52.Bölüm/Hatıra\

42 7 0
                                    

Gelecek; güçsüzler için ulaşılmaz, korkaklak için bilinmezlik, cesurlar için ise şanstır.

Karanlık...

Sisli bir ormanda koşuyorum. Aradığım biri ya da bir şey ama aklıma gelmiyor. Bir süre sonra öylece duruyorum ve arkamdan gelen biri beni kalbime hançer saplıyor. Kadın çok üzgün, yaptıklarından pişman ama ne cevap veriyor ne de konuşuyor sadece ağlayarak izliyor. Bir kız yaklaşırken kadın ortadan kayboluyor. Kadının bağrışı hala aklımda...

Üzgünüm Jason!

Kan ter içinde kalkmıştım. Bir şeylerin eksikliğini anlayabiliyordum. Sanki biri sabahları beni kaldırıyor hissine kapıldım. Hafızamı kaybetmiş olmama rağmen bazı anıları hatırlıyordum. Kapı aniden açıldı gelen Frank idi.

-Kahvaltı hazır.

Tamam şeklinde kafamı salladım.Ayağa doğrulduğumda etraf hafifçe kararmıştı.

Kevin... Kevin... Bulduk seni geliyoruz.

Frank'ın dokunmasıyla kendime gelmiştim.

-Ne oldu?

-Hiç sadece yorgunluktan.

Duyduğum sesler çok tanıdık gelmesine rağmem söyledikleri şeylerden bir anlam çıkartamamıştım. Frank ve Allen ile kahvaltı etmek için sofraya oturduk. Tam yemeğe başlarken çan sesleri kulaklarımızı kemiriyodu. Hep birlikte dışarı çıktık. Ne olduğunu anlamadan meydanda toplanan halkı görüyorduk. Onlara eşlik ederek bizde meydana gitmeye başladık. Yavaş yavaş yürürken ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Sırtıma birinin dokunduğunu hissederek arkamı döndüm Miras'tı.

-Sonumda seni bulabildim efendim.

Gülümsedim.

-Seni kaybettiğimi sandım.

Miras hiç tereddüt etmeden sarıldı. Bu biraz tuhaftı. Bir süre sarıldıktan sonra bıraktı ve dikkatimi çeken duvara bakmaya başladım.

Meydanım tam karşısında küçükçe duvar bulunuyordu. Üstünde dört kral kendi aralarında konuşuyordu. Büyük ihtimalle bizi bilgilendireceklerdi. Tam önlerindeki masa dikkatimi çekti. Üstünde küçük ve siyah renkli bir taş vardı. Taşın dört kenarında tutmaları için küçük kollar yapmışlardı.

SESSİZLİK...!

Meydan bir anda sessizliğe bürünmüştü. Dört kral hepimizin görebileceği şekilde yakınlaşdılar. Dört kral farklı renkler ve şekilde giyinmişlerdi. Kralların nereden geldiklerini Miras'a sordum. Miras gülümseyerek

-Altın zırhı giyen Atlantis'i, Siyah zırh giyen Vlad'ı, Kırmızı zırh giyen Yous'ı ve beyaz pelerin giyen ise Wernny denen yeri yönetiyorlar. Aslında pek iyi iş yaptıkları söylenemez Ama şimdilik barış içindeler.

Tamam şeklinde kafamı salladım.

Atlantis kralı öne çıkararak

-Bugünden sonra herkes refah içinde yaşayacak

Herkesin mutluluk çığlıkları kulakları sağır edercesine yüksekti.

-Artık kimse hastalanmıyacak, değersiz eşyalarınızı altın yapacağız ve en önemlisi ölümsüz olacağız.

Ölümsüz mü bu çok tuhaf çünkü bunu yapabilecek tek şey felsefe taşıydı.

