40. Bölüm: Ölüm emri

456 17 0
                                    

MULTİ: ESİL Paksoy (temsili)

"Burada ne işimiz var?" Benim Doruk ile buluştuğum parktaydık. "Sıra sende Esil. Ben Doruk meselesinde yanındaydım. Şimdi sıra sende."

"N-neredeki o şimdi?" Aramızdaki mesafeyi kapatıp göz ucuyla ben Doruk ile buluştuğumda bizi izlediği yeri gösterdi. "Aynı Doruk piçi gibi habersiz gelmiş ve sen bana ondan kurtulmamda yardım edeceksin." Kaşlarımı çattım.

Nasıl bir yardımdan bahsediyordu? Onunla konuşmamı isteyecekse…yapardım. "Nasıl olacakmış o?" Eskiden olsa düşünmesini belki affetmek istediğini söylerdim. Ama artık emindim bunu istemediğinden. Zaten artık bunu söyleyebilecek gücümde yoktu.

Onu kendi ellerimle o değer bilmez kıza mı verecektim? Asla! Koluna elimi koyup gülümsedim. "Yanındayım. Ne yapmam gerek?"

"Sadece ayak uydur mızmız." Neye ayak uydur- Beni öpüyor muydu o? Ah,yanındayım derken bunu kastetmemiştim. Eski sevgilisini kıskandırmak için beni kullanmasından söz etmemiştim. Ben Doruk'ta onu kullanmamıştım.

Kendim halletmeye çalışmış üstelik Uzel'i uzak tutmuştum. Ah,bu yaptığı çok…adiceydi. Kollarındaki ellerim titremeye başlamıştı.

Sadece ayak uydur.

Şu an bundan başka şansım vardı sanki. Gözümden yuvarlanan yaşa lanet okudum. Ben okudukça yenileri eklendi ve üst dudağımda biriktiler. Tuzlu sıvıyı fark etmiş gibi duraksayıp üst dudağımdaki birikmiş yaşları öptü. Ben umursamayıp ömeye devam edecek sanırken elerini kulaklarımı kaplayacak şekilde yüzüme koydu.

Yanağımdan akan yaşı öptü. Mavilerimi mavilerine diktim cesurca. Üzülmesi,kaçması gereken ben değildim. "Ağlama," dedi usulca. Nefesi yüzümü okşamıyor kırbaçlıyordu adeta. "Neden ağladığımı sormayacak mısın?" Kesin yine saçma sapan bir şeyden dolayı ağladığımı düşünüyordu.

Hah! O ne anlardıki zaten. Ona göre kızlar tek kullanımlıktı. Bende öyle. Elimi yanağımda akmak bilmeyen ve beni huylandıran yaşı silmek için kaldırımıştımki bileğimden tutup yanağımdaki yaşı usulca öptükten sonra alnını alnıma yasladı. "Sormama gerek var mı sence?" dedi dudakları hâlâ yanağımdayken.

"Yanındayımdan kastım beni kullanman değildi," dedim burnumu çekerken. Beni öperek Bukre'yi kıskandırmak çok aptalcaydı. Bukre için bu kadar prodüksiyon fazlaydı. Kıstığım göz kapaklarımın altından gördüğüm kadarıyla kaşlarını çatıp yüzümü görebilecek kadar geri çekilmişti.

"Seni kullandığımı düşünecek kadar aptalsın Esil. Eğer seni kullanıyor olsaydım ağlaman umurumda olur muydu sence? Seni şu an hâlâ öpüyor olurdum. Ağaçlığın arkasına geçmiş bizi dikizleyen Bukre'ye inat öpüyor olurdum." Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım.

Söylediği yere baktığımda Bukre cidden ağacın arkasına sinmiş ağlayarak bizi izliyordu. Ama onların timsah gözyaşları olduğuna bahse girebilirdim. "Y-yinede bunu kendine yapmak zorunda değilsin." Saçmalıyordum. Ağır siklet saçmalıyordum.

"Şunu ne zaman anlayacaksın. Ben seni öpmek için öpmem. Tamamen hissiyatla alakalı. Ayrıca seni öpmek için bir başkasına soracak değilim. Seni öpmek için anca sana sararım. Seni öpebilir miyim mızmız?"

Deli gibi 'Hayır' diye bağırmak istiyordum. Beni kullanmadığını söylüyordu ama beni Bukre'nin karşısında öpmesinin bir açıklamasınıda yapmıyordu. Yapamıyordu.

Ben seni öpmek için öpmem. Tamamen hissiyatla alakalı.

Reddetmek için ağzımı açmıştımki yalanlarla dolu bir hıçkırık sesi yükseldi Bukre'den. Uzel umursamasada ben kafamı ona çevirdim. Yalandan ağlıyordu. Yoksa aldatmazdıki Uzel'i. Seven aldatmazdı.

AŞKTAN ÖTEWhere stories live. Discover now