73.Bölüm/İz Bırakanlar\

22 6 0
                                    

Eve vardığımızda elimdeki yayı bir köşe fırlatarak sinirimi atmak istesemde pek başarılı olamamıştım. Yerin altındaki odaya gidip biraz alıştırma yaparak tüm sinirlerimden kurtulmayı planlıyordum. Çalışma odasına girdiğimden önüme çıkan tüm hedefleri teker teker yumruklayarak sinirlerimi atmış olsamda hep kalbimin orda bir sızı hissedecektim. Daha fazla dayanamayıp yere çöktüm. Kapşonu çıkartarak ağlamaya başladım. İçim o kadar dolu, o kadar doluydu ki saatlerce ağlayabilecek haldeydim. Gece gizlice gidip her şeyi anlatsam acaba beni anlayışla karşılar mıydı?

Bunu yapamayacağımı biliyordum. O kadar arkalarından oyun oynayıp karşılarına ben şaka yaptım diyerek çıksam herkesin benden nefret etmesini sağlayabilirdim. Kafamı toparlayıp düşünmem lazımdı ama bu kafa toparlanacak gibi değildi. Eric odaya girerek

-Ne oluyor baba?

-Hani derler ya pişman olacağın işi asla yapma işte ben hata yaptım.

-Bak baba bunların güvenliği için yaptık bu planı. Annemin ve senin üzüldüğünü gördükçe içim rahat mı zannediyorsun. Şu aptal planı hemen uygulayarak halka kendimizi kahraman olarak göstermeliyiz sonrası kolay.

Eric haklıydı. Onların güvenliği için bu planı yapmıştık. Hatırlasana Kevin onlar senle beraberken kimin başı belaya girmedi? Gece olmasını bir yandan beklerken bir yandan çalışmaya başlamıştım.

Çalışırken gözlerimin bir anda kararması bir sorun olacağı anlamına geliyordu. Biraz dinlenerek çözülemeyecek sorun olmasada siyah doku beni tedirgin edercesine

"Geliyorlar."

-Kim?

"Arkanda iz bırakanlar!"

Siyah dokunun çoğu anlamsız konuşmasından biridir diyerek yaslandığım duvarda gözlerimi kapatarak dinlenmeye başladım ve çok geçmeden uyuyakalmıştım.

Etraf zifiri karanlık hiçbir şey gözükmüyordu. Yavaş yavaş etrafı görmeden yürüyordum. Çok geçmeden kendimi ormanın içinde buluvermiştim. Ormanın içinde nereye gittiğimi bilmeden sadece yürüyordum. Ağaçların üstünde tuhaf şekiller bulunuyordu. Yakınlaşarak bir anlam çıkartabilirim diye düşünsemde hiçbir anlam çıkartamıyordum. Ağacın üstünde yan çizilmiş uzun bir çizgi ve tam ortasına u şekline benzer düzensiz bir şekil bulunuyordu. Zifiri karanlık ormanda tek parlak olan şey buydu 

Ormanın içinde ilerlemeye devam etmeye başladım. Etrafta dolaşan muhafızları görmeye başladım. Saklanarak geçmelerini bekledim ama farketmediğim bir şey vardı kimse beni görmüyordu. Bunu farketmem uzun sürmemişti çünkü arkamdan gelen bir muhafızın burnumum ucundan geçip beni farketmemiş olmasından anlamıştım.

Mufafızları takip etmeye başlamıştım. Belki bir kanıt bulabilirdim. Muhafızları takip ederken bu yol bana tanıdık gelmişti hiç beklemediğim bir olay oldu hepsi bir anda durdu. Neden durduklarını anlamak için yanlarına kadar geldim. Ne bir ses ne de bir nefes alışları vardı heykel gibi öylece duruyorlardı. Karşılarında bir gölge görünmeye başladı. Zifiri ormanım içinde tek emin olduğum şey idi.

