47. Bölüm: İhanet

442 18 1
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: SEKSENDÖRT-ÖLÜRÜM HASRETİNLE

"Okula gecikiyoruz senin yüzünden!"

"Okul?" Gözlerimi devirmeden edemedim. "Tabii sende haklısın. İki haftadır gitmeye gitmeye unuttun okulu. Hayır yani hasta olan benim okula gitmeyen sensin. Nasıl bir mantık bu ya?" Kaan oflayarak yatağından çıktığında annem gülerek sırtımı sıvazladı.

"Uğraşma çocukla Esil. Hadi sende hazırsan geç aşağıda bekle Kaan'ı. Bugün baban bırakacak sizi." Kafamı sallayıp merdivenlerden indikten sonra portmantodan deri ceketimi alıp giydim. Bugün hava bozuk ve hafif karartılıydı.
Hastaneden çıkalı iki hafta olmuştu ve annemde bende toparlamıştık.

Ben geçen hafta okula hiç gidememiş olsamda bu hafta üç gün gitmiştim. Üstelik ders notları vesaireyide halletmiştim. Ama Kaan Bey beni öne sürerek iki haftadır okula uğramamıştı. Sonra işler yine bana kalacaktı. Yine ben ona ders çalıştıracaktım.

Yine ben yine ben.

"Hadi abla çıkmıyormuyuz?" Ha ben size söylemeyi unuttum! Kaan bana verdiği sözleri bir bir tutmaya başladı. Nasıl mı? Mesela bana olan ilk -ilk diyorum çünkü hayatı boyunca bana para verse bitmezdi o borçlar- borcunu ödedi ve o günden beri bana 'abla' diyor,sadece aşırı sinirlendiğinde 'Esil' i kullanıyordu.

Neyse bu da bir gelişmedir degil mi? Ah,Uzel'e gelecek olursak...henüz yemek mevzusuna giremesekte bu akşam için bir şeyler düşünüyordum. Yarın akşam annem ve babam iş yemeğine çıkacaklar. Kaan zaten evde olmaz. Uzel'i bize davet edip ona en güzel(!) yemeğimi hazırlasam çok güzel olur bence.

E verdiği söz de var. İnkar etse onca şahitimde var. Kısacası yemek zorunda. Kaan'ın önden çıkmasıyla bende anneme sarılıp çıktım evden. Babam bizi dışarıda bekliyordu. Arabanın ön koltuğuna oturacaktımki Kaan'ın "Abla Uzel abi sana sesleniyor," demesiyle hızla arkama döndüm.

Tabii bizimkide fırsattan istifade kaptı ön koltuğu. Gözlerimi devirip arkaya yerleştim. Çocuk gibi inatlaşmayacaktım herhalde. Ya da kimi kandırıyorumki ya. Bal gibide inatlaşırdımda aklım Uzel'e kaymıştı. Ona haber verecektim daha. Telefonumu çıkarıp Uzel'e mesaj attım.

Gönderilen: Ukala'm
'Beni bekleme. Babam bırakacak okula.'

Telefonumun ekranında 'Onur' ismini görünce bekletmeden açtım. "Okula geliyorum," dedim çabucak. "Dediğin şeyi hallettim sümüklü. Okula erken gel."

"Yoldayım zaten. Babam bırakıyor."

"Anladım. Gelince yüzme havuzunun oraya gel. Seni bekliyorum." Telefonu kapatıp pileli eteğimin cebine koydum. "Kimmiş?" dedi babam dikiz aynasından bana bakarken. "Onur'muş babacığım. Okula bugün gelecek misin diye soruyorda."

Babam bir şey demeden yolu seyretmeye devam edince derin bir nefes verdim. Bu seferde telefonuma gelen mesaj nedeniyle bütün gözler bana dönmüştü. Gerilerek mesaja baktım.

Gönderen: Ukala'm
'Ben biraz gecikeceğim.'

Ne demek gecikeceğim? Neden peki?

Gönderilen: Ukala'm
'Neden gecikiyormuşsun?'

Gönderen: Ukala'm
'İşim var Esil. İlk derse yetişmeye çalışacağım.'

Şu an deli gibi ne işi olduğunu merak etmem doğal mıydı? Telefonumun ekranını kilitleyip kucağımdaki yandan asmalı çantamın üzerine koydum. "Akşam gelip alacağım ikinizide. Gitmeyin bir yere."

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now