55.Bölüm/Kayıp\

40 7 0
                                    

Bana doğru yaklaşırken elindeki kılıcı sallıyor, dalga geçercesine gülüyordu. Kıyafet mi, kılıç mı? Karar veremiyordum. Kılıcı bana doğru saplamaya çalışırken kıyafetin olduğu yere yuvarlandım. Kıyafeti elime alarak onlardan biraz uzağa gittim. Kıyafeti giymemle kılıç darbesinin gelmesi bir olmuştu. Kendimi sola doğru atarak kılıcın bana saplanmasını önlemiştim. Bunun sayesinde kılıç duvara saplanarak kılıcı kırmıştı. Kılıcın kırılması ya kılıcın kolay kırılır olduğunu ya da adamın çok güçlü olduğunu gösteriyordu. Siyah doku içinde vücuduma yayılışı hızlanırken kapşonu kafama geçirerek diğer tarafta olan kılıca doğru gitmeyi planlamıştım. Adımımı atmamla önümden geçen ok gitmemi engelliyor hatta ölüme sürüklüyordu, bunu başarmam lazımdı. Etrafa baktığımda etrafta sadece ben ve beni öldürmeye çalışan insanlar vardı. Eğer siyah doku vücuduma yayılırsa ve benim kim olduğumu öğrenilirse burdan kimseyi canlı çıkartmıyacaktım. Kapşonu yavaşça çıkartarak karşımda duran insanlara baktım. Siyah doku yüzümün yarısından fazlasını kaplamıştı. Korktuklarını gözlerinden hatta tuttukların kılıcın ellerinde titremesinden anlayabiliyordum. Zamanı yavaşlatarak önce kılıca yöneldim sonra ise arkalarına geçerek zamanı eski haline getirdim. Önce saf gibi etrafa baktılar.

-Nereye gitti?

Hepsi yavaş yavaş geriye doğru gelirken içlerinden biri bana çarpmasıyla arkasına döndü.

-Süpriz!

Diyerek kılıcı kafasına doğru savurarak kafasıyla vücudunu yerinden ayırmıştım. Kafası yuvarlanarak bir masanın altına girmişti. Kısa bir süre sonra çığlık sesi ile masanın altından küçük bir kız çocuğu çıktı. Geriye sadece on bir kişi kalmıştı. Önce on bir kişiyi halledecek sonra ise küçük kızı çıkartacaktım. Kapşonu geçirerek küçük kızdan kimliğimi saklarak korkutmayacaktık. Kapşonu geçirdim, kafasını vücudundan ayırdığım adamın kılıcı yerdeyd uzanarak aldım ve önümde duran adama doğru fırlatarak saldırmaya başladım. Üç dört kişi öldürdüm derken sırtama kılıç darbesi alarak diz çöktüm. Geriye sadece yedi kişi kalmıştı. Kılıcı boynuma dayayarak

-O güçlerin senin gibi bir çaylağa verilmesi saçmalık!

Diyerek kılıcı ile boğazımı kesecekken zamanı tekrardan yavaşlatmıştım. Bu yavaşlatmayı bir daha yapacak gücüm kalmamıştı. Boynumu yavaşça çekerek yerine başka birini koyuvermiştim. Hem ordan kurtulmuş olacaktım hemde geriye sadece altı kişi kalacaktı. Zamanı eski haline getirdiğimde yerimde olan adam boğazı kesilerek ölmüştü. Ben ise hem sırtındaki kılıç darbesi hemde zamanı yavaşlatmak için kullandığım güç beni yıpratmış, yorgun düşünmüştü. Dizlerimin üstüne çöktüm ve gücümü tekrar toplamaya çalışıyordum. Liderleri beni öldürmesi için bir adamı seçerek bana doğru gönderdi. Ayağa kalkmayı deniyor olsamda başaramıyordum. Adam bana yaklalmıştı ve burdan kurtulacağımıda sanmıyordum. Zamanı tekrar yavaşlatmam kalbimin durmasına sebep olabilir hatta bu olmasa bile beni kesin olarak bayıltacaktı. Göğsüme attığı darbe ile yere düşmüştüm. Kılıcı göğsüme dayayarak gülümsedi.

-Sana acıyorum.

