8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor

2.2K 886 322
                                    

1 saat sonra...

İşimi halletmiş evime gelmiştim. Defne'yi arayıp hep beraber benim evime gelmelerini söylemiştim. Defne sinir krizi geçiriyor gibiydi. İlayda'ya bol bol küfür ettikten sonra telefonu kapattı.

Aklımda bir sürü soru vardı. Mesela İlayda Defne'ye mesaj atmıştı. Fakat kağıtta yazan yere gittiğimizde Defne'yi değil, beni almak istemişlerdi. Benim gideceğime nasıl emin olmuşlardı ki? İlayda kimdi peki? Bizimle ne derdi vardı?

Kafam karışık bir şekilde kendimi minik kütüphaneme attım. Genelde başıma bir şey geldiğinde alırdım bir kitap, rastgele bir sayfa açardım ve parmağımı sayfanın herhangi bir yerine getirip denk gelen cümleyi okurdum. Çoğu kez işime yaramıştır yazanlar. Şimdi de bunu yapmak istiyordum.

Elime bir kitabı aldım, rastgele bir sayfa açıp herhangi bir cümle okudum. Söyle yazıyordu:

Eğer varsa başında bela
Çok fazla kafaya takma
Sanma ki onlar boş duracak
Sen de yerinde sayma

Kitabı kapatıp yerine koyduğumda bu satırdan anlam çıkarmak ile meşguldum. Fazla kafama takmamam gerektiğini, ama önlem de almam gerektiğini söylüyordu bu satırlar. İntikam almak isteyeceklerdi.

Kapının çalması ile derin bir nefes alarak kapıya yöneldim. Defne, Mete ve Berkeydi gelenler. Burak gelmemişti. Hepsini içeriye davet ederek bahçeye geçmelerini söyledim. Bahçedeki koltuklara oturduklarında bardaklara portakal suyu doldurdum ve yanlarına gittim.

Masaya tepsiyi koyduktan sonra ben de tekli koltuklardan birine oturdum. Herkes portakal suyunu içerken ben de onları inceliyordum. Defne'nin siniri, yüz metre öteden anlaşılabilirdi. Mete elindeki telefonla oyalanırken Berke fazlasıyla düşünceli görünüyordu. Çene kası kendini belli ederken o yere bakıyordu, ben ona.

Kafasını kaldırıp bana baktığında yakalanmış çocuklar gibi gözlerimi kaçırıp etrafıma bakmaya başladım. Ağzından küçük bir kıkırdama sesi duyduğumda rezil olduğumu anlamıştım. Aferin Duru. Rezil olmadan bir gün dursan şaşarım zaten.

Ben etrafıma bakmayı sürdürürken sessizliği bozan Mete oldu.

"Ee hadi anlatın. Nasıl oraya gittiniz? Nasıl başınızı belaya soktunuz yine?"

Defne sinirlenerek ayağa kalktı ve sesinin tonunu ayarlayamadan yüksek bir sesle konuşmaya başladı.

"Biz başımızı belaya sokmadık. Bela başını bize... Iğhh. O İlayda gelecek iki güne okula. Ben orada onun ağzı ile burnunun yerini değiştirecem. Bok böceği." dedi ve sinirle yerine oturdu.

Benim anlatmamı rica ettiğinde başımı onaylar biçimde salladım ve anlatmaya başladım.

"Biz İlayda'nın yanından ayrıldıktan sonra banka oturduk ya. Orada İlayda mesaj attı Defne'ye. Mesajda dondurmacıya not bıraktığını ve yazan yere gelmemizi söylüyordu. Eğer biz gelmezsek o yanımıza gelecekmiş. Biz tabiki gitmedik. Sonra bu İlayda geldi gondola Berke ile eğlendiler... Neyse işte sonra gondol durduğunda biz de nota bakmaya gittik merak edip. Notta siyah noktaları takip et yazıyordu. Siyah nokta mı ne vardı yerde. Siyah noktaları takip ettiğimizde lunaparkın arkasında bir kapı vardı dışarıya açılan. Girdiğimizde karşımızda bir sürü adam vardı. Başlarındaki adam beni alıp, Defne'yi bırakmalarını söylediğinde üstüme geldiler ben de onları dövdüm. Daha..."

Kelimelere dudaklarımda asılı kalırken sözümü bölen kişi Meteydi.

"Oha lan. O adamların hepsini sen mi dövdün? Vay anasını." dedi ayağa kalkarak ve Berke'nin sinirli bakışlarına maruz kalınca yerine tekrar oturdu. Ben de konuşmaya devam ettim.

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now