45.Bölüm/Karanlıktaki-3\

1.1K 85 21
                                    

Gücünüzün kalmadığını düşünün. Etrafınızda onca düşman var ama peste etmekte istemiyorsunuz ne yapardınız? Kaçmak mıdır çözüm? Yoksa saklanmak mıdır?

Etrafımdaki onca düşmanın bana yaklaştığını görüyordum. Karşımda duran liderlerine ise sırıtıyordum. Nefes alış verişim artmış, kalp atışım hızlanmış, ellerim titremeye başlamış ve göz bebeklerim büyümüştü. Kısacası korkmaya başlamıştım. Sağ elime baktığımda derideki kan akışları yüzünden siyahtan, kırmızı renge doğru değiştiği görüyordum. Binlerce göz bana doğru yaklaşıyorken benim tek yapmam gereken kaçıp saklamaktı ama bu korkaklıktı. Buraya girerken kendime söz vermiştim. Sonuna kadar gidip tüm korkularımla yüzleşmek için. Kendime olan inancımla beraber, Sağ tarafımdaki baskı artmıştı. Dizlerimin üstüne çökerek acı içinde bağırmaya başlamıştım.

"Hahaha... Şu çocuğa bakın"

Liderleri bunu diyen adamın ağzını kapattı. Yerde acılar içinde siyah dokunun geliştiğini hissediyordum. Gözlerimi kapattım. Siyah doku damarlarıma kadar girerek kanıma karışmış hatta bu sayede düşüncelerim, görme yetim ve gücüm artmıştı. Bunu sağlayan tam olarak kazanacağıma inanmamdı. Gözlerimi açtığımda gözlerim tamamiyle siyah olmuştu. Etrafa bakış açım değişmiş hatta her ayrıntısına, her hamlesine kadar görebiliyordum. Bana karşı yapılan tüm hareketleri, tüm düşüncelerini hatta tüm amaçlarını anlayabiliyordum. Ayağa kalktım. Etrafa baktım ve saldırıya hazırlandıklarını gördüm. Binlerce kişiye karşı tektim ve bu siyah doku benim için bir avantajdı. Bana doğru koşmaya başladılar. Gözlerimi kapattım. Zamanı yavaşlatmak için konsantre oluyordum. Gözlerimi açtığımda ise zaman durmuştu. İlk defa zamanı durdurmuştum ve ne tür zarar verebileceğine dair hiçbir şey bilmiyordum. Sağ elimle liderlerine dokunduğumda siyah dokunun bir kısmı ona doğru geçerek vücudunu içerden parçalanmıştı. Zamanı durdurmak, yavaşlatmaya göre çok fazla  yormuştu ve daha fazla tutamadan eski haline gelmişti.

Tüm herkese bunu nasıl aktarabileceğimi düşünürken toprağın yumuşak olması yayılmasına yardımcı olacağını düşündüm. Bana doğru çok yaklaşmışlardı ve elimi çok hızlı bir şekilde yere vurdum. Sarsıntı yüzünden tüm herkes yere düşmüştü. Elimdeki siyah dokunun tamamı vücudumdan çıkarak karşımdaki tüm herkese doğru toprak yardımıyla ilerliyordu. Bir kaç saniye içinde herkese buluşarak paramparça etmişti. Yerdeki fidanı elime aldım.

"Neden ben hariç herkesi paramparça etti?"

Fidandan bir yaprak düştü. Elime aldım. HER ŞEY DÜŞÜNÜR KEVIN. BENIM SENİ SECMEM İLE ONUDA SENİ SEÇMESİ AYNI ÇÜNKÜ BIZ SENDE SAVAŞMAK İÇİN DEĞİLDE TÜM INSANOĞLUNU KURTARMAK İÇİN SALDIRDIĞINI BİLİYORUZ.

Bunca zaman herkesin yanımda olma nedenini öğrenmiş oldum. Peki ya buraya girmeseydim ve yoluma devam etseydim ne olabilirdi ki? Belki kimseye güvenmeyip tek başıma devam ederdim, belkide korku yüzünden savaşmaktan kaçınırdım. Bunca zaman öğrendiğim tek şey inançtı.

Bunca şeye rağmen çok yorgun düşmüştüm ve bir yere uzanıp uyumam lazımdı. Yere doğru uzandım. Yanıma fidanı koyarak yukarıya doğru bakmaya başladım. Bunca yıldır buralardaydılar ve hiçbir ağaç karşı gelmemişti. Korktuları şey benden de onlardan da çok güçlü olmalıydı. Gözlerimi kapatarak uyumaya başladım.

Kevin...

Etraf karanlıktı. Sadece rüzgar sesi ile adımı sayıklayan birinin sesi idi.

Kevin...

Bunun rüya olduğunu anlamıştım peki ya rüya değilse?  Peki ya telepati yoluyla iletişime geçen biri ise? Sorduğu soruyu cevaplamam lazımdı.

Doğa ÜstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin