1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'

104K 2.1K 1.1K
                                    

Hoşgeldiniz!
Başlama tarihiniz?
Ben, 05.05.2020

2. Kez başlayan?


Nasılsınız, özlediniz mi bizi dnxjdjdjrjjd

Önce bi köşedeki yıldıza basın. Bastınız mı? Hah, tamam.

🎶Gökhan Türkmen/Sen İstanbul'sun🎶

🎶Gökhan Türkmen/Sen İstanbul'sun🎶

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

İyi okumalar...

1. Bölüm, 'Şarkılar ve Kitaplar'

"Bilseniz, şiirin nasıl bir dile muhtaç olduğunu bilseniz! Öyle bir dil ki... Neye benzeteyim, bilmem... Konuşan bir ruh kadar güzel olsun, bütün kederlerimize, neşelerimize, düşüncelerimize, o kalbin bir türlü inceliklerine, fikrin bin çeşit derinliklerine, heyecanlara, öfkelere tercüman olsun; bir dil ki bizimle beraber güneşin batışının üzüntülü renklerine dalsın düşünsün, bir dil ki ruhumuzla beraber bir yas tutmanın ümitsizliğiyle ağlasın. Bir dil ki sinirlerimizin heyecanına arkadaşlık ederek çırpınsın... "

O kadar anlamlı bir paragraftı ki... Mai ve Siyah. Yani umut ve umutsuzluk, cümleleri çok uzun, anlaması zor olsa da, mükemmel bir eserdi. Halit Ziya Uşaklıgil'in harika bir eseriydi. Bu kitapta kendimi buluyordum. Ahmet Cemil'il Lamia'ya olan aşkı, beni hayran bırakıyordu açıkçası. Bulmadan usanmadan, tekrar tekrar okuyabilirdim.

Odamda dünyadan soyutlanmış bir şekilde kitap okuyordum, kitap okumak kadar güzel bir şey var mı? Karakterlerde, cümlelerde kendini bulmak harika bir şeydi.

"Irmak! Kaldır başını o kitaptan, ekmek al gel." Düşüncelerime kelepçe vuran annemi daha fazla kızdırmamak adına, iyice tünediğim pufumdan kalktım ve mutfağa, annemin yanına gittim. "Para?" Annem göz devirerek başıyla masanın üstünü gösterdi. "Bir kere de ben alırım anne, bugün de benden olsun desen şaşarım." Bu sefer göz devirme sırası bendeydi. "Anneciğim ben paramı kitap almak için harcıyorum, biliyorsun." Annemin yanağından öpüp, masanın üzerindeki parayı alıp, evden çıktım. Aynadan kendime şöyle bir baktım, ikizimden çarptığım t-shirt, dizleri çıkmış siyah, üstünde sarı yıldızlar olan pijamamla ve dağınık ev topuzumla harika görünüyordum, bu yüzden umursamadım.

Dışarı çıktığımda gözlerimi mahallede dolaştırdım ve yüzüme istemsizce sıcak bir tebessüm peydah olmuştu. Burası sevgi dolu, bir çok ailenin tek yürek olduğu bir mahalleydi. Bu mahalle koca bir aileydi. Kendim bildim bileli burdaydım. Burda doğup, büyüdüm. Böyle diyince de, kendimi buranın hatırı sayılır bir büyüğü gibi hissettim fakat öyle değil.

18 yaşında, lise son sınıf öğrencisiydim. Ergenliğimin son demlerini yaşayan, kitaplarıyla ve arkadaşlarıyla mutlu, hayatımdan memnun olan sıradan bir kızdım. Ah birde ikizim vardı, Burak. Çift yumurta ikiziydik ve her klişede olduğu gibi, o benden 5 dakika önce doğduğu için abilik taslıyordu. Bir de abimiz vardı, Hakan. 23 yaşında, hukuk fakültesini yeni bitirdi sayılırdı. Yolunu gözlüyorduk. Hukuk okumak için Ankara'ya gitmişti, inşallah yakında gelecek ve bu özlem de bitecekti. Gercekten çok özlemiştim abimi.

Tomurcuk Mahallesi| Tamamlandı.Where stories live. Discover now