Vlad kralı eline paslı bir kılıçla birlikte su aldı ve taşın yanına geçti. Kılıcı yanına koyarak su dökmeye başladı. Su siyah taştan akarken gökkuşağı rengini almasıyla işler daha tuhaflaşmıştı. Su kılıca her damlayışında keskin, huzur verici bir his veriyordu. Kral kılıcı eline alıp kaldırdığında gözlerimizi kamaştıran bir parlama oluşmuştu. Bu nasıl olabilir diye bağırdım. Bir anda dikatleri üzerime çekmiştim.
Miras kolumdan tutarak yavaşça uzaklaştırmaya çalışırken felsefe taşı için kavga başlamıştı. Dört kral köşelerinden tutarak çekiyorlardı. Taşın çatlarken çıkarttığı ses o kadar şiddetliydiki tüm herkes bir anda kulaklarını kapatmıştı. Krallar bunu umursamayarak çekiştirmeye devam ediyorlardı. Büyük bir patlama ile felsefe taşı paramparça olmuştu. Taşa yakın olan köylülerin büyük bir bölümü taşa dönüşmüş olsada krallara bir şey olmamıştı. Miras kolumu bırakarak bana bakmaya başlamıştı. Neredeyse tüm vücudum siyah doku ile kaplanmıştı.

-Ne oluyor bana?

-Taş seni etkiliyor Jason gitmeliyiz.

Krallara tekrar baktığımda ayağa kalkmışlardı. Vücutları tuhaf bir kalkan ile kaplıydı. Kırmızı zırh giyen kralın elinde ateşe benzer bir küre vardı. Siyah zırh giyen kralın gözleri simsiyahtı. Beyaz pelerin giyen kral hem kalkan hem ateş küresi hem de gözleri beyazdı sanki tüm özellikleri bu kraldaydı. Altın zırhlı krala baktığımda titreşim halindeydi. Gölgesi etrafında hareket ediyordu. Bunlar bana çok tanıdık geliyordu. Miras dürterek

-Acele etmeliyiz.

Miras'ı takip ediyordum. Allen ortalıkta yoktu. Merak ettiğim tek bir soru vardı Miras benden neden korkmuyordu?

Miras'ı kolundan tutarak durdurdum.

-Benden neden korkmuyorsun?

Miras gülümseyerek

-Seni tanıyorum çünkü.

Biraz tereddüt etmiştim fakat güveniyordum.

-Nereye götürüyorsun?

-Atlantis denizin dibine batmadan seni kendi zamanına götürmem lazım.

Miras'ı takip ettikten sonra durdu.

-Sessiz ol!

Yerimde duruyordum.

Evin içinden tuhaf bir yaratık Miras'a saldırdı. Kaçmaya çalışıyordum fakat ayaklarım hareket etmiyordu. Ne kadar çabalasamda ilerleyemiyordum. Sağ tarafımdaki evden simsiyah giyinmiş biri çıkageldi, gülüyordu. Karanlıktan çıkıp kafasını kaldırdığında şaşırmıştım. Allen'dı

-Senin için çok uzun bir yolculuktan geldim Kevin.

-Ben Kevin değilim.

-Ölmekten bu kadar çok korkacağını bilmiyordum.

-Benim adım Jason ve senden korkmuyorum.

-Ah doğru annen Jason demişti ismini.

Annemin ellerinde olduğunu duyunca siyah dokunun verdiğini ölüm hazzını hissediyordum.

-Seni öldürmek için gönderdi korkmana gerek yok.

Öldürmek için mi? Çocukken annemin öldüğünü gözlerimle görmüştüm. Şimdi hatırlıyorum da rüyamda gördüğüm kadın annemdi. O hançeri sapladıktan sonra üzgünüm Jason demişti belkide bu yüzden adımın Jason olduğunu düşünmüştüm. Siyah doku vücudumun her yerin yayılmaya başlamıştı. Allen'ın gözlerinin içine baktığımda korktuğunu anlayabiliyordum.

-Belki de senin ölmen için göndermiştir ha ne dersin?

Miras yaratığı öldürmüştü. Allen'a yönelmişti. Allen'ın yaptığu büyünün artık etkisi kalmamıştı direk üstüne atlayarak sağ elimi kaldırdım. Gözlerinin içine son defa baktığımda öldürmekten vazgeçtim.

-Seni öldürerek istediklerini vermeyeceğim.

Miras kapıyı açarak elindeki cihaz ile bizi kendi geleceğimize götürürken hafızamın yerine gelmesiyle Allen'ın neden burada olduklarını anlayamamıştım. Belkide Allen gibi beni öldürmek için gönderilip bundan vazgeçmiştir zamanla bunuda öğreneceğim.

Doğa ÜstüWhere stories live. Discover now