36. Bölüm: Uçurum

543 16 4
                                    

MULTİ: MELİH (Yeri gelince Melih'in kim olduğunu öğreneceksiniz. Bilerek soy ismini yazmadım ;) )

*_* İYİ OKUMALARRR *_*

Ne o,yeni malikane mi buldunuz kaçmak için? Çok zekisin küçük Keskin. Ama bu zekanı kızını korumakta kullansan daha iyi edersin. Ha bu arada merak etme. Küçük köpeğin iyi olacak. Tabii aynı şey yeni hedefimiz olan senin deyiminle 'mızmız' ın benim deyimimle 'Esilcik' için geçerli değil.

Beynimde bir köşede tekrar eden cümleler beni allak bullak etmişti. Tepe taklak olmuştum sanki. Ne demek istiyorlardı? Bu açık…bir tehdit olamayacak kadar planlanmıştı. Bu…bu ölüm fermanı gibi bir şeydi. Uzel onların etlerini liğme liğme edecek daha sonra hepsini sikecekti. Ciddiyim.

Şu an onu görseniz…benimle aynı düşünürdünüz. Burnundan verdiği nefes kesinlikle bir boğa kadar -belkide daha- güçlüydü çünkü arabanın içini soğutmaya yetmişti. Elim emniyet kemerinin toka kısmını daha çok sıkarken diğer elim taytımı sıkıyordu. Ya da taytımla beraber etimide.

O kadar hızlı kullanıyorduki arabayı…bu hızla tekerleklerin altına girecek ufacık bir taş bile bizi takla attırabilecek güce sahip olacaktı. "Siktir!" dedi gözleri dikiz aynasında takılı kalırken. "Siktir!" Ne olduğuna bakmak için kafamı arkaya çevirecektimki elini nereye koyduğunu bilmeden kucağımda bir yere bastırdığında aslında bunu engel olmak için yaptığını bilsemde gözlerimin dehşetle açılmasına engel olamamıştım.

Avuç içi…özel bölgeme baskı yapmıştı. Elini çekip tekrar sıkıca direksiyonu kavrarken ben hâlâ şoktaydım ve yüzüm hatta gözüm bile yanıyordu. Belkide yaptığı şeyin farkında dahi değildi?

"Rahat dur!" diye bağırdı. "Arkaya dönme!"

"Neler oluyor?" dedim sesim titrerken. "Söylemezsen arkaya bakacağım." Sert gözleri anlık beni buldu ve sonra tekrar dikiz aynasında oyalandı. Onu şu an tehdit etmem doğru değildi ama bana ne olduğunu söylemeliydi. "Beni kışkırtma Esil. Sırası değil."

"Bana neler olduğunu söyleyeceksin!" Sesim sert çıkmıştı. Korkuyordum ve neler olduğunu öğrenmek en doğal hakkımdı. "Kes sesini!"

"Neler oluyor?!" diye bir kez daha sordum. O son nottan sonra çıldırmış gibi çıkmıştı benzinlikten. "Söylemezsen arkaya bakacağım," diye tehdit ettim bir kez daha. "O halde az önceki şeyi tekrarlamak zorunda kalacağım. Hadi! Durma,bak arkaya!"

Yerimde hafif sıçrarken ciddi anlamda titrediğimi hissettim. Bir soğukluk bedenimi ele geçirmiş tüylerimi diken diken yapmıştı. Kanım fokurdamıştı. O şeyi…bilerek yapmıştı. Beni kontrol altına alıp sesimi kısmak için. "Neler oluyor? Söyle. Lütfen," dedim daha sakin bir sesle.

Gaza yüklendiğini belli ederce kendini öne aldı ve elinin tersi bu sefer yüzüme baskı yaptı. "Kafanı sakın çıkarayım deme!" Sertçe yutkundum. Gözlerimi yavaşça yan taraftaki kenar aynasına çevirdim. Siyah bir Mercedes'in bize çok yakın olduğunu gördüm.

O da en az Uzel kadar deli kullanıyordu arabayı. Elinin birini şakaklarına dayadı ve sertçe baskı uyguladı. "O…o araba-" Sözümü bölen ne Uzel'in tehditleri, ne de ani frendi. Sözümü bölen kulaklarımı çınlatacak kadar yüksek bir silah patlama sesiydi. "Uzel?!"

"Kafanı çıkarma!" O adam peşimizdeydi. Neydi adı? Gölge? Evet,o. Peşimizdeydi.

Küçük köpeğin iyi olacak. Tabii aynı şey yeni hedefimiz olan senin deyiminle 'mızmız' ın benim deyimimle 'Esilcik' için geçerli değil.

AŞKTAN ÖTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin