17. Bölüm: Kıskanıyorum

1.9K 625 546
                                    


Duru'nun Ağzından

Navigasyona, barın konumunu girdim ve hızlı bir şekilde arabayı sürmeye başladım. Navigasyon, bana komut verirken benim içimde bir tedirginlik vardı. Berke de muhtemelen oraya gidecekti ve beni görünce sinirlenecek, kavga edecektik. Her zaman önüme yapmamam için bir engel koyuyordu. Ben ilk defa bir grupla çalışmanın verdiği acemiliği yaşarken, o beni grup dışı bırakıyordu. Ben alışık değildim ki? Beni de anlaması gerekmez miydi?

Yol boyunca yapmam gerekenleri içimden tekrarlıyordum.

Kavga etmek yok... İçki içmek yok... Orta taraflara gitmek yok, kenarda dur ve dikkat çekme...

Kendime bir çok kural koydum ve onları uygulamak için gerekli motivasyonu oluşturmaya çalıştım. Kendime güvenmezsem yapamazdım. Belki başkaları için bu tarz komutlar kolaydı, ama benim için bir hayli zordu kavga etme gibi komutlar. Çünkü ben diğer kızlar gibi değildim. En ufak bir şeye ağlayanlardan değil, canı ne kadar yansa da 'ben iyiyim' diyebilen kızlardandım.

Barın önüne vardığımda arabayı park ettim ve içeri girdim. Yüksek sesten dolayı kulağımda minik bir acı hissetsem de aldırış etmeden içeri girdim. İçerisi çok kalabalıktı. Hele de kalabalığı sevmeyen insanlar açısından bakacak olursak, burası onlar için berbat bir yerdi.

Kenardan kenardan etraftaki insanlara göz gezdirerek yürürken elimde hissettiğim bir başka el ile irkildim. Tanımadığım biriydi ve sırıtarak bana bakıyordu.

"Güzelliğe bak be, cennete düştüm." dedi ve bana doğru bir adım attığında sertçe kolumu çektim ve içimden kendi kendime söylenmeye başladım. Kimseyi dövmek yok... Kimseyi dövmek yok...

Muhtemelen benim yaşlarımda olan bu adamdan uzaklaşmak için bir adım attığımda, bir kaç santim uzağımda olan duvara elini dayadı ve beni iki eliyle vücudu arasında hapsetti. Sırıtarak bana bakarken ben ifadesiz yüzümü koruyarak bakıyordum ona. Gözleri yüzümde gezinirken ağzını aralamıştı.

"Nereye ya?! Önce bir tadına baksaydım?"

Söylediği şey karşısında gözlerimi devirdikten sonra konuşmaya başladım.

"Tadıma mı bakacaksın?" diye anaokul çocuğuna sorar gibi sorduğumda, başını olumlu anlamda salladı. Ben sırıttıktan sonra tam yüzüme doğru yaklaşmıştı ki dizim ile iki bacağının arasına vurduğumda acı içerisinde bağırarak geri çekilmek zorunda kaldı. Onu orada bırakıp barın esas kısmına doğru giderken söylenmeye başlamıştım.

"Al sana tat. Allah Allah ya o kadar da demiştim kimseyi dövmeyeceğim diye. Böyleleri yüzünden olmuyor işte." dedim ve dans edilen kısmın dışında durmaya çalıştım. İçki alınan yerin sakin olduğunu farkettiğimde oraya doğru ilerlemeye başladım. Elbette içki almak gibi bir niyetim yoktu. Boş yerlerden birine oturup etrafa bakmaya başladım. O adamların nerede olduklarını görmek, kalabalık yüzünden tabiri caizse, samanlıkta iğne aramak gibiydi. Gözlerimi kısıp bakmaya devam ettiğimde, Mete ve Burak'ın benden bir hayli uzakta olan deri bir koltukta oturduklarını fark ettim. Gözlerimi kocaman açıp beni görmemeleri için yüzümü diğer tarafa çevirdiğimde gördüğüm görüntü kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissetmeme neden olmuştu. Yüzüm üzgün halini alırken barmenin sesini duydum.

"Hanım efendi, içki alır mısınız?"

Gözlerimi beraber dans eden Berke ve İlayda'dan ayırmadan başımı sağa sola salladım ve "Hayır..." diyebildim zor da olsa. İlayda Berke'nin etrafında, elini Berke'nin omzundan indirmeden dans ederken, Berke'nin gözü başka bir yerdeydi. İlayda'yı pek takmıyor gibi görünse de şarkıya ritim uydurarak sağa sola gidiyordu ve bir yere bakıyordu.

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now