35. Bölüm: Hedef

492 20 0
                                    

Multi: Harby ^-^

:) İYİ OKUMALAR… *_*

"Siktir! Siktir! Siktir! Dibimize kadar girdi orosbu çocuğu!" Yüzümü buruşturdum. Ses Uzel'indi ve birisiyle konuşuyordu. Gözlerimi açmadan kulak kesildim. Zaten açmam pek mümkün değildi. Göz kapaklarım kirpiklerimle birbirine mühürlenmişti adeta.

Dün gece çok geç saatte uyumuştum. Dün gece yaşadığım gerilim korku filmlerinde bile yoktu cidden. Kelimeler havada uçuşuyordu. Ne yazıyordu o kağıtta?

Tehlike devam ediyor...

Ah,bu kadar dibimize girmesi…çok ürkütücüydü. Ciddi ciddi korkuyordum. "Nasıl sakin olayım abi? Tek olsam sikimde değil de…Esil var yanımda." Abi mi dedi o? Kiminle konuşuyordu? Sesi odanın içide bir noktadan geliyordu ama tam olarak yerini belirleyememiştim.

"Ben ona yapacağımı bilirim ama-" Sanki sözü kesilmişti. Ama deyip kalmıştı. "Melih," diye bağırdı dişlerinin arasından. "Ben neyin derdindeyim sen ne diyorsun! Sus senide sikeceğim az kaldı, it herif!" 'Gölge' her kimse dün bizi dinlemişti.

Uzel'in bana 'mızmız' dediğini duyacak kadar bizi dinlemişti. "Tamam. Sen evi ayarla. Bizde geçeriz birkaç saate." Derin bir nefes alıp burnundan geri verdi. Keskin soluğunu işitmiştim. O her kimse Uzel'i sinirlendirmeyi başarıyordu.

"Kapat o çeneni! Hem çeneni hem de telefonu kapat!" Adım sesleri işittim. Bana doğru yaklaşan adım sesleri. Yatağın ondan tarafki kısmı çöktüğünde yanıma oturduğunu anlamıştım. Telefonu kapatmış mıydı?

Elinin birini alnıma koydu ve okşadı. Ya da ateşime baktı,emin değilim. "Yanımda sen olmasan bir saniye bile düşünmezdim de mızmız... Gerçi bir kez daha yaklaşmaya cüret ederse o zaman sen bile tutamayacaksın beni." Ne yapacaktıki? Öldürecek miydi?

Dün geceki silahı hatırlayınca kirpiklerim titredi. O silah gerçek miydi? Tabi ki gerçekti. Olmasa Uzel'de ne arasın. Oyuncak taşıyacak bir adama benzemiyordu. Peki ya,boş muydu? Belkide sadece göz korkutmak içindi. Ah,saçmalıyorum.

Uzel korkutmak için bunu yapmazdı. Belkide dün o kişi not bırakıp gitmeseydi Uzel onu gerçekten vuracaktı. Uzel'in eli alnımdan saçlarıma kaydı ve saçlarımı okşadı. Gözlerimi hafifçe açtım ve yeni uyanmış gibi bir mırıltı çıkardım.

"Günaydın," dedim gülümseyerek. "Hazırlan," dedi elini saçımdan çekip ayağa dikilirken. "Niye? Yine nereye gidiyoruz?"

"Buradan gitsek iyi olacak." Sesi düşünceliydi. "İzmir'e mi?" Kafasını iki yana salladı. "Başka bir yere. Sorguyu geç. Hazırlan." Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Zaten valizimde olan giysilerimin üzerine dışarıdaki birkaç parçayı koydum ve kendime giyecek birkaç parça kıyafet ayırdım.

Aslında çok terlemiştim. Bir duş alsam iyi gelebilirdi. Ama Uzel'in buna zaman tanımayacağınıda gayet iyi bilmiyordum. "Şort giyme sakın!" diye bağırdı koridordan. Gözlerimi devirip siyah bir tayt giydim. Ve üzerimede beyaz yarım kol bir tişört.

Kalan birkaç parça şeyide valizime doldurup zorlukla kapattım. Valizi itekleyerek merdivenlerin başına getirdim. Buradan aşağı salıversem bence bir pürüz çıkmadan inerdi aşağı kadar valiz. Ya da belki zorla kapatılan fermuarı patlayabilirdi.

"Valize bir böcekmiş gibi bakıyorsun mızmız. Sakın bana oradan yuvarlamak istediğini söyleme." Şirince sırıttım. Uzel gözlerini büyütüp valizi tuttu ve zorlanmadan aşağı indirdi. "Şimdi mi çıkacağız?"

"Önce kahvaltı falan yapalım. Biraz zaman geçsin."

"Duşta alsam?" dedim sevimli olduğunu düşündüğüm bir bakış atarak. "Esil önce yanıma gel. Merdivenlerde dikilmeyi kes ve yanıma gel. Hadi." Yutkunup yanına gittim. "Geldim. Oldu mu?"

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now