17: Çay var

557 19 2
                                    

İki gün sonra kendini hazır hissetmiş olmalıki bana mesaj atmıştı.

Gönderen: Kurtarıcım?
Hâlâ istiyorsan konuşalım?

Ona istemeyeceğimi düşündüren neydi bilmiyordum. Ama Bukre'yi unuttuğunu ağzından duymadan rahat etmeyecektim. Dolayısıyla tabii ki konuşmak istiyordum. Ona olumlu mesaj attığımda bana bir konum atmıştı. Neresi olduğunu bilmesemde haritadan bakarak gittim.

Uzaktı. Taksimetreye baktığımda bundan daha da emin oldum. Şehrin diğer ucundaydı. Attığı konum son bulduğunda indim taksiden. Uzel'i aradım. İlk çalışta açtı.

"Geldin mi?"

"Geldim de anlamadım neredesin?"

"Dur," dedi. Bir süre bekledim. "Yukarı bak." Dediğini yaptığımda onun dördüncü kattaki bir pencereden bana el sakladığını gördüm. "Buradayım. Kapıyı açtım, yukarı gel."

Telefonu kapatıp şaşkınlıkla yukarı çıktım. Asansöre binmedim, merdivenleri çıktım. Kapıyı açmış beni bekliyordu. "Asansör ile gelirsin sandım."

"Böyle daha iyi," dedim. "Burası neresi?"

"Benim gizli mekan," dedi gülerek. "Annem falan bilmiyor söyleme sakın."

"Yok söylemem de..." Ayakkabılarımı çıkardım onun gibi. Ayakkabılığına koyup içeri geçtim. Bana yolu gösterdi. "Şaşırdım," diye mırıldandım. Zaten küçük bir apartman dairesiydi. Etrafa göz gezdirdim. İki kapı vardı ikiside kapalıydı. Mutfak, salonla bitişikti. Salonda L koltuk ve bir sehpadan başka bir şey yoktu.

Alan küçük, ev de boştu zaten. "Sana fazla küçük değil mi?"

"Büyük bile. Tek başımayım iki odası var," dedi. "Sürekli gelir misin?" Kafasını iki yana salladı. "Sürekli değil. Ben olmayınca annem panik atak krizleri geçiriyor," dedi gözünü devirerek. Koltuğu yepyeni duruyordu. Çok fazla gelmediğine emin oldum.

"Rahattır," dediğinde anlamayarak ona döndüm. "Koltuk diyorum Esil. Otursana."

"Hı," diye bir ses çıkarıp oturdum. Hala şaşkındım. "Öncelikle iki gün kaçmadım, işlerim vardı," diye açıklama yaptı. "Bir şey ister misin?"

"Ne var?" diye sordum. "Çay var içersen," dediğinde istemeden güldüm. "Ne oldu?" dedi. Kendimi tutamayıp daha fazla güldüm. Bu cümlenin devamı vardı. Aklıma o gelmişti.

Benim sana verebileceğim
çok şey yok aslında.
Çay var içersen,
ben var seversen,
yol var gidersen.

"İçerim," dedim gülerken. Anlam veremesede bana çay koymaya gitti. Kendimi durdurmak için çaba harcadım. Bana vay getirdiğinde bütün çabam boşa gitti. Tekrar gülmeye başladım. Çayı elime tutuşturdu.

"Ne oluyor Esil?"

"Aklıma bir şey geldi. Paylaşmak istemiyorum."

"İyi," dedi ters ters. Çayımdan bir yudum aldım. Kaşlarını çatarak ona döndüm. "Tek şekerli içtiğimi nereden biliyorsun sen?"

"Gözlemlerim ben," dedi omuz silkerek. "Çayda ilaç mı var niye kendine de koymadın?"

"Yuh Esil," dedi. "Ben sevmiyorum ondan koymadım. Ama koyayım en iyisi bir tuhafsın sen bugün." Kalkıp kendisine de çay koydu. Ben doğru mu anlamıştım yoksa o, kendisi sevmemesine rağmen beni çağıracağı için çay mı demlemişti? Benim için? Ve şimdi de benim için içiyordu.

AŞKTAN ÖTEDove le storie prendono vita. Scoprilo ora