1. Bölüm

2.1K 65 13
                                    

Aşk; görmekten çok özlemeyi sever,
dokunmaktan çok düşlemeyi...
Ve aşk öyle haindir ki
Nerde imkansız varsa gider onu sever

~~ÖZDEMİR ASAF~~

MULTİMEDYA: ESİL PAKSOY ^_^

"Günaydın kızım."

"Günaydın anneciğim."

Bugün de her zaman olduğu gibi sıradan bir selamlaşma ve kahvaltı sahnesi. On sekiz yaşındayım ve beş yıldır İzmir'deyim. Daha önce Sinop'ta oturuyordum. Biliyorum,bir çoğunuz Sinop'u bile bilmiyorsunuz. İzmir ne...Sinop ne. İklimi bile farklı. Bu kız oradan İzmir'e neden geldi diyorsunuz.

Babamın naçizane sözde bizden onemli olmayan ama aslında bizden önemli olan işleri icin geldik. 'Biz' den kastım annem ben ve benden dört yaş küçük kardeşim Kaan...Ha pardon ben kendimi tanıtmayı unuttum.

Ben, Esil Paksoy. İsmim aslında Şerefli, şanlı, itibarlı ve otoriter kişi anlamına geliyor. İsmimin anlamını da fazlasıyla taşıyorum. Otoriter biri olduğumu da kabul ediyorum. Henüz on sekiz yaşıma yeni girdim. Aslında bu şehre istemeyerek gelmiştim. Ama şimdi seviyorum.

Alışmakta zorluk çektiğim bu şehirde şimdi lise sonu okuyacağım ve şu an yeni girmiş olduğumuz yaz tatilindeyim.

"Kızım hadi kalk. Daha yan tarafa yeni taşınan komşuya gidecegiz." Tanıştırayım: Annem ve şu komşu merakı... Burası site değil bir mahalle olsaydı şayet annem muhtarı olurdu.

"Anne ben gelmeyeceğim. Uyuyacağım."

"Emin misin?" Sanki hayati bir karar veriyorum ha. "Eveet" dedim son heceyi uzatarak.Tatiller ne içindi? Tabi ki uyumak için. Komşuymuş, hah! Yeni taşınmışlar falan da filanda. Bundan bana ne acaba? Ben u-yu-ya-ca-ğım. Ama çalan telefonum uykuma çomak sokma peşindeydi.

Yastığın altı kırk dönümlük araziymiş gibi telefonu bulamadığımda ister istemez başımı kaldırıp yastığın altına baktım. Ben az önce buraya dokunmuştum ama illa kafamı kaldırınca elime gelecekti bu telefon. Telefonu cevaplamadan anneme baktım. Odama eşyalarımı yerleştirmişti.

Çıktığında açtım telefonu.

"Hım?"

"Alo Esil?" Uyku falan kalmamıştı, sesini duyunca. Yatakta doğrulup sesime dikkat ederek "Ya sen hala ne yüzle arıyorsun beni, yüzsüz herif?" dedim öfke ile.

"Bak lütfen böyle yapma beni affet. Daha kaç kere özür dilemem gerek?" Yüzsüze bak ya! Sanki marketten al dediğim şeyi unuttu da özür diliyor. "Dileme Doruk, dileme," deyip telefonu suratına kapattım. Dorukla on altı yaşımdan beri çıkıyordum.

Bana İzmir'i sevdiren oydu. İzmir'i gezdiren, İzmir'e alıştıranda oydu. Ama biz bir ay önce ayrıldık. Hikayem tam da böyle başladı. Çok mutluyduk, fazla mutlu.

Böyle mutlu olduğumda birileri ya da bir şeyler mutluluğumu mutlaka bozardı. Ama bu sefer mutluluğumu bozan en yakın arkadaşım Elif ve sevgilim Doruk oldu. Elif benim tek yakın olduğum kız arkadaşımdı. İzmir'de iki tanıştığım kişiydi. Çok güvenirdim ona. Tabi Doruk'ada... Bir yere gittiğimde falan Doruk'u hep Elif'e emanet ederdim.

Meğer bizim Doruk'un yanımda olma sebebi kız arkadaşımmış. Onu elde edince beni unuttu. Tabi onları yatakta basmamda cabası... İğrençti.

Doruk bir aydır her gün en az beş kez arayıp özür diliyor ya da dilemeye çalışıyordu. Onu bile beceremiyordu ya neyse!  Her neyse. 'Sakin ol Esil. Sakin ol kızım.' İç sesimi dinleyerek sakinleştim ve kendimi bu dünyadan soyutlayarak dünyada en sevdiğim fiile teslim ettim kendimi.

AŞKTAN ÖTEOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz