(Düzenlendi.)
(Final.)
Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz.
Çıtır çerez, belki bir tutam da klişe bir aşk hikayesi arayanları içeride cümbüş bekliyor!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İyi okumalar...
53.Bölüm, 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
≈Afife'den≈
Omzumda emanet gibi duran çantayı biraz daha omzumda sabitleyip, bezmiş adımlarla kızlarla yürümeye devam ettim.
"Matematik ödevini yapan, gruba atsın gençlik." Güneş göz devirip, başını 'tamam' anlamında salladı. Evet, Güneş'in matematiği çok iyiydi. Yeni olmasına rağmen.
Okuldan yeni gelmiştik ve mahalleye de yeni girmiştik.
"Bir dakika... Şu bizim Yiğit değil mi la?" Irmak'ın mırıldanması ve duyduğum isim ile başımı yerden bir hışımla kaldırdım.
"Yanındaki... Aslı mı? Şu saf olan?" Eylem'in de şüpheli sesiyle, kaşlarımı çattım.
Evet Aslı bir kızdı ve ben bundan hiç hoşlanmamıştım. Yiğit'in yanında olmasından.
Aslı bildiğim kadarıyla Yiğit'den hoşlanıyordu. Belki seviyordu. Yani o günden hatırlıyorum. Kızı kandırdığım günden biliyordum ve ben bu kızdan hiç hoşlanmıyordum.
Ya Yiğit'de seviyorsa?
Yok canım! Sevmiyordur herhalde... Değil mi?
Aman sevse de, sevmese de banane!
Adımlarımı hızlandırdım ve Yiğit ile Aslı'nın ortasından, Yiğit'i omzumla iterek geçtim. Geçerken Yiğit'e bakmayı unutmadım tabiki. Tuhaf bir şaşkınlıkla gözlerime bakıyordu. Kalbimin hızlanması ile gözlerimi çektim ve eve doğru adımlarımı hızlandırdım.
Ne hali varsa görsün hıyar ağası!
Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama onunla konuşması, onunla yan yana durması hoşuma gitmemişti ve tuhaf bir şekilde içimde bir kırgınlık hissediyordum. ...
Eve geldiğimi anneme kısaca haber verip, odama çıktım ve çantamı bir kenara atıp, kıyafetlerimi çıkarma gereği duymadan kendimi sırtüstü yatağa attım.
Aklım çok karışıktı ve inceleyip durduğum beyaz tavan bana hiç yardımcı olmıyordu.
Gözlerimi istemsizce kapattığımda, hafızama bir an geldi.
Yaklaşık 1 yıl önce, parkta Irmak'ın Aşkın anlamını sorduğu o an.
"Eee... Şey sizce aşk ne demek, nasıl bir şey? Ne hissediyorsunuz?"
"Ne?!"
"Kesin gülmeyi ya, duydunuz işte. Cevap verecekseniz verin yoksa ben gidiyorum."
