13. Bölüm: Bana Emir Verme

2.2K 784 341
                                    

*Hodri meydan o zaman...*

Asansör geldiğinde Berke benim bir şey söylememi beklemeden binmişti. Furkan'ı tanımadan neden böyle konuştuğunu anlamıyordum. Asansörde bana soran gözlerle bakarken, ben hala yaşadıklarımın şokundaydım. Berke beni kucağına almıştı. Bunu birsürü öğrenci görmüştü. Bir de Aleyna meselesi vardı tabii. Ben onu kıskanmamıştım.

Ben farkında olmadan asansörün kapısının önünde dikilirken Berke kolumu tuttu ve asansöre doğru çekiştirdi. Asansörde hiç öğrenci olmaması ise garip bir durumdu. Herkes neredeydi?

Asansör hareket etmeye başladığında ben ruh halime anlam vermeye çalışıyordum. Sinirliydim, çünkü İlayda'yı dövememiştim. Moralim bozuktu, çünkü Aleyna ile Berke'yi kıskandığımı söylemişlerdi. Mutluydum, çünkü... Peki neden mutluydum?

Asansör sınıfın olduğu kata geldiğinde başta ben, sonra Berke olmak üzere asansörden indik. Sınıfımıza doğru yürürken hâlâ etrafta neden öğrenci olmadığını anlamaya çalışıyordum. Sınıfın önüne geldiğimizde kapısı kapalıydı ve kapıya yapıştırılmış bir mektup vardı. Kapıyı açmadan önce mektubu elime aldığımda öğrenciler koridora dolaşmaya başladılar. Bunun tam mektubu aldığımda olması tesadüf olabilir miydi? Belki de...

Sınıftan içeri adımımızı attığımızda, sınıfta Eylem ve Selin dışında kimse yoktu. Eylem bizi gördüğünde içten bir şekilde gülümsemeye başlamıştı. Ona bakarak aynı içtenlik ile gülümsedikten sonra gözüm Selin'e takıldı. Kulaklığını takmış, ifadesizce bana bakıyordu. Bakışlarını sırasına çevirdiğinde biz de Berke ile sıradaki yerimizi almıştık.

Elimdeki zarfı sırama oturduktan sonra açmaya başladım. Berke'nin de zarfa baktığını hissedebiliyordum. Zarftan çıkan şey gözlerimi büyütmeme neden olmuştu. Ağzım o şeklini alırken nefesimi sesli bir şekilde dışarı vermiştim.

Zarftan çıkan şey bir fotoğraftı. Berke az önce beni taşırken çekilmiş bir fotoğraftı bu. Ama nasıl olabilirdi ki? Ne ara çekip, zarfa koyup da kapıya yapıştırmışlardı? Bizden önce buraya nasıl gelmişlerdi, ya da biz neden kimseyi görmemiştik? Peki ya tam zarfı aldıktan sonra öğrencilerin gelmesi?

Berke elimden fotoğrafı aldıktan sonra fotoğrafa bakarak sırıtmaya başladı. Göz ucuyla bana baktıktan sonra fotoğrafın arkasını çevirdi. Bir yazı vardı arkasında. Okuyabilmek için fotoğrafa yaklaştım. Şöyle yazıyordu.

Her hareketinizden haberimiz var demiştik değil mi? Ayın on beşinde gelmezseniz, olacaklardan biz sorumlu değiliz...

Bu fotoğrafı çeken öğrenciler değil miydi? Adamlar buraya nasıl gelmişlerdi? Yoksa öğrencilerden bazıları onların adamı mıydı? Olacaklardan ben sorumlu değilim mi yazmışlardı? Bu benim onlara söylediğim sözdü.

Kafam karman çorman olmuştu. Hangi sorudan başlamam gerektiğine şaşırmıştım. Berke de benim gibi düşünceli bir şekilde fotoğrafın arkasındaki yazıya bakarken, Defne burnundan soluyarak sınıfa girdi. Sinirle sırasına otururken Berke fotoğrafı çantasına koyup eliyle bana gel işareti yaptı.

Ben hala yaşadığım şoktayken Berke kapıya doğru ilerliyordu. Hızla sıramdan kalkıp koşar adım sınıftan çıkarken öğrenciler sınıfa giriyordu.

Sınıftan çıktığımızda Berke önde ben arkasında merdivenlere doğru gidiyorduk. Sanki birinin bizi duymasını istemiyormuş gibi, fısıldayarak konuşmaya başladım.

"Berke, ders başladı nereye gidiyoruz?"

Berke cevap vermek için durduğunda, yanlışlıkla ona çarpmıştım ve başımda minik bir sızlama hissetmiştim ama hemen geçmişti.

Güzel Güçlü SerisiKde žijí příběhy. Začni objevovat