44.Bölüm/Karanlıktaki-2\

1.1K 69 22
                                    

Etrafımı saran 12 kişiyle nasıl büyü yapmadan savaşacaktım. Elimdeki bıçakla öldürecektim fakat bir insana nasıl zarar verebilecektim bilmiyordum. Elimdeki fidanı yere koydum. Gözlerimi kapattım bunu yapmam lazımdı. Gözlerimi bir anda açtım etrafı kıpkırmızı görmeye başlamıştım. Elimdeki bıçağı bana doğru koşan birine attım. Tam göğsüne gelmişti ve elindeki kılıçla birlikte yere yığılmıştı. Kılıç ayağıma kadar sürüklenmişti. Arkamdan gelen insan boynumun oraya doğru kılıç salladı. Eğilerek boynumun kesilmesini önlememle beraber yerdeki kılıcı alıp ona saplamıştım. Geriye 10 kişi kalmıştı. Bana doğru koşan üç kişiden nasıl kurtulacağımın planını yapıyordum.

Aklıma zamani yavaşlatmak gelmişti. Gözlerimi kapatıp odaklandım. Açtığımda hemen dibimdelerdi ve zaman yavaşlamamıştı. Elimdeki kılıcı kaldırarak bana doğru gelen kılıç darbesini engellemiştim. Tekrar kılıcı kaldırıp vurdu. Biraz geriye doğru savrulmuştum ancak hâlâ ayaktaydım. Elimdeki kılıcı şöyle bir baktım. Alev büyüsü veya buz büyüsü ile birleştirebilir miyim diye düşündüm. Alev büyüsünü okumaya başlamıştım. Onlar bana doğru yaklaştıkça kelimelerim daha da fazla hızlanıyordu. Bana doğru kılıcı kaldırıp vuracakken büyüyü bitirmiş şekilde kılıcı kaldırdım. Kılıç ikiye ayrılmıştı. Büyü işe yaramıştı ve buz büyüsünü okursam ne olacağı hakkında hic bir fikrimde yoktu. Sadece denemek istiyordum. Alev, buz ve yanında baska büyülerde düşünüyorumdum. Cebimde küçük büyü kitabı aklıma geldi velakin karşımdaki üç kişiyi önce haklamam lazımdı. Elimdeki kılıçla hızlı bir şekilde karşımdaki üç kisiye doğru savurdum. O kadar şiddetliydi ki ateşin sıcaklığını tenimde hissetmiştim.

Geriye yedi kişi kalmıştı ve ondan önce kitaptan büyü arıyordum. Saldırı için bir büyü bulmuştum. Bana doğru yaklaştıklarını görüyordum. Önce buz büyüsünü okudum. Daha fazla yaklaşmışlardı. Elimdeki kılıç ağırlaşmış hatta dahada keskin olmuştu. Açtığım büyüyü okumaya başladım. Bana daha da fazla yaklaşmıslardı. Büyü bitmişti. Hiçbir şey değişmemişti. Bana doğru gelen kılıç dabresine karşı kılıcı kaldırmaya çalıştım ancak ağır olduğu için kaldırmamla kendimi yerde bulmam bir oldu. Yedi kişi etrafı sarmış ellerindeki kılıçları saldırı için hazırda bekliyorlardı. Biri çıkıp bana doğru işaret etti.

"Şu bebeye baksana annesini bulun ağlıcak."

Hep bir ağızdan gülmeye başlamıştı. İçlerinden biri atılıp

"Bunun annesini ne tanırdık.!"

Hepsi birlikte kahkaha atmaya başladı. Bu sözle beraber çok sinirlenmiştim. İçimde tuhaflık hissediyordum. Göğüsümün tam ortasından bir baskı ve acı hissediyordum. Giydiğim tişörtü yırtarak çıkarttım. Göğüsümün tam ortasında vücuduma siyah bir şeyin yayıldığını görüyordum. Git gide tüm vücuda yayıldığını ve verdiği zevki hissediyordum. Vücudumun sağ tarafı siyah bir dokuyla kaplanmış ve boynumdan kulaklarıma kadar da kaplıydı. Düşüncelerim değişmiş sadece hayatta kalmak uğruna savaşmak istiyordum. Sağ elime baktığımda tırnaklar upuzun ve aşırı keskindi. Pençeden daha büyük ve keskin. Yedi kişi benden korkup biraz gerilemişti.

"Evet nerde kalmıştık. "

Biraz onlara bakarak sırıttım. İçimdeki korku denilen şeyden artık eser yoktu. Bana baktılar

"Bi bi biz şey şaka yaptık."

"O zaman şaka sırası bende ilk kim ölmek ister?"

Kahkaha atmıştım. Korkularını gözlerinden okunuyordu. Koşarak sağ elimi önüme gelen birine doğru atıp çektim.

"Başlıyorum."

Sol elimle tutup sağ elimi göğsüne doğru hızlı şekilde sapladım. Kalbinin atışını elimde hissediyordum. Nefes almakta zorlanıyordu.

"Söyle bakalım adın ne?"

Konusamıyordu.

"Adını söyle bırakcam. Üç saniyen var!"

"Bir!"

"İki!"

"Üç! "

Kalbini tutup elimi çektim. Kalbi elimde bir süre attıktan sonra durmuştu. Kalbi geri kalan 6 kişinin önüne doğru attım.

"Evet sıra sizde."

Hepsi birlikte önümde eğildi.

"Senin sayende biz insanların mahkum oldukları ormandan kurtarabilirsin."

"Beni öldürmeye çalışan insanları kurtarmak hadi ordan şimdi dağılın önümden!"

"Biz insanlara bir nevi hüküm sağladılar. Gelen her türlü canlıyı öldürmek için. Ancak bazı ağaçlar bizi kurtardı. Pek bunun etkisinden kurtulan yok ancak biz kurtulduk. Belkide bizim gibi kurtulan ancak saklanan insanlarda vardır. Biz tanınmamak için siyaha boyandık ve her gelen insan kılıçlardaki zehir ile bayıltarak sakladığımız yere götürerek olanları anlattık. "

"Tabiki öyledir. O zaman bende bu dünyanın hükümdarıyım. Siz bunları bana en doğrusu anneme laf atmadan önce düşüncektiniz."

"İnanmanı beklemiyorduk tam tersine zaman kazanmak istiyorduk."

Etrafta binlerce kırmızı Göz ağaçların arasından bana bakıyordu. Aralarından biri ormanın derinliklerinden yanıma doğru geldi.

"Meşur Kevin gelmiş. Seni burda beklemiyorduk gelmen iyi olmuş. "

Sırıtarak bana bakıyordu.

"Sizin gibileri tek hamlede öldürmek bana zevk veriyor acaba seni tek hamlede öldürmek nasıl zevk verecek öğrenmek ister misin?"

"Sana gönderdiğim insanlar ölmek içindi. 6 kişiyi hakladın diye kendini üstün gören saflardan birisin."

"O zaman desene beni küçük gören o saflardan birisin."

"Ağzını topla işkence ile öldürmek zorunda kalmayayım."

Sağ elimi agzina doğru atarak ağzını kopartıp önüne attım.

"Böyle daha çekicisin."

Biraz sırıtarak gülümsedim. Etrafımdan bana yaklaşan onca göze rağmen

Doğa ÜstüWhere stories live. Discover now