Chapter 17

312 40 11
                                    

Bölüm 19: You Can Take Everything I Have...

Bölüm şarkısı: Demi Lovato- Skyscraper

————————————————

Skies are crying,
Gökyüzü ağlıyor,

I'm watching,
Ben izliyorum,

Catching teardrops in my hands .
Ellerim gözyaşlarını yakalıyor.

Gökyüzü bugün de ağlıyordu. Sanki benimle birlikte acı çekiyormuşçasına, ne zaman üzgün olsam yağmur yağıyordu. Sanırım gökyüzü de bendendi.

Evimizin konumundan olsa gerek, pencereden yağmuru izlerken, yağmurdan kaçan ateş böcekleri gözüme çarpıyordu. Arkalarında bulunan ışın topları bir yanıp bir sönüyordu. Aynı ben gibi, ya da Harry gibi. Harry'de bir yanıp bir söner gibi dengesizdi.

Bugün zorunlu olarak şirkete gitmek zorundaydım. Çünkü bugün ilk defa Bay Brochetta ile tanışacaktım. Yani öyle ya da böyle Harry'i görecektim.

Çoktan hazırlanmıştım fakat yatağın üzerine oturmuş, dışarıyı seyrediyordum. Keşke tüm gün böyle kalabilseydim ancak mümkün değildi. Sanki odamdan çıktığım her an, başımdan geçebilecek her türlü kırıcı olayı bir mıknatıs gibi kendime çekiyor, ve odamda sahip olduğum kısa süreli harikalar diyarının yerini bulunabileceğim en ama en kötü labirent alıyordu. —ayrıca normalde pek fazla uzun cümleler kurmayan ben, tam otuz iki kelimelik bir cümle kurmuştum.

Ama zorundaydım, o şirkete gidecek ve onun meymenetsiz suratını görecektim. Eh, en azından bir Edgar vardı beni düşünen.

Bende o yüzden odamdan çıktım. Pekala, en azından şimdilik kapıyı açınca kafama bir şey düşmemişti. Daha bunun evden çıkması vardı.

Merdivenden indim, ve tam olarak kapının önünde durdum. Hala evden çıkıp çıkmamak konusunda oldukça kararsızdım. Belki de tam ben evden çıkınca bir şimşek çakacak ve şansıma bana denk gelecekti ve ölecektim. Veya tam kaldırımda yürüyorken bir araba kontrolden çıkacak ve beni ezip geçecekti. Ya da bir grup insan tarafından ezilebilirim, belki de bir uzaylı beni rehin alırdı.

Evet, oldukça saçma düşünüyordum belki ama bunlar aklıma gelen olasılardan bir kaçıydı. Olmadı, şirkette kesin bir şey olurdu. Acaba evde kalıp buradan şarkılarımı göndersem ve ses kayıdını da burada yapsak olmaz mıydı? Bence olurdu.

"T-swizzle? Çıkmayı planlıyor musun? Benim pek vaktim yok."

Abim Ross'un sesiyle kendime geldim ve kendimi şu saçma düşüncelerimden kurtardım.

"Üzgünüm, Ross." Dedim ve kapının koluna yöneldim. Fakat Ross elini, elimi durdurmak için kullandı. "Hey, sen iyi misin?" Gülümsedi.

"Elbette, sadece biraz dalgınım..."

Her ne kadar ikna olmamışa benzese bile, başını salladı fakat gözleri ile yüzümü taramaya devam etti. Gözlerimi devirdim, "Hadi ama Ross. Bırak da gideyim."

Elleri ile saçlarımı karıştırdı, "Beni kandıramazsın, Tay-Tay. Şimdi gitmene izin veriyorum fakat bu demek değil ki bu konu burada kapandı."

Bıkkın bir edayla dudaklarımı büzdüm ve kendimi dışarı attım. Umarım düşündüğüm saçmalıklar başıma gelmezdi...

Şirketten girer girmez dikkat çekmeden kayıt odasının bulunduğu koridora geçiş yapmanın verdiği huzur ile gülümsedim. Şimdilik başıma bir şey gelmemişti. Umarım şimdi de gelmezdi. Kapının kolunu hızla açtım ve...

Trouble Ψ Wildest Dreams //DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now