7. Bölüm: Bedel

Start from the beginning
                                    

"Ağh. Berke'nin bu kıza yüz vermesinden nefret ediyorum." dedi ve gondol hareket etmeye başladı.

Korkmuyordum. Bu sefer hiç korkmuyordum. Kamikazeye nazaran gondol pek de korkunç sayılmazdı. Galiba gözümde fazla büyütmüştüm.

Gondolun hızı en üst seviyeye ulaştığında Defne ile kahkaha atıyorduk. En uca oturduğumuz için diğer yerlere nazaran daha fazla yükseliyor, daha fazla alçalıyorduk.

En yukarıya çıktığımızda Berke ile İlayda'ya takıldı gözüm. İlayda Berke'ye sarılmıştı. Berke ise gülüyordu. Mutlu görünüyorlardı. Aklıma Mete'nin bana söylediği söz gelmişti. Çünkü Berke sana bir başka bakıyor...

Sinirle aklımdan bu sözü çıkarıp gondolun bitmesini bekledim. Sinirlerim bozulmuştu. Önümdeki demiri sıkıyordum sinirden. Ellerime baktığımda kızarmış olduklarını farkettim ve elimi biraz gevşettim. Gondol bittiğinde Defne'yi beklemeden hızla indim. Defne kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Nereye gideceğini biliyorum. Bekle beraber gidelim." dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp bekledim. O sırada Burağa bir şeyler söyledi ama ne dediğini anlamamıştım. Çünkü şu an sinirliydim. Neden mi? İşte onu ben de bilmiyorum.

Defne ile beraber, insanların bakışına aldırmadan dondurmacıya doğru koşuyorduk. Dondurmacının tezgahında duran kağıdı farkettiğimde Defne'yi de dürterek kağıdı okumaya başladım:

Siyah noktaları takip et. Neden mi? Sürpriz

Bunu okuduğumuzda siyah nokta aramaya başlamıştık. İçimde bir merak oluşmuştu. Buraya geldim kağıdı okumak için ve şimdi kağıtta bahsettiği yeri merak ediyordum. Orada ne vardı ki? Gitmemem mi gerekirdi acaba? Ben gitmek ile gitmemek arasında kararsızlık yaşarken Defne çoktan ilerlemeye başlamıştı. Onu yalnız bırakamazdım. Ben de peşinden koştum ve ona yetiştiğimde hızımı yavaşlattım.

Noktaları takip ettiğimizde Lunapark'ın arkasında bir kapı olduğunu farkettim. Yüksek ihtimal Lunapark'ın dışına açılıyordu. İçimde bir huzursuzluk vardı. Defne eli ile gel işareti yaparak kapıdan geçtiğinde gitmekten başka çarem kalmamıştı.

Kapıdan tereddüt ederek girdiğimde karşımda gördüğüm manzara karşısında içimdeki tedirginliğin nedenini anlayabilmiştim. Takım elbiseli bir sürü adam vardı karşımda. Bizi gördüklerinde hepsi anlaşmış gibi sırıtmaya başladılar. Artık takım elbiselilerden nefret ediyordum. İlayda'dan da nefret ediyordum.

Onlara doğru sinirli bakışlarımı gönderdiğimde Defne'nin yüz ifadesinden ne kadar korktuğunu görebiliyordum.

Takım elbiseli adamların arasından siyah saçlı, yaşı muhtemelen 35 civarı olan bir adam bize doğru ilerledi. Aramızda üç metre kadar bir mesafe kaldığında bana bakarak konuşmaya başladı.

"Duru... En sevdiğim isimdir biliyor musun?"

Ona sinirli bakışlarımı göndererek cevapladım bu saçma sorusunu

"Sorduk mu? En sevdiğin ismi sorduğumu hatırlayamıyorum da."

Karşımdaki adam sinir bozucu bir şekilde sırıtmaya başladı. Bunu dövmemem için tek bir neden söyleyin ya diye içimden geçirdiğimde adam bir adım atarak tekrar konuşmaya başladı.

"Bu cesaretine her zaman hayran kalmışımdır Duru. Beş erkeği alt etmiştin hatırlıyor musun? Orada da alkışlamıştım seni. Bir kıza göre iyi bir skor. Tabi sen beni görmemiştin ben alkışlarken. Ama bana aynısını yapamazsın. Arkamda bu kadar kişi varken bunu yapamazsın."

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now