Chapter 21

235 32 14
                                    

Bölüm 21: Treat You Better

Jorge Blanco: Podemos

~~~

Gözlerimi araladığımda, ilk gördüğüm kişinin Harry olması benim sınavım mıydı, bilemiyordum fakat eğer ki bir sınav ise, oldukça zorlu bir sınavdı.

Göz kapaklarımı kaldırmak sanki tonlarca ağırlıktaki bir kayayı kaldırmak kadar zordu. Öte yandan sanki göğsümün üzerinde bir ağırlık varmış, sanki biri varmış gibi zor nefes alıyordum ki daha neler olduğunu hatırlamıyordum bile. Her neyse çok kötü olmalıydı.

"İyi misin?" Demişti Edgar. Onu cevaplamadan çevreye olabildiğince göz gezdirdim. Bu orta hastane odasında Edgar dışında Ross, Carla ve kartından görebildiğim kadarıyla Dr. John vardı. Tabii kapıdaki Harry'i saymasak.

O da oldukça kötü görünüyordu. Yeşil gözlerinin altı mosmor olmuştu ve kızarık gözleri ile pek uyum içinde olduğu söylenemezdi. Oldum olası saçlarının düzgün ve şeklinde olmasına özen gösteren Harry, sanki hiçbir şey umrunda değilmişçesine saçlarını dağıtmıştı. Tabii ki umrunda olacaktı, sonuçta benim gibi bir sesi kaybetmek istemezdi. Yoksa beni önemsediği de yoktu ki!

Edgar'ın sorusuna geç de olsa cevap verdim.

"Evet, iyiyim. Sadece...neler oldu?"

"Sen lavabodayken birdenbire yangın çıktı. Çok panikledim, seni almak için oraya gitmeye çalıştım fakat güvenlik görevlileri beni zorla dışarı çıkardı. Sonra...seni beklemeye başladım ama lanet olasıca görevliler kılını bile kıpırdatmıyordu..." sustu bir süre ve derin bir nefes aldı. Zorlanır gibi bir hali vardı. Beni bu denli önemsemesi o kadar mutluluk vericiydi ki, anlatamam. Sonra devam etti.

"O geldi." Derken çenesi ile Harry'i işaret etti. Şaşırmıştım doğrusu.

"Ee.." diyerek anlatması için teşvik ettim fakat onun yerine lafa Harry daldı.

"Sonra ben geldim. Oraya sırf senin için daldım," derken bana iğrenirmiş gibi, sanki zorundaymış gibi bakıyordu.

"O alevleri geçtim ve seni kurtardım işte. "

"Hıh, onu da sağ salim başaramadı ama olsun." Diye mırıldandı Edgar ve ben kıkırdamama engel olmadım.

Harry sinirle bir şeyler homurdanırken ben sadece olanları düşünmekle yetindim.

Ölebilirdim, belki de Harry olmasa çoktan ölmüştüm. Ama bir bakıma eğer Harry olmasa, bu balo da olmayacaktı. Yani ona teşekkür edemezdim, etmeyecektim. Zaten Carla ve Ross ona teşekkür etmiştir.

"Pekala, kendinize dikkat edin ve lütfen bir hafta boyunca çok hareket etmemeye de dikkat edin. Koşmayın ya da ağlamayın. Çığlık atmayın çok gerekmedikçe. Nefes borunuzu zorlamayın."

"Teşekkürler..."

Taburcu olmanın verdiği rahatlıkla hastaneden dışarı adımımı attım fakat sert esen rüzgar biraz sendelememe sebep olunca Edgar koluma girdi. Ona dönüp minnettarca gülümsedim ve Harry'nin delici bakışlarını önemsemeden arabaya yerleştim. Edgar da sürücü koltuğuna yerleştiğinde gitmek için hazırdık. Carla ve Ross kendi arabaları ile geleceklerdi.

Edgar arabanın içinin soğuk olduğunu farketmiş olacak ki, ısıtıcıyı çalıştırdı. Beni önemsiyordu.

"Gerçekten korktum, Al."

"Tamam, buradayım işte. Sana benden kurtulma zaferini vermeyecek gibiyim ha?"

