26. Bölüm: Sen Benimsin

1.6K 337 592
                                    

Sabahın ilk ışıkları yüzüme gelirken gözlerimi ışıktan dolayı yavaş açıyordum. Güneş ışıkları gözümü kamaştırıyordu. Neredeydim ben? Gözümü yavaşça açtığımda deniz kenarında olduğumu fark ettim. Berke de yanımdaydı ve sarılırken uyuyakalmıştık. Hâlâ sarılır vaziyette olmamız kaşlarımı kaldırmama neden olurken Berke uyuyordu. Kolumu çekmeye çalıştım ama bu sefer de Berke uyanmış olacaktı. Onu bir süre böyle izlesem bir şey olmazdı değil mi?

Engelleyemediğim bir gülümseme yüzümde yer edinirken yüzümüzün yakınlığı kalp atışımı hızlandırıyordu. Ben onun yüzünün her bir santimini ezberlemek istercesine izlerken Berke hareket etmeye başladığında gözümü kapatıp kapatmamak arasında kalmıştım. Neden kapatacaktım ki? Ne yani onu izledim ne olmuş?

Berke gözlerini yavaşça açarken ben gülümseyerek onu izliyordum. Onun uyanışını ilk defa izlemiştim. Gözlerini kırpıyordu sürekli. Güneş onun da gözlerini kamaştırıyor olmalıydı. Mavinin en güzel tonuna sahip olan gözleri yavaş yavaş açılırken ben onu izliyordum korkmadan. Gözlerimi kaçırmadan...

O bana bakarak uyku mahmurluğu ile gülümserken konuşmaya başlamıştı.

"Günaydın." Ben de yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek ona bakarken sevinçle ağzımı aralamıştım. Sevincimi gizleyemiyordum.

"Günaydın."

Onunla uyanıp ilk ona günaydın demek, uyandığında ilk onu görmek... Kelimelere sığdıramayacağım kadar güzel bir duyguydu. En güzeli ise artık bir engel yoktu aramızda. Bir bela yoktu başımızda. Sadece ikimiz vardık. Biz vardık...

Biz birbirimize bakarken ben yerimde doğrulmaya çalışmış ve Berke'yi saran kollarımı da geri çekmiştim. Tam oturur pozisyona gelecekken kendimi tekrar uzanarak Berke'ye sarılır vaziyette bulunca gözlerimi büyütmüş bir şekilde Berke'ye bakmaya başlamıştım. Bunu Berke yapmıştı.

"Biraz daha böyle kalsak... Olmaz mı?" dediğinde kendi kendime sırıtmaya başlamıştım. Sırıtışımı engellemek için dudağımı birbirine bastırırken Berke başımı eliyle yavaşça kendine yaklaştırmıştı. Saçlarımla oynamayı da ihmal etmemişti.

O benim saçlarımla oynarken, ben bu huzuru garipsemiştim. Berke'nin yanında bazen çok sinirliydim, bazen de hiç olmadığım kadar huzurlu. Bazen Berke'yi dövmek istiyordum, bazen ise onun canının yanması ihtimaline karşı gelmek için canımı ortaya koyabilecek raddeye geliyordum. Normalde birine karşı hep netimdir. Ya ona karşı tavrım hep serttir, ya da hep yumuşaktır. İlk tanışmadan sonra illa ki değişimler olmuştur tabii ama kastettiğim şey bu değil. Berke ile olunca kendimi tanıyamıyor, çok farklı bir Duru'ya dönüşüyordum. İşin garip kısmı ise bu Duru'yu sevmiştim. Berke'nin yanında canlanan bu Duru'yu sevmiştim.

Biz bir süre öylece sarılırken, ayaklarımız ıslanıyordu. Su en fazla ayaklarımıza kadar yetişebiliyordu ve rahatsız edici bir his değildi. Tam tersi güzeldi.

Bir kaç dakika boyunca sarılarak durduktan sonra sessizliği bozan bendim.

"Kampa mı dönsek?"

Berke derin bir nefes aldıktan sonra yanıtladı.

"Dönmesek? Biraz daha kalsak?" derken yerinde doğrulmuştu. Onun doğrulması ile ben de oturur pozisyona geçmiş denize bakmaya başlamıştım. Sessizliğimi koruyarak denize bakarken, kalmaya karar vermiştim. Kampta sinir bozucu insan görünümlü canlılar ile bir arada olacağıma burada kalmayı tercih ederdim.

Ben denizi izlerken, Berke'nin beni izlediğini hissedebiliyordum. İçimden ağzım yorulana kadar gülümsemek gelse de bunu engelleyebilmiş ve ifadesiz bir yüz ile denize bakmayı başarmıştım.

Güzel Güçlü SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin