♣ 40.Bölüm ♣

158 20 16
                                    

Yaşadığım şoku atlatmam belli ki uzun sürecekti. Bu sefer iş ciddiye binmişti. Olay tahminim dışında gelişmişti. Yanımdan ayrıldıktan sonra dayanamayıp beni arayacağını veya mesaj atacağını sanmıştım, nafile. Resmen kendimi üç çocuğuyla sokakta kalmış dul bir kadın gibi hissediyordum, çaresiz.

Bitkinlikle başa çıkacak kadar güçlü biri değildim. Bunu bile bile her seferinde yorgun, her seferinde halsiz.

Düşünemiyordum. Ne düşüneceğimi de bilmiyordum ya neyse.

Daha önce bu denli bir baş ağrısı çekmemiştim. Başımı duvarlara vurmak istiyor, fakat sonunda canımın daha fazla acıyacağını idrak edip bu fikirden vazgeçiyordum.

Kendimi yatağın üstüne atıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu ne kadar sürdü annem beni yemeğe çağırdığında anladım.

Yorgunluğum yüzüme vurmuş olacak ki, ''Ne oldu sana? '' diye sordu.

''Çok yorgunum anne. ''

''Hastaneye gidelim mi? '' diye sordu.

Ne yani hastaneye gitsem doktor reçeteye onu mu yazacak? 

''Gerek yok anne, '' dedim ve ayağa kalktım.

Akşam yemeğinden sonra ilacımı atıp odama çıktım. Bu acıyı ne kadar zaman sırtlanmak zorunda kalacaktım? Bu acıya ben nasıl dayanacaktım?

Bu ilişkiyi hep o itiyordu geleceğe. Ben yardım etmiyordum Meriç'e. Artık gücü kalmamış olacak ki, hatalarıma tahammül edemez olmuştu. Demek ki bazen gurur da sevginin önüne geçebiliyormuş, anladım.

Galiba bu defa harbiden gitti.

Gitti..

Ve galiba onu bu kadar sevdiğimi bilmiyor gibiydi...

Her gece aslında yanımda olmasa da, sanki her gece yanımdaymış fakat bu gece gitmiş gibi özlüyorum.

Sanki her gece kokusunu içime çekerek uyuyordum ve onun kokusunu içime hapsetmediğimde uyuyamıyormuşum gibi, uyuyamıyorum bu gece.

O sadece hastaneden gitti sanıyordum güneşin batmadığı saatlerde.

Ama bu gece anlıyorum ki, o sadece hastanede yalnız bırakmamıştı beni. Gündüzlerimden, gecemden, hayatımdan gitmişti.

Ben kalmıştım geriye, yarım.

Ben kalmıştım geriye.

Yarım...

Kimsem yok diye kendi kendimi üzdüğümde aklıma gelen isimle gülümsüyordum.

Artık tam anlamıyla kimsem yoktu sanki.

Sanki mi? Yoktu işte.

Gece olduğunda aklıma gelen isimden dolayı tebessüm ederdim. İçim ısınırdı.

Artık gece olduğunda aklıma gelen ismi özleyecektim. İçim buz kesecekti.

Seviyor her zerremi.

Kendimi beğenmişlik yapmıyorum.

Seviyor işte.

Nasıl oldu da gitti?

Demek ki, çok seven insan da gidermiş birilerinin hayatından.


***

Sabaha nasıl vardım gecenin uzun yolculuğunda, bilmiyorum. Uyuyamamıştım ya, orası da ayrı tabii.

Katlanılmaz bir acının içerisine atmıştı, kendi elleriyle sevenim. Ve hiç kuşkusuz bilmiyordu benim onu bu denli çok sevdiğimi. Galiba ben bile tahmin edemiyordum bu kadar acı çekeceğimi.

Orda Kal Portakal  Where stories live. Discover now