"Böyle düşünme." Deyince, o an Edgar'ın gerçekten de ciddi olduğuna tanık oldum. Elini elimin üstüne koyup bana gülümsedi. Bunu sorun etmedim. Arkadaşca bir şey olarak görmüştüm sonuçta.

"Sana söylemek istediğim bazı şeyler var, Alison." Dedi. Ona döndüm. "Ne gibi?"

"İznin olursa seni bir yere götürmek istiyorum. Orada anlatmak iyi olacak."

Sessizce başımla onayladım onu.

O, bilmediğim yerlere sürerken, ben de bir yandan çaktırmadan onu seyrediyordum. Yakışıklıydı, yukarıda Tanrı var ki yakışıklıydı. Sarıya kaçan saçları ve mavi gözleri ile benden pek de bir farkı olmasada sempatik olması da vardı. Ayrıca bir ortama kolayca uyum da sağlayabilirdi. Ama ben yapmazdım.

"Biliyorum, lanet olası bir yakışıklılığım var!"

"Senin bu günlerde çenen mi uzadı ne ?"

Diyerek utanç ile koltuğa gömüldüm. Ona yakalanmak kesinlikle en kötü şeylerden biriydi.

Sonunda araba durduğunda anladım ki gelmiştik. Sessizce etrafıma bakındım.

Sahil kasabasını andırsada değildi. Sadece şirin evlerden oluşan sessiz bir kasabaydı.

O arabadan indiğinde ben de merakla indim. Yanıma geldi ve beni bir yerlere sürüklemeye başladı. Meraklı olmama karşın heyecanlı sayılmazdım. Bu Edgar idi, her an ne yapacağı belli olmazdı ama geçen şu bir aydan fazla olan sürede alışmıştım.

Bir banka oturduğumuzda, ilk kez heyecanlandım. Ne söyleyeceğini çok, çok merak ediyordum.

"Alison...Nasıl başlamalıyım?"

"Bilmem, senin konun ya bu."

"Haklısın." Güldü.

"Ee..."

"Bak Als, sanırım lafı dolandırmaya gerek yok ama...sanırım öyle olacak."

Susuyordum ve ne diyeceğini merakla bekliyordum. Hadi ama konuşsana...

"Senin çok özel biri olduğunu düşünüyorum, ki bunu farketmeni umuyorum. Seni o, yani Harry hep üzdü ve ben sinirden yumruklarımı sıktım. Ancak arkadaşca koruyabildim seni ama...Ben daha fazlası olmak istiyorum. Yani...senin arkadaşın olarak seni kollayabildiğim alanlar kısıtlı. Sana daha yakın, daha değerli olmak istiyorum. Bak, aslında bunun korumayla da alakası yok. O işin bahanesi. Ben ondan daha iyi olabilirim. Belki en iyisi olamam ama senin için en iyisi olabilirim. Belki romantik şeyler söyleyemem ama...Seni seviyorum Alison ve lütfen beni yargılama biraz sonra yapacağım şey için beni yargılama. Benimle çıkar mısın, Taylor Alison Swift?"

ne?

Ne?

NE?

Bunu beklemiyordum hemde hiç. Sanırım bu artık benim de hayal gücümün zorlandığı kısımdı. Ne diyecektim? Onu seviyorum ama o anlamda değil?

Offfff....

O, çok kibar, yakışıklı, iyi kalpli ama ben ona kalbimi verebilir miyim? Bir insanın kaç kalbi olur ki? Benim tek bir kalbim var o da Harry de. Ee, o zaman? Ondan almalı mıyım?

O zaten senin kalbini bir köşeye fırlattı. Hem de yıllar önce. O kalp tozlanmış, bekliyor birini. Ve Edgar kesinlikle o kişi .

Sanırım ilk olmasada sayılı anlardan biriydi bu, iç sesimi dinlemem.

"Evet, Edgar. "

Sonra Edgar hiç beklemediğim bir şey yapıp beni öptü, uzun uzun öptü. Artık bu dudakların Harry'e ait olmadığını anladığımda sol gözümden bir damla yaş, çiselemeye başlayan yağmura karıştı...

Ve kızın kalbi tozlarıyla beraber dondu.

|Not: Medya, Caspar Lee, yani Edgar. |

Trouble Ψ Wildest Dreams //DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now