57

368 37 7
                                    

NOT: BU BÖLÜM BİRAZ KARIŞIKTIR. İYİ OKUMALAR

Karşımda Deniz'i görmemle korkuyla yutkundum. Deniz ellerini yanaklarıma koyduğun da şaşırarak yüzüne baktım. Deniz"Sakin ol" yatıştırıcı sesiyle ağlama isteğimi bastırmaya çalışmıştım çünkü kendimi Deniz'e açıklamalıydım.

"Deniz... Ben her şey için özür dilerim gerçekten, bak biliyorum suçluyum sana Baykuş'un baban olduğunu söylemem gerekirdi ama ben de tam söyleyecekken polisler geldi. Özür dilerim..." gözlerim dolduğunda beni kendine çekerek sıkıca sardı.

"S-sen... Kızmayacak mısın?" dediğim de çenemden nazikçe tutarak gözlerimizi hizaladı. Bir damla gözyaşı çenesinden düşerken sessizce gözyaşını izledim, ardından tekrar korkarak gözlerine bakarken "Sana bir şey göstereceğim, tamam mı?" dediğin de burnumu çekerek başımı salladım.

Benden ayrılarak ayağa kalkarken ellerimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Titreyen bacaklarımda güç bulamazken düşeceğim sırada Deniz belimden tuttu. Kaşlarımı çatarken neden yürüyemediğimi düşünüyordum. 

"Ben... Neden yürüyemiyorum?" dediğim de ona baktım. Deniz saçlarımı okşayarak "Anlatacağım... Ama şimdi bir yere gideceğiz" saçlarımdaki parmaklarına bakarken gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı. Saçlarım mavi değildi, kendi rengindeydi.

Kalbim korkuyla atarken bu halsizliğimi anlamlandıramamıştım. Deniz belimi daha sıkı kavrarken beni yavaşça yürütmeye başladı, bir elimi duvardan destek almak için ondan ayırırken diğer elim de onun belindeydi.

Beni yavaşça yürütürken odadan çıkmıştık. Odadan çıkmamız ile karşımdaki bomboş hastane koridorunu gördüm. Deniz'e bakarken kulağımın dibinde birden çığlık sesi duydum. Yerimde sıçrarken Deniz bana döndü. 

"Bir şey mi duydun?" dediğin de "E-evet, sen çığlığı duymadın mı?" Deniz"Ses duyarsan gizlenebilirsin, ben seni taşıyacağım zaten. Sadece biraz daha yürümen gerek" cümlesine tepki vermeyerek yüzünü incelemeye başladım. 

Gerilmiş, ağlamamak için zor durduğu belliydi. Sanki bir söz daha söylersem ağlamaya başlayacak gibiydi, neler olmuştu ki? En son bana kızmamış mıydı? Beni sevmeyi bırakacağını söylememiş miydi? Bu düşünce ile burnumun direği sızladı. Gözlerim dolarken "Beni sevmeyi bıraktın mı?" derken bulmuştum kendimi.

Bana dönmeyerek "Senin kendi doğrularının, yanlış olduğunu göstermem mi lazım?" demişti. Kaşlarım havalanırken artık başımı tutamıyordum bile, başımı omzuna koymam ile beni kucağına aldı. "Yani?" diyerek ona bir bakış atmamla "Mavi buna inanabiliyor musun güzelim?" dedi bıkmış bir ses ile, bana bir bakış attığında anlamadığımı fark ederek derin bir nefes aldı daha sakin açıklayıcı bir dille "Hayır, seni ne olursa olsun sevmeyi bırakmam" dedi.

Sessizce iç çekerken gözlerimi kapattım, uyumak istiyordum. "Mavi uyuma, tekrar bilincinin bu kadar açık olacağı zamanı bekleyemeyiz. Benim ile konuş" dediğin de "Uykum var..." "Ama uyuyamazsın" "Neden?" sesim kısılırken "Uyursan beni özlersin" demişti.

"Ama biraz... Yanımda kalsan?" "Hep yanındaydım ama duymadın" "N-asıl duymadım? Yanımda değildin, bana kızmıştın..." diyerek hıçkırdığımda Deniz"Sana kızmadım" "Beni sevmeyi bıraktın" "Bırakmadım" "Bana uçurumdan atlayacağını söylemiştin, uçurumdaydık" "Seni uçuruma götürmedim" "Götürdün" "Götürmedim" "Dağ evine gittik" dediğim de "Evet gittik"

"İşte orada çağırdın beni!" dediğim de derin bir nefes alarak "Çağırmadım" sesi titremişti. "N-nasıl?"

Beni yavaşça bırakırken bir eli hala belimdeydi. Yüzüme vuran rüzgar tüm bedenimi titretirken Deniz beni yere oturttu. Bileklerime bakarken kaşlarım çatıldı, kelepçe izi yoktu. Deniz derin bir nefes aldığın da ona baktım.

"Mavi dağ evine gittiğimiz günü hatırlıyor musun?" dediğin de başımı salladım. "Orada kaldığımız süre boyunca neler oldu?" dediğin de gözlerimi kaçırdım. "Uçurum... Polisler... Hapishaneye girdiğim de benim ile konuştun... Sonra..." omuz silktim. "Sonra da hastane..."

