19. Bölüm: Bizi Bırakma

1.6K 490 402
                                    

Berke'nin Ağzından

*Işığı kapatılmış bir oda gibi kararmıştı ruhum...*

Hava kararmış, saat gece yarısını geçmişti. Duru'nun ailesine erken saatlerde haber vermiştik ve annemler de burada bizimle bekliyorlardı. Duru hala yatıyordu bir melek gibi. Doktorun konuştuğu an hayat tüm renklerimi almıştı benden. Artık renksiz, kapkaranlık hissediyordum. Işıklarım söndürülmüştü ve yapayalnız kalmıştım bir anda. Bir parçanın söküp almışlardı elimden ve ben buna engel olamamıştım. O ellerimden kayıp giderken ben çaresizce kalakalmıştım...

Duru olmadan daha önce ne yapıyordum ben? O olmazsa ne yapacaktım? Dayanamazdım, bu kadar güçlü değildim. Ben onsuzluğa dayanamazdım.

O benim diğer yarımdı. Ben elmanın bir yarısıydım, o da diğer yarısı. Ben diğer yarımı bulmuştum. Diğer yarım olmadan nasıl yaşayabilirdim? Yaşayan bir ölü gibi kalakalırdım ortada. Ama Duru beni bırakmazdı. Bırakamazdı, buna izin veremezdim. Güçlü durup uyanacaktı. Her zaman güçlüydü, şimdi de öyle olacaktı. İçimdeki umudu asla söndürmeyecektim. Karanlıkta kalsam da umut ışığım hep yanacaktı...

Doktora bir kaç kez gidip, Duru'nun yanına gitmek istediğimi söylemiştim. Israrla hayır demeye devam ediyordu.  Camın arkasından onu izliyordum şimdi de. Uyan Duru, deseydim de uyansaydı keşke. Ama ne ben ona uyan diyebiliyordum, ne de o uyanıyordu. Saatlerdir, hareketsizce yatıyordu olduğu yerde. Tekrar ne kadar güzel olduğunu hatırlattım kendime. Bir insan uyurken bu kadar güzel olabilir miydi? Rengi solmasına rağmen tüm güzelliğini koruyabilir miydi? Duru koruyabiliyordu işte.

Ben ifadesiz bir şekilde Duru'yu izlerken omzumda hissettiğim el ile başımı sağa çevirmiştim. Gelen kişi Mete'ydi. Başımı tekrar Duru'ya çevirip onu izlemeye kaldığım yerden devam ettiğimde, Mete de konuşmaya başlamıştı.

"Gel bari otur, mahfettin kendini lan." dedikten sonra başımı yavaşça sağa sola salladım gözlerimi Duru'dan ayırmadan. Duru'yu izlemekten başka bir şey yapmak istemiyordum. Başka hiçbir şey yapmak istemiyordum.

Arkamı döndüğümde Defne'yi görememiştim. Daha beş dakika öncesine kadar buradaydı ama şimdi burada değildi. Eve gitse iyi olacaktı. Ben zaten burada kalacaktım. Diğerlerinin bu kadar yorulmasına gerek yoktu.

"Defne nerede? Söyle eve gitsin burada kalsa da bir şey değişmeyecek." dedikten sonra Mete nefesini sesli bir şekilde dışarı verip konuşmaya başladı.

"Sanki tanımıyorsun Defoyu. Sabahtandır söylüyoruz gel eve götürelim diye kabul etmiyor. Yemek de yemiyor zor yedirdik birazcık. Hiç bir şey yemedi gün boyunca. Şimdi zar zor bir bisküvi yedirebildik." dedikten sonra derin bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladı.

"Duru'nun babası yolda, birazdan burada olur. Sizinkiler de aşağıda onları bekliyor. Annesinin hastalığı varmış gelemeyecekmiş o yüzden. Duru'yu da bu yüzden yanlarında götürmemişler, annesi istememiş onu öyle görmesini." dedikten sonra o da Duru'ya bakmaya başladı.

Duru'nun ailesini tanıyordum. Daha önce bir çok kez aynı ortamda bulunmuştuk, ama uzun zamandır görmüyordum. Annesinin hastalığı olduğunu ise yeni duyuyordum. Duru'nun bilip bilmediğini de bilmiyordum.

Yutkunduktan sonra düşünmeye devam ettim. Duru'ya neden böyle olduğunu hâlâ anlamıyordum. Testin sonucu da hâlâ çıkmamıştı. Ciddi bir hastalığının olmamasını ümit ederek beklemeye devam ediyordum. Onun yerine burada ben yatsaydım keşke. Ona bir şey olacağına bana olsaydı. Ona bir şey olmasın diye her şeyimi verirdim. Her şeyimi...

Ben ifadesizce Duru'ya bakmaya devam ederken, Mete beni dürterek gözü ile merdivenleri işaret etti. Yavaşça başımı o tarafa çevirdiğimde Duru'nun babasının koşar adım buraya doğru geldiğini gördüm. Yavuz Gürsoy...

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now