Chapter 25

265 31 11
                                    

Bölüm 25: "I promise..."

Bölüm şarkısı: Miley Cyrus-Malibu

Medya: Harry'nin odası

~~~Harry'den devam...

"Uykun mu geldi?" Diye fısıldadım neredeyse kapanan göz kapaklarına bakıp.

"Başım ağrıyor." Diye cevap verdi bana. Bunu duyunca hemen yanımda duran kumandayı alıp televizyonu kapattım.

"Hadi gel seni yatırayım..." Diyerek onu kucakladım. Göz kapakları çoktan kapanmış yüzüne baktım ve yüzüme bir tebessüm yayıldı. Kollarını düşmemek için boynuma doladı ve o an dünyalar benim oldu. Onu tekrar kollarımın arasında hissetmek varya, mükemmeldi.

Merdivenlerden çıkarken o kadar dikkatli hareket ediyordum ki, maksadım ona zarar vermemek, canını incitmemekti.

Odama girerken kendimi misafir odasında yatmaya ikna ettim. Loş ışıkla aydınlatılmış odaya girdiğimde dizim ile destek alarak onu yavaşça yatağa bıraktım ve üstüne battaniyeyi örttüm. (Çok soğuk olmadığı için yorgan örtmüyordum.) Kendimi tutamayarak alnına bir buse kondurdum ve kokusunu içime çektim. Sonra kendime kızdım. Taylor uyuyordu ve ben...onun bu halinden faydalanıyordum. Yapmamalıydım.

Tam yataktan uzaklaşacakken minik elleri koluma dolandı ve beni engelledi.

"Gitme..." diye inledi.

"Ama gitmeliyim. Bunu sen de iyi biliyorsun."

"Korkuyorum. Bana tüm olanları anlattın ve sonuçlarına katlanmak zorundasın." Dediğinde kahkaha attım. Yatağa geri döndüm ve sırtımı yatak başlığına yaslayarak ayaklarımı uzattım. O da bana döndü ama o tam olarak yatıyordu. Dudaklarımı yaladım ve sırıttım.

"Taylor...sen var ya sen..." dediğimde omuzlarını "ne var" dercesine silkti.

"Uykum kaçtı."

"Kaçtı mı?"

Başını salladı. Biraz eğlenmenin kimseye zararı olmaz diye düşünürek ellerimi karnına uzattım. "Hmm, bakalım nereye  kaçmış? Buraya mı kaçmış yoksa buraya mı?" Derken onu gıdıklıyordum, o ise kahkahalarının arasından durmam için yalvarıyordu.

"Dur...Harry lütfen..." derken ben kıkırdıyordum ve bu kadarın yeterli olduğunu düşündüğümde durdum ve onun beni gıdıklamasına izin verdim. Aslında gıdıklanmıyordum fakat o bozulmasın diye yalancı kahkahalar atıyordum. Çünkü ben gıdıklanmazdım. Tabi bir kişi vardı ki, o da annem, beni sadece o gıdıklayabilirdi. Çünkü o hassas bir bölge buluveriyordu. Kimse o bölgeyi bulamaz sanıyordum ki, Taylor'ın eli oraya gider gitmez keskin bir kahkaha attım ve bu gerçekti. Cidden gıdıklanmıştım. Ani bir hareketle onu altıma aldım. İkimizde nefes nefeseydik ve gülümsüyorduk. Onu uzun zaman sonra ilk defa benim yanımda bu kadar mutlu görüyordum.

"Demek ki, Harry de gıdıklanabiliyormuş."

"Demek ki, Taylor da gıdıklanabiliyormuş."

Kıkırdadı ve gözünün önüne gelen kahkülleri ittirdi. Onları her ne kadar sevse de bazen sinir bozucu olabiliyor gibi görünüyordu. Birden suratı ciddileşti ve olanca masumluğu ile sordu.

"Şehre dönünce kalbimi kıracak mısın yine?"

Yutkundum. Ne dese haklıydı çünkü.

"Hayır, söz veriyorum."

Gülümsedi. Bu cevabım onu tatmin etmişti belli ki. Onunla tekrar sevgili olabilirdik aslında, eğer Edgar olmasaydı. Onu seviyordum. Peki o beni seviyor muydu? Bilmiyordum işte. Ve bu emin olun çok acı vericiydi.

Trouble Ψ Wildest Dreams //DÜZENLENİYOROù les histoires vivent. Découvrez maintenant