23: İtiraf

566 20 0
                                    

Gözüme perdenin açık olan kısmından sızan güneş ışıklarının vurmasıyla uyanmak zorunda kaldım. Gözümü kapatmama rağmen göz kapaklarımdan bile geçebilen güneş ışınlarına şapka çıkartarak kalktım sıcak ve huzurlu yatağımdan.

Bildirimlerime göz atarken İlker'in mesajını gördüm. Benimle görüşmek istiyordu. Konum atmıştı. Yüzümü yıkayıp kahvaltıya indim.

"İlk defa kendisi uyanmış," diye dalga geçti Kaan. Kaan'a dil çıkarttım. Beni beklemeden başlamışlardı çünkü uyandırılmak istemediğimi belirtmiştim. Ama cılız güneş ışınları buna bile izin vermemişti. Kahvaltımı yapıp İlker ile buluşmam gerekiyordu. Bu konuda isteksizdim. Çünkü Uzel'den bunu saklamak hoşuma gitmiyordu.

Kahvaltıdan sonra masayı topladım. "Bugün okulun yok muydu senin kızım?"

"Vardı da..." deyip dudaklarımı büzdüm. "Devamsızlığın lisedeki gibi olmadığını biliyorsun değil mi?" Tabii ki biliyordum. İlk gün bunu öğrendiğimde şok olan ben değilmişim gibi "E herhalde," dedim anneme bilmiş bilmiş. Baya baya hoca gelince ayağa kalkılmayan, saygısız bir sürü kişi ile aynı sınıfta olmak zorunda olduğum bir ortamdı.

Kesin ilk başlarda devamsızlığımı kullanıp sonra karda kışta okula gitmek zorunda kalacaktım. Bu tam olarak Esil'lik bir hareketti evet. "Anne sen bugün şirkete gitmemişsin. Dün gideceğim diyordun."

"Baban halledeceğini söyledi. Eve dosyaları getirirmiş."

"Ay kıyamazmışta." Gülerek "Ay aman," dedi. Sonra bir anda aklıma Kaan'ında masada olduğu geldi. Sessizdi bugün. Sahi onunda okulu vardı. Benim kardeşim okula gidiyordu doğru. "Senin okulun bugün tatil herhalde?"

"Kafa izni verdim kendime." Annem yakınarak "Daha okul yeni açıldı iki çocuğumda okula değil çilehaneye gidiyormuş gibi davranıyor Allah'ım," dedi. "Bakın çocuklar," deyip ikimizinde bileğine dokununca devamında ne geleceğinin ezbere bildiğim için "Altın bilezik mevzusu anladım," deyip bir salatalığı ağzıma atarak kalktım hızla.

"Esil nereye?"

"Anne üzerimi değiştirip çıkacağım sen Kaan'a anlat onu. Ben çok dinledim." Kaan gözlerini büyüterek bana bakınca dil çıkarma sırası bendeydi. Dilimi çıkarıp odama çıktım. Bazen 19 değil de 9 yaşında gibi davrandığımın farkındaydım ama bunu seviyordum. Halter yaka mini üst ve salaş bir keten krem pantolon giydim. Üşürüm diyede krem, çizgili bir kazağı omzuma attım.

Yandan zincirli ufak bir krem çanta aldım. İçine sadece anahtar, glosum ve bir kartım sığıyordu. Aşağı inip konverslerimi giydim. "Ben kaçtım!" diye bağırdım ve hızla çıktım. Şimdi annem peşimden gelip sorular sorardı yoksa. Sorular demişken Uzel neredeydi acaba? Evdeyse beni görürse o da sorular sorardı. Artık yalan söylemek istemiyordum.

Aslında teknik olarak yalan değildi. Çünkü bir şey demiyordum ama ben onunla bir şeyleri paylaşmak istiyordum saklamak değil. Telefonumu çıkardım mesaj atacakken dikkatimi çekince onu kayıt etme şeklimi düzenledim.

Eskiden 'kurtarıcım?' yazıyordu. Şimdi emindim. O beni kötü bütün olayların içinden çekip alabilirdi. Soru işaretini kaldırdım. 'kurtarıcımm' yaptım.

Gönderilen: Kurtarıcımm
Öğleden sonra dersin var mı?

Gönderen: Kurtarıcımm
Benim yokta senin vardı?

Bu benim ders programımı ezbere falan mı biliyordu acaba? Daha ben bile bilmiyordum.

Gönderilen: Kurtarıcımm
Gitmedim, gitmeyeceğim bugün. Soruma cevap?

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now