim donmuştu resmen hareket edemiyordum. Bay yabancı kemerimide bağladığında kapıyı kapatıp kendi yerine yerleşti. Isıyı biraz daha yükseltti bana baktı. Gri gözleri eski halini almıştı.

"Arabamın aynasını kırmakla sana ceza vermem gerekiyordu ama şu an bunu yapıcak durumda değilsin, biraz ısın sonra gideriz" dediğinde kafamı salladım. Sanırım ısınıp bu arabadan inmem gerekicekti sonra da kendime kalıcak yer bulmam gerekiyordu. Üstelik telefonumuda evde unutmuştum.

Sanırım bu adama güvenmekten başka çarem yoktu. Üstelik kasıklarımdaki ağrı çekilmez bir hal almaya başlamıştı ama yanımda bu yabancı olduğu için elimi karnıma götüremiyor acısını bile yaşamıyordum. Ona dönüp,

"Özür dilerim bilierek yapmadım bay yabancı" dedim. O ise ona yabancı demem tuhafına gitmiş olucak ki bana şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

"Ben Göktuğ" dediğinde o sert yüzüne tekrar baktım. Neden ona adını sormamıştım ki. Hayır bu kadar salak olacağım aklıma gelmezdi doğrusu.

"Bende Esila" dedim. Oda kafasını memnun oldum der gibi salladı. Ne yani memnun oldum demek bu kadar mı zordu ki? Gerçekten duygusuzun ve tilkinin önde gideniydi. Kafamı ondan çevirip kafamı koltuğa yasladım ve ısınmaya başladım. Üstümde ince bir kazak, eşofman ayakkabılarım vardı.

Ona doğru döndüğümde dağınık ve gür saçları, koyu ve dağınık kaşları, sivri burnu ve dolgun pembe dudakları vardı. Elmacık kemiklerinin çıkıntısı belli oluyordu. Üstünde siyah gömlek siyah canvas pantolon ve sayah deri ceketi vardı. Üşümüyormuydu bu adam deri ceketle, benim içime işleyen soğuk ona fayda etmiyor ve sıcacık kalıyordu.

"Çok mu beğendin beni" diynce ağzımda kocam bir "Haa" diye bir ses çıktı. Ona yakalanmıştım işte. "Şeyy ben sadece" biraz durdum ne diyecektim ki. "Ben gitsem iyi olur" dedim. Kapıyı açmak için elim kapının koluna gitti ama kapılar birden kilitlendi. Ona dönüp ters ters bakmaya başladığımda "Bu soğukta nereye gidiyorsun küçük şeytan, seni evine götürüyüm" dediğinde gidecek bir evimin olmadığını anladım, oraya gidemezdim. O adam yarım bıraktığı işi tamamlanmadan beni rahat bırakmazdı. En iyisi oraya yarın okul çıkışı gitmekti çünkü gündüzleri evde olmazdı. Ama ben şimdi yanımdaki bu adama ne diyecektim.

"Teşekkürler ama ben kendim gitsem iyi olucak" dediğimde tısladı. Ona döndüğümde gri gözleri yine siyaha dönmüştü. Ne kadar çabuk sinirleniyordu ki böyle. Üstelik en zor gecesini geçiren benim tıslayan oydu.

Ukala..

"Evin nerde esila" diye bağırdığında yerimden sıçramıştım. Böyle bağırması gerekmiyordu, korkmuştum. Gözümden düşen yaşa engel olamadan "Şe- şeyy evime gidemem" dediğimde gözyaşlarım şelale gibi akmaya başlamaşıtı. "Ağlama" diye tıslayınca koltuğa iyice sinmeye başladım. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında "Nereye gidiyoruz" diye sorduğumda cevap vermedi. Boynunda gerilen damarı görebiliyordum. Sanırım şimdilik soru sormasam iyi olucaktı. Ağlamaya devam etmiştim, beni korkutmuştu.