Diyerek ne kadar zor durumda olduğumu anlatmaya yetmişti. Kılıcı saplamaya yakınken adama atılan tabak ve bardaklar adamın dikkatini dağıtmıştı elimde duran kılıcı adama saplamamla sona ermişti. Bunları kimin attığına baktığında hiç beklemediğim bir şey ile karşılaştım, küçük kız. Ayağa yavaşça kalkarak bana doğru gelen adamlara karşı savunmaya çalışacaktım. Ayakta durmak için öldürdüğüm adımın kılıcı alarak kendi dengemi sağlayacaktım. Aklımda sürekli merak ettiğim bir soru vardı,  Siysh dokunun amacı ne? Siyah dokunun bana ne tür bir faydası olduğu şuana kadar anlamamıştım. Büyük bir güç mü veriyor yoksa cesaret mi ya da başka bir şey mi? Bunu çok merak ediyordum fakat konu bu değildi, konu karşımda duran beş kişiyi haklayarak küçük kızı buradan çıkartmaktı.

Kılıcı ileri doğru tutarak gelecek iki kişiyi bekliyordum. Bana doğru gelirken ayakta zar zor duruyor olmam buradan sağ salim imkansız hale getiriyordu. Burdan bir mucize ile kurtulacaktım ve o mucize çok zor bir ihtimale dayanıyordu. Gelen adamlardan biri kılıcı ayağı ile iterek dengemi kaybettirmiş ve yere düşmeme sebep olmuştu. Küçük kız tekrardan onlara bulduklarını fırlatmaya başlamış ve fazla geçmeden atacak bir şeyi kalmayınca başımda bekleyenleri tekmelemeye başlamıştı. Onu görünce kendimden utanmaya başlamıştım. O küçük ve gücü olmayan bir kız kendinden kat kat büyük ve güçlü adamların karşında korkusuzca saldırıyordu. Ben ise yerden kalkmayı bile beceremiyordum.
Kapı sert bir darbe ile kırılarak açılmıştı, gelen Miras' tı. Başımda duran iki adamın dikkatini çeken miras karşısına geçen iki kişiyi kılıç darbeleri ile yaralanmıştı. Dikkati dağılan iki adama elimde bulunan iki kılıcı var gücümle karınlarına saplamış, kendimden uzaklaştırmıştım. Küçük kız omzuma girerek

-Hadi çıkalım.

Çok sevimli bir kızdı. Beni ayağa kaldırmaya çalışıyor olması yüzümde küçük bir gülümsemeye sebep olmuştu. Karşımda Miras ve liderleri ölümüne savaşıyorlardı. Liderlerinde bir tuhaflık olduğunu seziyordum. Miras' a yardım etmem lazımdı yoksa sonu iyi bitmeyecekti.

-Jason kızın gözlerini kapat!

Neden bunu istediğini anlamamıştım fakat gözlerini ve kulaklarını kapatarak olanlara şahit olmasına izin vermiyecektim. Kızın fakasını göğsüme yasladım

-Hepsi geçecek.

Diyerek kızı avuturken sarılmaya başladı bu sırada Miras büyük bir gürültü ile düşüşğ üzerine baktığımda olanlar karşısında şok olmuştum. James gibi gizli ırktan mı yoksa bildiğimiz kurtadam mı anlayamamıştım. Derisi gizli ırka göre açık renkte ve tüylü, vücudu epey uzun ve kaslıydı. Liderlerin bir büyücğ ırkından olduğunu Miras' a attığı ateş topundan anlamıştım.

-Merhaba eski dostum.

Eski dostum mu? Bunlar birbirlerini nasıl tanıyor olabilir? Bunlara anlam verememiştim.

Miras tekrar ayağa kalkarak pençesi ile liderlerine vurarak karşısında bulunan duvara doğru fırlatmıştı.

-Doğru yolu seçtim.

Liderleri ayağa kalkmaya çalışırken Miras üstüne atlayarak onu orada kafasını kopartarak öldürmüştü. Küçük kızı sesi duymaması için kulaklarını daha fazla kapatmıştım. Miras kısa süre sonra eski haline gelerek yanıma doğru gelmişti.

-Sana bunları söylemek için uygun bir zaman bekledim, Üzgünüm.

-Önemi yokta senin gibilerin sadece bir söylenti olduğunu düşünmüştüm.

-Büyücüler tarafından bu laneti üstümüze aldık ve hala da devam ediyor kurtulamıyoruz.

Elimi omzuna atarak

-Bir yolunu bulacağız.

İçeri bir kaç kraliyet askerleri girerek

-Ne oldu burada?

Küçük kız ayağa kalkarak askerlerin yanına gitti.

-Bunlar beni korudu.

Diyerek askere sarıldı. Askerler yanımıza geldi.

-Yaralarınıza bir baktıralım. Sonra istediğiniz gibi gidebilirsiniz.

İki asker kolumun arasına girerek dışarı çıkartıken küçük kızın bana ellerini sallaması o kehanette geçen Kevin gibi olmayacağımı düşündürüyordu.

Doğa ÜstüWhere stories live. Discover now