33. Bölüm: İtiraflar

430 22 2
                                    

Gördüklerime hâlâ inanamıyordum. Kırmızı bir şort giymişti ve üzeri çıplaktı. Ellerinde zarar gelmesin diye krem rengi sargı vardı. Gözlerimiz buluşur buluşmaz kafesten çıkıp kalabalığın açtığı aralıktan geçip yanıma geldi. Beni dövecek gibi bir hali vardı.

Gözleri kırpkırmızı olmuştu. Yüz kasları seyiriyordu. "Siktir! Esil! Ne işin var senin burada?!" Cevap verememiştim. Çünkü gözlerim kanayan dudağına takılmıştı. Diğer adama gözlerimi çevirdiğimde...ah! Adam pert. Uzel'in sadece dudağı kanıyordu ama bu bile içimi burkmaya yetmişti.

"Beni nasıl bul-Yoksa...Cidden sikeyim! Sana tehlikeli dedikçe burnunu her yere sokuyorsun!"

"B-bağırma. Asıl senin ne işin var burada?" O,kafes dövüşümü yapıyordu?

"Hadi koçum!" Bağıran, büyük ihtimalle kavgayı düzenleyen adamdı. Uzel'e sesleniyordu. "Siktir!" diye söylendi kendi kendine. Adamlardan homurdanmalar gelmeye başlamıştı bile.

"Sevgilini mi getirdin buraya, genç?"

"Vay ateşli hatunmuş!"

"Neler oluyor? Anlamıyorum?" dedim açıklama beklercesine bakarak. İlk raundu zaten kazanmıştı gördüğüm kadarıyla. Şimdi bir tane daha mı? Sinirle yüzünü sıvazladı. "Bu maça çıkmam lazım. Ah ama sen!" ne yapacağını bilmiyor gibi bir hali vardı.

Ellerini yüzünden çekip omzunun üstünden arkasına baktı. "Biraz daha burada durursam daha çıkmadan kaybetmiş sayılacağım Esil. Ne işin var senin burada anlamıyorumki." Sesi biraz daha sakinlesede dediğim şeyle dahada sinirlendi. "Çıkmak zorunda değilsin."

Bana sert bir bakış atıp kolumu tutup kalabalığa doğru çekiştirmeye başladı beni. "Nereye? Ben hayatta oraya gelmem!" dedim onu engellemeye çalışırken. "Buraya gelmişsin ama," dedi sinirle. Bunların hepsi niye erkek ya? Sadece sürtük gibi ortada gezen bir kız haricinde başka bayan yoktu ve cidden sinir bozuycuydu.

Uzel beni tellerle örgülü kafesin tam önüne getirdi. "Buradan kıpırdama Allah'ın cezası. Gözümün önünde ol."
Kafamı sallayıp 'tamam' diyecektimki Uzel kafese girmekten son anda vazgeçip bir anda dibimde bitti ve dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu.

Derin ama kısa bir öpücük.

"Şans için," diye fısıldadı dudağıma doğru. Şansa ihtiyacı olmadığını o da bende biliyorduk. Sadece öpmek istemişti ve öpmüştü. Ben bunca insanın içinde bunu yaptığı için utanırken o içeri girmişti bile. Elimden geldiği kadar arkamda dönen dedikoduları duymamaya çalışarak Uzel'e odaklandım.

Kız içeri girip elindeki havluyla Uzel'e yanaştı. Yumruklarımı sıkıp izlemeye devam ettim. Deli oluyordum ama burada olay çıkartacak kadar şuursuz değildim. Uzel, kıza bir şeyler söyledi. Sesi bu sesler arasında kaybolsada ayırt edebildiğim kadarıyla türkçe değildi.

Çenesinin ucuyla rakibini işaret edince kız oflayıp diğer adama yöneldi. Hakemle aralarında bir şey konuştular ve adam kafasını sallayıp dışarı çıktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordumki Uzel'in az önce konuştuğu hakem yanıma gelip Uzel'in boynundaki havluyu ve bir şişe açılmamış su verdi bana.

'Bunlar ne?' bile diyemeden tekrar içeri girdi. Uzel ile birkaç saniyeliğine gözlerimiz buluştu ama hakemin sesiyle yeni rakibine odaklandı. Şimdiki rakibi öncekinin aksine daha kaslı ve yapılıydı. Sertçe yutkundum. Ben kafesin dışındayken korkmuştum.

Ama Uzel korkmuş gibi bakmıyordu. Gayet tehditkâr bakıyordu. Hakemin uyarısıyla boynunu iki yana büküp çatırdattı ve dövüş başladı.

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now