66.Bölüm/Rose\

31 7 0
                                    

Vücudumda oluşan bu damarımsı dokuyu göstermek için Miras'ın tanığı bir doktor çağırtmıştı. Bu olayı öğrenen James ve Clara söylediğim sözlere rağmen gelmişlerdi.

-Üzgünüm Clara ve James ne dediğimi bilmiyorum.

Yüzlerini yere doğru eğmişlerdi. James söze girerek

-Aslında biz üzgünüz. Eskisi gibi yakın değiliz ama söz veriyorum olacağız.

Doktor kapıyı açıp içeri girdi. Bana doğru yaklaşırken burnumu yakan keskin bir koku artıyordu. Uzun bir pelerinle birlikte upuzun bembeyaz sakaları ve saçları birbirine karışmış aynı gandalf'ı anımsatıyordu. Elindeki çuvaldan bir kaç parça eşya çıkartarak boynuma bakmaya başlamıştı. Geldiğim yerde önce hastalığınım ne gibi etkileri olduğunu sorarlar sonra tedavi ederlerdi ama burda öyle değildi. Önce iyi bir araştırma sonucu elde edilen bilgilerle tedavi ediliyor, tedavi yanıt vermediği taktirde farklı yollara başvuruluyordu. Yaşlı doktor eliyle siyahımsı dokuya dokunduğunda garip bir görüntünün içine düşmüştüm.

Yarı karanlık için sanki birine yalvarırcasına bağrışlar duyuyordum. Cümleyi tam olarak anlayamasamda anladığım bir kaç kelime vardı. Öldürmek ve zaman kelimeleriydi. Biraz daha yaklaştığımda karşımda birinin varlığını hissettim. Görüntü bulanıktı fakat kelimeleri netti. " Yaşamak için yaşat..." Bu cümleden bir şey çıkartamamış olsamda bunu söyleyen kişinin kız olduğunu anlamıştım. Bulundukları yere biraz daha yaklaşmaya başlayınca yerde duran bir kaç ceset parçası dikkatimi çekmişti. Üstleri parçalanmış, vücudunda derin kesik izleri ve üstünde kurumayı bekleyen kanla karışmış siyah bir sıvı...

Cesetleriin içlerinden tanıdığım olup olmadığına göz ucuyla bakıp önümde biraz önce yalvarışları ile bağıran adama yönelmiştim. Arkadan kim olduğu anlaşılmıyordu bunun için önüne geçmem lazımdı ki önünde ise biraz önce o adama seslenen kadın vardı. Beni farkedip etmediklerini bilmiyordum bu yüzden emin adımlarla yürüyordum. Adamın yanından geçerken kalbinin ritmi hızlanmış, ayakların yerden kesiliyordu. Adamın yüzünün tam göründüğü noktaya gelmiştim. Arkamı dönüp bakmak istiyordum ama bunu yapamıyordum. İç sesimin buna pişman olacağımı söylesede merakıma yenik düşüp baktığımda ise ellerimi ve dişlerimi sıktım öylece donakalmıştım. Karşımdaki Eric'ti...

Bunun rüya olduğunu biliyor olsamda gerçekçi gibiydi belkide gerçekleşecekti...

Gözlerimi tekrar açtığımda karanlık bir odadaydım.

-Nerdeyim ben?

Çok geçmeden James cevap verdi.

-Kurtulman için tek şansın Kevin.

-Dur!

Yanımda üç kişinin daha olduğunu farkedince bana acı verici bir tedavi yapacaklarını ve bunu görmememin daha iyi olabileceği kanaatine varmıştım.

-Eric... Kötü yola düştü ve Atlantis'in sonu geliyor...

-Onu sadece sen durdurabilirsin bu yüzden şimdi bunu düşünme.

Burda bir şeyleri kaybedeceğimi anlamıştım. Tedaviyi beklersem onlarca insan ölebilir hatta iyileşmeyi beklerken bile Atlantis'in sonu gelebilirdi. Diğer bir seçenek ise burdan çıkıp Eric'i durdurmak eğer şanslıysam yaşardım.

-Ben bu tedaviyi reddediyorum.

Bir süre sonra mumları tek tek yakmaya başlamışlardı. Kalkmak için doğrulduğumda etrafımı daire içinde çevirmişler ve yazılar yazıyorlardı. Laneti kaldırmak için büyü kullanacaklardı ama hesaba katmadıkları bir şey vardı o da büyünün ters tepmesiydi, tedaviyi bırakmam iyi olmuştu. Tam olarak nerde olduğumu bilmiyordum. Dairenin içinden çıkarken bir amacımın olduğu tekrardan hatırlamıştım o da Eric'i kurtarmaktı.

James yanında getirdiği sopamı alarak yola düşmeye karar vermiştim. Kapıdan adımımı attığımda James arkamdan dokunarak

-Bizde geliyoruz.

Uzun zamandır beraber yolculuğa çıkmamıştık, özlemiştim. Gülümseyerek bu teklifi kabul ettim ve yola koyulduk. Boğazımda siyah dokunu bana verdiği acıyı görmezden gelerek yolumuza devam etsekte bu doku bazen öldürmeye teşebbüs ettirebiliyordu. Yaşlı doktorun bana dokunduğumda gördüğüm görüntünün ne olduğunu düşünürken James elini omzuma atarak

-Gene o saçma rüyalar değil mi?

-Rüya gibi değil James sanki ordaydım.

-Rüyaların senin rehberin kötü şeylerin habercisiydi unuttun mu? Buraya gelmeden öncede görüyordun.

-Ama böyle sık ve dehşet verici değildi?

-En son ne zaman uyudun?

-Dün ama bir kaç saat ondan öncesini hatırlamıyorum.

-Dinle beni Eric'i ordan çıkarttıktan sonra bir güzel uyu belki bu yüzden bu siyah doku böyle oluyor.

-Haklı olabilirsin.

Yürümeye devam ederken bir tapınak yolumuzun sağ tarafında gözüküyordu. Tapınağı görünce gözümün önüne gelen bir kaç parça fotoğraf karesi orda bir şeyler yaşadığımı anlatır gibiydi. Bu eksik bilgileri en kısa sürede öğrenmem lazımdı.

-Kevin nereye?

-Tapınak... Orayı hatırlıyorum bir ipucu olmalı.

Clara bu fırsatı bekler gibi konuşmaya girdi.

-Senin için burdayız zaten Kevin.

Tapınağa doğru yola koyulmuşken iptal ettiğim tedavi öncesi gördüğün görüntüler bu tapınakta olmuş olabilirdi veya bambaşka bir yerde bildiğim tek şey yarı karanlık olmasıydı.

Yolumuzdan sapmış şekilde yola devam ederken aklım Rose'a takılmıştı. O olmayınca bir yanımı eksik hissediyordum. Sonuç olarak bir kez daha kaybeden olmuştum

Doğa Üstüحيث تعيش القصص. اكتشف الآن