13🔫

778 71 33
                                    

---
Fatih"Gidiyoruz, yedi aylık" dediğinde "Sonunda!" diyerek bağırdım. Fatih alayla alkışladı, "Evet alkışla kendini sonuçta ölmeden önce son alkışın olacak, tam on yedi saattir Savaş bana ulaşamıyor, helvanı nasıl istersin? Sana acıyarak helvanı yapabilirim(!)" dalgayla söylediğim cümleyi umursamayarak, yüzümü inceledikten hemen sonra "Ölmeyeceğim, henüz değil" dediğin de tamam anlamında başımı salladım. "Büyük cesaret, aferin böyle devam et(!)" Fatih"N değil m" göz devirdim. "Biz Türkçe dilini kullanıyor ve konuşuyoruz, dilimizde de 'aferim' değil 'aferin' uzatma artık şunu" Hayır anlamında başını salladı. "Eğlenceli" diyerek içeri girdi.

Göz devirdim, tekne hareket etmeye başlarken yağmurun geleceğinin habercisi olan siyah bulutlar ve denizin hırçınlaşmış hâliyle gülümsedim. "Yağmuru çok seviyorum" Fatih"Nefret ederim" diyerek yanıma geldi.

Büyük bir ihtimalle içeride tekneyi kullanan bir kaptan vardı. " Neden? Bence insanları temizlemek için yağıyorlar, ruhlarını arındırmak için" Fatih"Eğer çok arınmak istiyorsan git namaz kıl, dua et" diyerek göz devirdi.

"Sen çok biliyorsun ya!" diyerek sitem ederken telefonumu uçak modundan çıkaracağım sırada Fatih elimden aldı. "Daha yemek yiyeceğiz" dediğin de "Üzgünüm ama rüyanda bile olmaz, yeter artık. On yedi saattir buradayım, yanındayım bu ne demek? Senin için ölüm fermanı benim içinse bilmiyorum neyse" diyerek konuyu geçiştirdiğim de "Zırt pırt şu ölümden bahsetme, bir şey olmayacak diyorsam olmayacak"

"Bende anlamıyorum bu öz güven nereden geliyor?" dediğim de sadece göz kırptı. Göz devirerek hırçınlaşan denize baktım.

Fatih"Gerçek saç rengin ne?" "Sanane" dedim oldukça rahat bir şekilde, Fatih"Söyle işte, ne olacak" başımı geriye atarak "Allah'ım beni biliyorsun hayatımda hiç konuşmadığım kadar konuştum ve sorguya çekildim, artık canımı al da kurtulayım" diyerek tekrar denize döndüm.

Fatih"Çok huysuzsun"  "Biliyorum" dedim gülerek, "Ve bu huyumu seviyorum," Fatih"Neden?" "Aslında huysuz değilim, sevdiğim kişileri görsen onların karşısında süt dökmüş kedi gibiyim ve sert mizacımdan eser yok ama sevmediğim kişilere karşı huysuz, gıcık biriyim. İnatçı hâlim de var ama sevdiğim kişilerle inatlaşmayı da sevdiğim için saymıyorum" diyerek derin bir nefes verdim.

Yaklaşık yarım saat sonra kıyıya ulaşmıştık. Şimdi çok güzel bir soru soracağım, ben nasıl ineceğim? Hadi burada yürüdüm de kıyı için atlamam gerekecek? Derin bir nefes alarak ayağa kalktım.

Sarılı ayak bileğimin üstüne basmamaya çalışarak yürüdüğüm de Fatih"Bekle, dur" diyerek yanıma geldi. Kolumu tutarak "Yardım edeceğim" dediğin de elini kolumdan ayırdım. "Gerek yok" bir adım atmam ile sızlayan ayağıma giren ağrı az kalsın dengemi kaybetmeye neden olacaktı.

Fatih"Yardım istemediğine emin misin?" dedi şaşkınca evet anlamında başımı sallarken" Peki gelip yardım edeceğim ama önce ilaçlarını alayım" diyerek içeriye girmesiyle bir şeylerin devrilmesi bir oldu. " Fatih?" ses gelmediğin de "Cevap versene!" diyerek sesimi yükselttim duymamış olabileceğini umarak.

İçeriden kaptan geldiğin de" Bayıldı" dedi korkuyla," Ne demek bayıldı? Durup dururken mi?" evet anlamında başını sallamasıyla " Amca silahın var mı? Tüfeğin?" dedim hızlıca, amca telaşımdan korkarak" Kızım ne oldu?" "Amca çabuk varsa ver, yoksa tekneden in! Hadi zamanım yok" diyerek içeri bakmaya çalıştım. Hâlâ baygındı, adam hızlıca bana tabanca verirken kendine de tüfek aldı.

"Cephane varmış zaten" dedim hafif dalgayla, amca gülerek "E denizde ne olacağı belli olmuyor"  "Tamam amca bak şimdi tekneden in, ambulansa haber ver tamam mı?" Adam"Kızım nasıl bırakayım seni?"ofladım.

Gecenin Kızı... /TAMAMLANDI/Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon