38. Bölüm: İzler

422 17 0
                                    

MULTİ: UZEL VE ESİL (temsili)

Bölüm Şarkısı: Teoman- Aşk Kırıntıları (Bölüm içerisinde birkaç kez açmanızı rica edeceğim.)

"Yeter. Ağlama artık, dünden beri harap ettin kendini tatlım," dedi Çisel ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarımı silerken. "Bana inanmadı." Hıçkırıklarım durmuyordu.

"Melih ile aramda bir şey var sandı. Hep o pis şantajcının yüzünden. Ne olur ikna et onu. Ya da…ya da dur. Sen Melih'i ikna et. Melih'te onu ikna etsin. Bence inanır o zaman bana. Sence? İnanır mı? İnanır tabi canım niye inanmasın. Değil mi?" dedim umutla.

"Tatlım. Görmedin mi Melih'e dün yumruk attı. Melih ile konuşmak aralarını biraz daha bozmaktan başka bir işe yaramaz. Ama senin için ben konuşurum onunla."

"G-gerçekten mi?"

"Gerçekten. Ama tek bir şartla. Bu güzel gözlerinden artık yaş akmayacak. Sil bakayım gözlerini." Hemen elimin tersiyle gözlerimi silip gülümsedim. "Hadi. Git ve ikna et onu," dedim hızlıca. Gülümsedi. "Çıktım bile," deyip cidden çıktı.

Hayır anlamıyorum beni Melih'le nasıl yakıştırdı? Onun sevgilisi vardı bir kere. Ben öyle bir kızmıydım? Üstelik inanması için bir sebepte yoktu. Yani bence. Uzel'e göre 'Melih beni sevmiyor,' diye boşuna üzülmemişim. Varmış onunda bir sebebi. Beni neyle suçladı ya.

Ona inanamasamda bu olanların suçunu o aptal şantajcıya yıkıyordum. Yoksa Uzel bana inanırdı. Bırakmazdı o mızmızını. Bırakmazdı değil mi? Telefonum sesli bir şekilde çalmaya başlayınca ekrana bakıp açtım. "Efendim Onur?"

"İyi misin sen? Ağladın mı?"

"Değilim. Hani sana anlatmıştım ya şu şantajcı meselesini. O aptal yaptı yine yapacağını. Uzel ile beni birbirimize düşürdü. Bana inanmıyor," dedim burnumu çekerken. "İstersen bende konuşabilirim sümüklü?"

"Sağ ol. Çisel halledecek. Sen niye aramıştın?"

"Boş ver şimdi beni. Sana pasta getireyim mi?"

"Getirsene," dedim son heceyi uzatarak. "On beş dakikaya oradayım sümüklü." Telefonu kapatıp cebime koydum. Acaba Uzel, Çisel'i dinleyecek miydi? Dinlerse inanacak mıydı? Of ya of! Kapının kilit sesini duymamla annemin içeri girmesi bir oldu. "Esil," dediğinde anında gözlerimi silip gülümsedim.

"Efendim anneciğim?"

"İyi misin sen?" Kafamı salladım elindeki poşetlere bakarken. Yine bir ton alışveriş yapmıştı. "Kore dizisi izledimde. Çok dramatikti," diye yalan attım. "Bugünlerde hiç iyi görünmüyorsun ama neyse," dedi annem inanmamışca. "Anne valla ya. Lütfen gelme üstüme."

"Eskiden her şeyi anlatırdın kızım. Bir şey mi oldu? Anlat bana. Biliyorsun ben anlarım." Yeni komşumun oğlunu seviyorum desemde anlar mısın anne? Yanıma gelip koltuğa oturdu. "Hoşlandığın birisimi var? Benimlede paylaşmıyorsun."

"Yok anne bunuda nereden çıkardın?"

"Bu soruyu her sorduğumda gözlerini kaçırmandan, elinin ayağına dolanmasından. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Sonra…dalıp dalıp gitmeler. İkide bir dışarı çıkmalar. Her dışarıdan gelişinde yüzündeki daha önce görmediğim garip gülümsemen. Sık sık konuşmaman."

"Hatta hiç konuşmaman. Artık bizimle iletişimide koparttın. Sanki ağzından bir şey kaçıracakmışsın gibi. Mesela bak bugün gözlerin kızarmış ve dram falan diyorsun. Ama ben nedense buna hiç inanmıyorum. Sence neden kızım? On sekiz yıllık annen olduğum için olabilir mi?"

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now