Deniz mavi gözlerini kapatarak "Öyle olmadı..." dediğin de ellerimi tuttu. "Bak..." diyerek ellerimi hafifçe sıktığın da ellerime baktım. Bir elim sargıdaydı, bu hapishanede Hacer'in elim de bardak kırmasıyla çizilmesinden kaynaklı olarak düşünsem de karnım sargıda değildi.

"Hacer?" bir ihtimal sorduğum soruyla başını iki yana sallayarak "Hacer diye biri yok" demişti. Kaşlarımı çatarken "Elif?" demiştim. tekrar başını iki yana salladı. Ellerim titrediğin de Deniz ellerimi nazikçe sıkarak durdurmaya çalıştı.

"Neler oluyor?" gözlerim dolarken tüm vücudum titremeye başlamıştı. Ben delirmiş miydim? Deniz"Baykuş da ölen babam değil..." dediğin de ellerimi çektim. "Sus" bana baktığın da "Sus, hayır sus. Dinlemek istemiyorum" dediğim de hıçkırıyordum.

Deniz"Mavi... Lütfen..." dediğin de onun da gözleri kızarmıştı. Birden cam kırılmasıyla yerimde sıçradım, refleks olarak ellerimi başıma götürürken Deniz beni kendine çekmişti. 

Deniz"Bir sakin ol lütfen... Burada hiç bir ses yok." dediğinde konuşmaya devam etti. "O gün ben dışarı çıkmıştım, Savaş da evin havalandırmasından giren gaz ile uyutulmuş, Mehmet zaten eve önceden girdiği için elini kolunu sallaya sallaya girmiş, senin yastığının altında hafızan ile oynanmasını sağlayan bir bitki varmış,  ardından Mehmet Fatih içerideyken çatışma çıkmış ve sen de bayıldığın sırada sana bir şeyler anlatmaya başlamış, çatışma bittiğin de seni alarak her gün içi hoparlör dolu bir odada aynı şeyi dinletmiş ve serumuna uyuşturucuyla beraber bir madde daha enjekte etmiş. Böylece hiç uyanmadan hayal aleminde yaşamanı sağlamış, ben eve geldiğim de yoktun, tam bir buçuk aydır seni aradım. Seni bulduğum da ruh ve sinir hastalıklarına yatırıldın, bir aydır gözlerini açmıyorsun ama her gün aynı şeyi mırıldanıp duruyorsun. Aynı günü defalarca yaşıyorsun, seni bırakmadım Mavi, hapishaneye girmedin güzelim. Hep uyuyordun ve bir kaç gün önce kendine zarar verdin..."

"Hayır, hayır bu olamaz... Hissettim, her şeyi hissettim! Bilincimin kapanmasını dahi hissettim Deniz! Ses tonunun değişimini hissettim..." gözlerimi yumarken "Savaş'ı hissettim..." 

Deniz saçlarımı okşarken "Öyle olmadı Mavi... O-onlar gerçek değildi... Onları yaşamadın, sadece zihninde olan bir kurguydu hepsi..." "Uyanmak istemiyorum..." dediğim de "Ama uyandın" "Uyumak istemiyorum" derin bir nefes alarak "Ama uyuyacaksın..." sesi titremişti. "Onları yaşamak istemiyorum..." "İzin vermeyeceğim..." dediğin de "Ama verdin" demiştim.

"Delirdim..." katı bir sesle "Delirmedin" "Yalan söylüyorsun" "Bu gerçeği kabul etmiyorum sadece" kulağımın dibindeki sesini bile zor algılıyordum. Beni saran kollarına bakarak "Hangisi gerçek?" diyerek fısıldamıştım. "Ben gerçeğim... Hissetmiyor musun?" dediğin de bir damla gözyaşı gözümden sessizce süzülürken aslında en büyük feryadını kopartıyordu. "Orayı da hissediyordum..."

Deniz iç çekerek "Ben gerçeğim, benim sizden vazgeçmeyeceğimi bilmeniz gerekirdi hanımefendi" dediğin de  burukça gülümsedim. "Diğerleri nerede?" dediğim de "Evde... Benim sana anlatacağımı söyleyerek onları def ettiğim de mecburen eve gitmek zorunda kaldılar"

"Hayvan sahiplenmek istiyorum, yanına ne zamandır gidemediğim çocukların yanına gitmek istiyorum... Mehmet Fatih'i ve Baykuş'u öldürmek istiyorum..." dediğim de "İkisini de öldürdüm" demişti soğuk bir sesle "Artık kimse başımıza bela olamayacak." başımı omzuna koyarken gözlerim kapanıyordu. 

"Ne zaman tekrar uyanacağım?" diyerek fısıldadığım da "Uykunu aldığın da..." "Ya alamazsam? Ya da sen olmazsan? Ya da burası rüyaysa?" dediğim de sesim gittikçe kısılmış gözlerim tamamen kapanmıştı.

 "Ben burada olacağım ve sen uykunu almış bir şekilde uyandığında buranın rüya olmadığını anlayacaksın..." kulağımdaki fısıltısı uğultuya dönüşürken uyku beni kirli zihnime esir bırakmıştı...

Gecenin Kızı... /TAMAMLANDI/Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu