5: Telefon konuşması

801 35 2
                                    

Artık Uzel'lerin evinde kalacaktım. Hiç olmazsa geçici bir süre. Hele dünkü olaydan sonra eve dönmem oldukça zordu. Dün Uzel'in dediği gibi beraber gidip eşyalarımı aldık. Doruk'tan hiç bir iz yoktu. Kırılan bahçe kapısının camıda yenilenmişti.

Uzel'e gelince... bana karşı-haklı olarak-biraz sinirliydi. Doruk'u korumuştum çünkü Uzel'in başı derde girsin istemiyordum. Yoksa Doruk'u hâlâ sevdiğimden falan değildi. "Günaydın," dedim, sabah sabah sigara içen Uzel'e. Cevap vermeyip sigarasından bir nefes daha aldı.

''Cidden mi, Uzel? Sabah sabah mı?" Konuşmak için bahane arıyordum aslında. Sigara ya da başka bir şey. Benimle konuşsa yeterdi. "Uzel, özür dilerim. Hâlâ kızgın mısın?" Yaslandığı tezgahdan destek alarak kendini itti. Sigarayı söndürüp "Kızgın mı? Kafamı Doruk piçinin ve senin özel ilişkinize takacak kadar aptal mı görünüyorum, Esil?" dedi.

"O zaman neden-" beni dinlemeyip mutfaktan çıktı. Belkide sorulardan bunalmıştı? Ya da Doruk ve Esil masalı dinlemekten bıkmıştı.

Bilmiyordum...

Hareketlenip peşinden odasına gittim. "Hadi ama! Neyin var?" Omuz silkip camdan dışarı bakmaya başladı.

''Uzel, burada kalmamdan rahatsızsan gidebilirim?" Onu ilgilendiren bir konuya giriş yapmışım gibi bana dönüp aradaki mesafeyi kapattı. "Bak Esil onu hâlâ seviyor musun diyorum net bir cevap veremiyorsun. Ona vurmamı istemiyorsun. Peki derdin ne? Senin için kavga edeyim. Ama abartmayayım. Dayak yiyen ben olayım. Bu mu cidden? Bunu mu istiyorsun?"

Kafamı birkaç kez olumsuzca salladım. Uzel'in eli acıdığında canım yanmıştı sanki. Onun nasıl dayak yemesini isterdim? Helede benim yüzümden. Her şeyi yanlış anlamıştı. "Bak...Özür dilerim. Amacım bu değildi. Ama anlamıyorsun ben sana bir-" sözümü kesip "Daha dün tanıdığım bir kız için kavga ediyorum ve daha dün tanıdığım bir kızı kurtarıyorum. Birde daha dün tanıdığım o kız benim onu anlamadığımı söylüyor. Çok garip nasıl anlamam!" dedi.

Odadan çıkmak için arkamı dönmüştümki bileğimden tutup kendine çevirdi. "Konuşmak istiyordun?" Artık istemiyordum. Çünkü Uzel gittikçe kırıcı olmaya başlıyordu. "Beni tanısaydın...Doruk'a vurma dememin sebebini senin başına bir şey gelmesinden ve canının yanmasından korktuğum için olduğunu bilirdin."

Bileğimi saran elleri boşluğa düşünce bende fırsattan istifade odadan çıktım. Ne yani şimdi Uzel'i alt mı ettim? Ya da ergenleşeyim biraz ona lafmı soktum?

💧

"Alo anne anneannem nasıl?" Hala hastanede olduklarını kanıtlayan anons sesleri geliyordu. "Kızım ameliyata en geç yarın alırlarmış. Biz biraz daha buradayız. Paran falan yetiyor değil mi? Bir sorun yok? Uzellerde mi kalıyorsun?"

Bıraksam daha konuşacak gibiydi. "Anne sen beni düşünme. Ben gayet iyiyim burada. Evet Uzellerde kalıyorum. Kaan ile babam ne yapıyor?"

"Baban dün gece hastanede benimle kaldı. Kaan'ı annemin evine bıraktık. Babanıda gece yoruldu diye sabah Kaan'ın yanına gönderdim. Bu gecede ben hastanedeyim kızım. Telefonlarını açamazsam ben sana dönerim. Şimdi kapatmam lazım."

"Tamam anneciğim, öpüyorum. Kendinize iyi bakın."

"Sende bebeğim,'' deyip telefonu kapattı. Annemi özlemiştim ama anneannemin iyi olmasıda önemliydi. Koridoru kontrol edip Uzel'in odasının kapısını tıkladım. Daha yeni uyandığını belki eden saçları ve gözleriyle çok tatlı görünüyordu. "Gel. Seninle konuşmak istiyordum bende,'' dediği gibi içeri girdim.

Her ne kadar laf da sokmuş olsamda burası onların eviydi ve küs kalmamalıydım. "Küs müyüz?" Bunu soran Uzel miydi gerçekten? Hani o küsmek sözcüğünü saçma bulan çocuk? Uzel Keskin? "Küsmem için bir sebep mi var?" dedim bilmiyormuşum gibi.

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now