Chapter 35

260 25 72
                                    

▪▪▪

  H A R R Y

Yedi yaşındaki küçük Harold'u görünmez bir maske ile en ufak ayrıntısına dek gizlemeden önce, çok mutlu bir çocuktum.

Zihnimde hayali bir dünya kurmuş, gerçek dünyanın türlü pisliklerinden uzak bir hayat sürüyordum. İki katlı evimizin penceresinden baktığım dünya hayal gücümün oluşmasında en güçlü etkenlerden biriydi. Gündüzleri alabildiğine uzanan taze çayırların üzerine annem ile birlikte diktiğimiz çeşitli çiçekleri izler, geceleri ise zaman zaman annem ve babam ile yere uzanıp kendini büyülü bir şov ile gösteren yıldızların büyük geçidini takip ederdim. Kimi zaman uçaklar kendine yıldızların arasında yer edinmeye çalışırdı lâkin ben hemen anlar ve onların oyununa kanmazdım. Hem benim küçük dünyamda uçaklara yer yoktu çünkü o kadar küçüktü ki, yürüyerek her yere seyahat edebilirdiniz.

O vakitlerde, yedi yaşındaki bir çocuğun sahip olabileceği en muazzam şeylere sahiptim. Doyasıya koşabileceğim, kendime ait bir alanım ve yorulup eve döndüğümde beni karşılayan, annemin yeni yaptığı sıcak kurabiyelerim vardı. Ardından odama çıkar, babamın doğum günümde aldığı boya kalemlerim ile resim yapardım. Sıkıldığımda annemin yanına iner ve onun bana okuduğu efsaneler ile beslenirdim. Zaten birkaç saat sonra babam da gelirdi. Esasen bazı günler babam eve çok geç saatlerde gelirdi fakat yorgun olduğunu asla belli etmez, oyunlarıma eşlik ederdi. O zamanlar babamın neden bu denli çok çalıştığına anlam veremez, bunun cevabını kendi içimde bulmaya çalışırdım. Hatta beni sevmeyip, eve gelmek istemediğini düşündüğüm zamanlar dahi oldu. Tabii çok geçmeden bunun sebebini öğrendim...

Beş yaşına geldiğimizde ben daha ne olduğunu anlayamadan İngiltere'deki mutlu evimizi bırakıp Amerika'nın en kalabalık şehri olan New York'ta tamamen beton yığınlarının arasında, lüks bir apartman katına taşınmıştık. Babamın işinde yüksek bir terfi alması ile birlikte birdenbire gelen zenginlik benim kabusum olmuş, hayal gücümün santim santim azaldığına günden güne şahit oluyordum. Biliyorum ki annem de mutlu değildi çünkü artık eski sıcak kurabiyelerini yapmıyor, pastaneden satın alıyordu. Babam artık erkenden eve gelmiş oluyor fakat eskisi gibi neşeli olmuyordu. Pencereden baktığımda ise tek gördüğüm şey beton yığınları oluyordu.

Ve her şey böyle başladı...

Yaşım küçüktü belki ancak neler olduğunu kavramak zor değildi. Son zamanlarda hastanede geçen zamanlarımız, babamın günden güne solması...Her şeyin farkındaydım, ölüyordu.

Annem günün belli saatlerinde rutin olarak piyona çalmaya , tüm evi hüzünlü bir senfoni yankılanması kaplamaya başladı.

Artık odamdan dışarıya adımımı atmaz olmuştum. Neden böyle olduğunu anlayamıyordum, birkaç yıl önce fazlasıyla mutlu iken birdenbire ne diye mutsuzluğa koşar adım gidelim ki? Bunun cevabını da öğrenmem geç olmadı. Bana 'daha rahat ve kaliteli' bir gelecek vaad ediyordu yeni yaşamımız fakat esasen bunun hiç de böyle olmadığının kimse farkında değildi ya da görmezden geliniyordu. Dört duvar arasında kendimi cezalandırıyordum artık.

Bir suçlu arıyordum kendimce. Tüm bunların arasında okula  başlamam kötü müydü iyi miydi kestiremiyordum. Biraz olsun evden ayrılmam çok güzeldi hiç şüphesiz ancak yeni arkadaşlar ile tanışmam ne denli güzeldi bilemeyeceğim.

Uzakta kendime ait köşemde deftere bir şeyler karalamayı seçmiştim ben, insanların arasına karışmaktansa. Her şey git gide kötü bir hâl alıyordu.

Ve babam öldü...

Tarihi çok net hatırlıyordum, 12 Kasım 2009.

O zamanlar yalnızca on yaşında küçük bir çocuktum.
Birkaç sene sonrada annem tekrar evlendi. Ve ben ailemden tamamen kopmuştum. Yeni bir 'cici baba' rolünü evde istemiyordum, üstelik bu kez kocaman, ev demek için çok büyük bir villaya taşınmıştık. Evet, tekrar koşup oynayabileceğim özgür bir alanım vardı ancak mutlu değildim. Her şey karmakarışık bir hal alırken o bolluk içinde istediğim tek şey bol bol kağıt ve günlük olmuştu çünkü tüm duygularımı ilk önce şiir ve ardındansa şarkı olarak betimlemeye başlamıştım.

Trouble Ψ Wildest Dreams //DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now