Chapter 44

94 7 11
                                    

Φ T A Y L O R Φ

"Bahçede hava almak için kötü bir gün, değil mi?"

Yağmurun ıslattığı kıvırcık saçlarından yağmur damlıyordu. Su taneleri biçimli burnundan dudaklarına ve oradan da boynuna inip kayboldu. Gözlerine baktım. İki saniye gibi bir süre de bile beni şiddetle içine çekmişti. Okyanusun ortasındaymışım gibi üşütüyordu ama sanki dalgalar sizi güvenle sarıyor gibiydi. Boyu benimkinden biraz uzundu, belki de aynıydı.

Eh, kimdi peki?

Daha önce onu bu civarda görmediğime emindim. Ağabeyim ya da Carla da taşınan birinden bahsetmemişti. Ben görmemiştim, kızlar bahsetmemişti.

Kendi düşüncelerime dalmadan önce kendime gelerek en son söylediklerine odaklandım. Ne demişti, bahçede hava almak için kötü bir gün. Cevabımı bekliyor olmalıydı.

"Ah, ben..." Bir an bocaladım, konuşmayı unutmuşum gibi ne diyeceğimi bilemedim. Başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Gülümseyerek, "Haklısın sanırım. Çiçeklerimi korumak için çıkmıştım," -çiçekleri gösterdim- "Sonra yağmur beni içine çekti sanırım."

O da güldü. "Anlatacak çok şeyin olduğuna eminim. Çünkü dışarıdan hiç de yağmuru hissediyor gibi durmuyordun. Sanki şey gibiydi..." birkaç saniye düşündü, "...Hislerini hissediyordun. Yani kulağa garip geliyor ama--" aniden bahçeyi aydınlatan gökgürültüsü ile ikimizde sıçradık. "En iyisi içeri geçmek." Diye devam etti.

Ona onay verip önünden yürüdüm. Kapıdan içeri girdiğimde o da girmek için izin ister gibiydi. Tebessüm ederek konuştum, "Battaniyesini ve şemsiyesini benimle paylaşmış birine mutfağımdan bir şeyler ikram edebilirim sanırım."

O da arkamdan geldiğinde onun montunun ve saçlarının, benimse her yerimin ıslak olduğunu fark ettim. "Ah, sen montunu kalorifer peteğine as en iyisi ve saçların içinde...ıhm, havlu getireyim sana. Ya da kurutma makinesi mi?"

"Havlu yeterli." Saçlarını işaret etti. "Seninkiler gibi uzun değiller. Kolayca kururlar."

Başımı salladım.

Yukarı çıkıp banyo dolaplarını karıştırınca güzel bir havlu ve tişörtünün de hafif ıslanma ihtimaline karşı Ross'un tişörtlerinden birini buldum. Islak olan ayaklarımın kaymaması için dikkatlice inerken kendi kendime hâlâ bu yabancıyı sorguluyordum. Kimdi, burada ne işi vardı? Açıkçası bir aydır pek dışarı çıkmadığım için Zayn ve Ross dışında başka bir erkek ile konuşmamıştım. Şimdi yağmurun karşıma çıkardığı bu adam beni heyecanlandırmıştı.

Salona indiğim de ona havlu ve tişörtü uzattım. "Ben de toparlansam iyi olacak." Ve tekrar yukarı çıktım.

Üstümü değiştirip saçlarımı yeteri kadar kuruladığıma emin olduktan sonra aşağı indim. Dekor için kullandığım şeyleri inceliyordu. Biraz plaklara baktı ve gülümsedi.

"Plak koleksiyoncusu musun?" Bana dönmeden sorduğu soruyu cevaplamak için yanına gittim.

"Sayılır. Sadece değer verdiklerim." Omuz silktim.

"Ah, bu arada." Deyip tişörtü nazikçe çekiştirdi. "Kimin bu? Eğer sevgilininse onunla da tanışmak isterdim. Yanlış anlamasın diye?"

Trouble Ψ Wildest Dreams //DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now