Kim olduğunu anlamaya çalışıyor olsamda nafileydi. O gördüğüm gölge buraya doğru yaklaşırken bende biraz geriye çekilerek beklemeye başladım ve çok geçmeden görebileceğim yere kadar gelmişti. Korkudan ellerim ve ayaklarım titremeye başlamış hatta kaçmamak için kendimi zor tutuyorum diyebilirdim. Karşımda siyah doku ile kaplı bir insan yada başka bir şey duruyordu ama bu biraz farklıydı. Hareket ederken ellerini ve ayaklarını birlikte kullanıyor, vücudundan is şekilde dumanlar çıkıyor, gözleri bembeyaz ve çok parlak olmasına nazaran vücüdun duruşu bir insanı anımsatıyordu. Bu çirkin yaratığın amacı ne olabilirdi acaba diye düşünmeye fırsat vermeden önündeki muhafızların başları çok hızlı bir şekilde bir o yana bir bu yana doğru salanmaya başlamıştı. O kadar çok korkmaya başlamıştım ki ayaklarım titremeye, hatta kalbimin ritmi bile çok hızlanmıştı.

Kaçmak için bir kaç geri adım atmama rağmen hala gitmiyordum. Bu merakım yüzünden başım çok kötü bir şekilde belaya girebilirdi. Çok geçmeden muhafızların başları durmuştu. Hepsi aynı anda bana doğru bakmaya başladı. Gözleri o gölgeninki gibi bembeyaz ve parlaktı ama vücutları hala insan vücuduydu diyecekken sanki bir kıyafet parçasıymış gibi üstündeki kıyafetleri ve insani deriyi bir hamlede paramparça ederek o gölge gibi oluvermiştiler.

Arkamı dönerek kaçmaya başladım. Bu iğrenç yaratıkların amacı her ne ise ben buna engel gibiydim. Dikkatsizliğim yüzünden yerdeki bir ağaç köküne takılarak düşmüştüm. Acı hissetmiyordum ama bunla beraber harekette edemiyordum. Ayağıma baktığımda artık nasıl düştüysem kemik kırılmıl ve dışarıya kadar çıkmıştı. İçimde önüme gelen her küfürü ediyor olsamda bu beni iyileştirmeyecekti. Çok geçmeden etrafım o gölgelerle sarılmıştı ama merak ettiğim bir şey vardı bunların arkamda olmadığını ve buraya bu kadar nasıl hızlı geldiklerini anlayamamıştım. Bir gölge diğerlerinden farklıydu çünkü o gölgenin göğsünde ağaçta gördüğüm sembollün aynısı bulunuyordu. Elini göğsüme götürdü ve her ne olacaksa çabuk olsun diye gözlerimi kapattım...

-Kevin...

-Baba uyan!

Gözlerimi ağır ağır açıyordum. Hala o gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Eric tedirgin bir sesle

-Ne oldu buraya?

-Ne olm...

Sözümü bitirmeden şaşkınlıkla etrafa bakıyordum. Nasıl olurda bu kadar gürültü bir sesi duymam diye yakınırken duvarın ordaki sembol dikkatimi çekmişti. Ayağa kalktığımda uyuduğum yerin düzensiz ve sert olmasında her yerim ağrıyordu. Duvara doğru gittiğimde rüyamda gördüğüm o sembolün aynısıydı ama bir değişiklik vardı, yazılan yerden is çıkıyordu.

-Ben ne zamandır uyuyorum.

-Yaklaşık yirmi dakikadır aşşağıdasın.

Yirmi dakika mı? Ben yaklaşık on dakika mı kendime kızmakla meşguldum ve geri kalan on dakikada uyumakla. Ben daha uykuya dalmadan bunların geldiğini anlardım dediğim gibi duvara vurmam bir oldu. Rüyamda direk etrafımda toplanmışlardı, belki gene öyle yaptılar belki uyuyorum diye öldürmediler rüyama girip beni uyardılar onu tam anlamyıncada odayı bu hale getirdiler.

-Bunu yapanı biliyorum.

-Kim baba kim?

-İz bırakanlar...

Doğa ÜstüWhere stories live. Discover now