"Ağlama dedim sana" diye tekrar bağırdığında bu sefer yumruğunu direksiyona geçirdi. Ağlamamı kesip camdan dışarıya bakmaya başladım. Gidecek bir yerim yoktu, bütün acılarımı saracak bir ailem yoktu. Üstelik şu anda yanımda kim olduğu belli olmayan duygusuz ukala bir adam vardı. Tamam bana yardım etmesi biraz şaşırtıcıydı ama eminim bununda bir karşılığı vardı.

Araba durduğunda 2 katlı beyaz bir evin önüne gelmiştik. Göktuğ arabadan inip eve doğru yürümeye başladı. Bende arabadan inip onu takip ettiğimde kapı çoktan açılmıştı. Çekinerek evin içine girdiğimde şaşırdığım ilk şey evin simsiyah döşenmiş olmasıydı. Duvarlar kırlentler ve süs eşyaları beyazdı. Çok boğucu ve sıkıcı bir hava olmasına rağmen içeriye girdim ve ardımdan kapıyı kapattım.

"Otur" diye bağırdığında mutfağa doğru ilerliyordu. Bende kendimi siyah koltuğa atıp tırnaklarımı yemeye başladım. Üvey babamdan kaçarken bu duygusuza yakalanmıştım. Üstelik bana ne yapacağını bilmeden. Ama içimde ona karşı bir güven vardı. Nasıl olduğunu anlamadım ama güvenmiştim bu adama.

Ayakkabılarımı çıkartıp bacaklarımı kendime doğru çektiğimde göktuğ elinde iki tane kupayla geldi birini bana uzattığında kahve olduğunu anladım. Üstelik benim sevdiğim gibi bol sütlüydü. Bir yudum alıp avuçlarımın arasına kupayı yerleştirdim. Oda yanıma oturduğunda kahvesinin sade olduğunu gördüm.

Nasıl yani yaa..

"Benim sütlü sevdiğimi nerden biliyorsun" diye sorduğumda önce hırladı sonra " Tahmin yürüttüm" dedi. İnanmamıştım. O zaman ikimizede sade yapardı.

"Anladım. Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim" dediğimde gene hırladı. Allah aşkına bu adam hiç gülmezmiydi.

"Herşeyin bir karşılığı vardır küçük şeytan arabamın aynasını kırdığın için tam 2 hafta benim yanımda ücretsiz olarak çalışacaksın" dediğinde ağzımdaki kahveyi onun yüzüne püskürttüm. Onun yanında mı çalışmak, 2 hafta hemde ücretsiz.

"Ne diyorsun sen be, ben asla senin yanında çalışmam" diye kükredim. O ise yüzündeki kahveleri silerken homurdanıyordu. Daha fazla kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım. Ben gülerken o yerinden kalkmış ve gözden kaybolmuştu. Evet onu sinirlendirmiştim ama bilerekde yapmamıştım ki.

Yani en azından refleks olarak çıkmıştı ağzımdan.

geri geldiğinde üstünde sadece eşofman vardı. Kaslı vücudunu gördüğümde ellerim direk yüzüme gitmişti. O böyle yanımda gezemezdi.

"Üstüne birşey giyinebilir misin?" diye fısıldadığımda kafamda nefesini hissetmiştim. Ellerimi tutup yüzümden çekti ve yaklaşmaya başladı. Yüzümde sıcak nefesini hissettiğimde kaskatı kesilmiştim. O iyice dibime geldiğinde dudaklarımız birbirine değmemek için zor duruyorlardı. Kendini biraz geri çekip derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"2 Hafta benim yanımda çalışacaksın anladın mı küçük şeytan" dediğinde sesi buz gibiydi.

"An- anladım" dediğimde biraz daha yaklaştı. Yine o sıcak nefesi üstelik ellerimi tutan elleri daha da sıkılaşmıştı. Ellerimin cayır cayır yandığını hissediyordum. Birkaç dakika daha orda durdukdan sonra gözleri eski halini aldı ve Geri çekildi.

"Sağdan ikinci odaya git ve uyu sabah seni okula götürücem" dediğinde yürümeye başladı ve biraz sonra kapının kapanma sesiyle kendime geldim.

Okuduğumu nerden biliyordu?

Hem duygusuz hem ukala hemde çok bilmiş...

RESİMDEKİ GÖKTUĞ :)

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin