11. Bölüm: Haciz

2.1K 836 328
                                    

Barış Hoca'nın güç testinin ardından bir dersin daha sonuna gelmiştik. Kızların tümü güç testine girmişti. Bir sonraki ders de erkekler güç testine gireceklermiş. Zil sesini duyduğumda Berke'yi kolumla ittirip kalkmasını işaret ettim. Elinin pansumana ihtiyacı vardı.

Berke oflaya puflaya ayağa kalktığında ben de ayağa kalktım ve dış kapıya doğru yöneldik. Defne ve Mete de peşimizden geliyorlardı.

Berke'nin eline göz ucuyla bakarak ne durumda olduğuna baktım. Daha çok kanamıştı. Yüzümü buruşturup ağzımı araladım.

"Neden yaptın bunu ya? Mahvolmuş elin."

Mete'nin arkamızdan kıkırdadığını duyabiliyordum. Fısıldayarak Defne ile konuşuyorlardı. Bizim de duyduğumuzu farketmemişlerdi galiba.

"Berke'yi kıskanç görmek bir tek bana mı garip geliyor lan? Defo bakışlarını gördün değil mi?"

"He, gördüm gördüm. Sarp yanında olsa ölüydü şu an. Keşke yanında olsaymış be düşündüm de fena olmazdı yani."

Berke arkasına dönerek Mete ile Defne'ye baktığında Mete tam bir şey diyecekti ki, Berke'nin sinirli bakışlarına maruz kalınca şirin bir şekilde sırıtmayı tercih etti.

Berke önüne döndüğünde benim sorum hala yanıtlanmayı bekliyordu. Fakat Berke hiç oralı olmamıştı. Cevaplamaya niyeti yoktu sorumu.

Asansör yerine merdivenlere yöneldiğimizde üzerimizdeki gözleri hissedebiliyordum. Dedikoducu bir okula düşmüştüm anlaşılan. Revirin kapısına vardığımızda Berke gelmememizi söyledi. Tek kaşımı kaldırarak yönelttim sorumu.

"Neden gelmiyormuşuz?"

Berke bir süre düşündükten sonra cevap verdi.

"Çünkü ben öyle istiyorum."

Söylediği cevap karşısında dişlerimi göstererek gülmeye başladım. Gülüyordum, çünkü sinirim bozulmuştu.

"Hadi ya. Ben de içeri girmek istiyorum. Ne yapacağız?" dedim ve revirin kapısında beklemekten sıkıldığım için içeriye girdim. Ellerini mikrop kapmadan önce sarmamız gerekiyordu. Elimle kapıyı işaret ettiğimde Berke gözlerini devirip içeri girdi.

Mete açım diye tutturunca Defne ile kantine indiler. Ben ve Berke de revirde pansuman işini halletmek için kaldık.

Görevli birini bulamayınca dolaplara yönelip malzemeleri bulmaya çalıştım. O sırada Berke benimle dalga geçmekle meşguldü.

"Sen pansuman yapmayı biliyor musun ki?... Kesin mahvedeceksin elimi..."

"Elini daha fazla ne kadar mahvedebilirsin acaba? Çok konuşma gayet de iyi biliyorum pansuman yapmayı."

Berke oturmuş gülerken ben pansuman için gerekli malzemeleri bulmuştum. Masaya bırakıp Berke'nin yanına oturdum.

Elini avucuma alıp pansuman yapmaya başladım. Ben pansuman yaparken Berke'nin gözleri yine benim üzerimeydi.

O bana baktıkça rüzgar esiyordu sanki içimde. Fırtınalar kopuyordu içimde. Ama ben o fırtınanın içerisinde eriyordum. Fırtınaya meydan okurcasına eriyordum... Nefesim hızlanıyordu. Aynı anda nefesimin kesildiğini hissediyordum. Nefes alırken nefessiz kalıyordum ilk defa.

Gözüne bakamıyordum onun. Gözüne bakınca hapsoluyordum onun gözlerine. Hapsolmak istiyordum ama aynı zamanda korkuyordum. Korkumun nedeni ilk defa böyle hissetmemdi.

Pansuman bittiğinde artık başımı kaldırmam gerekiyordu. Berke'ye baktığımda gülümsüyordu. Onun gülümsemesiyle ben de güldüm. Bir kaç saniye öyle kaldıktan sonra bir şey söylemem gerekiyordu. Biraz daha böyle duramazdım. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now