♣ 14.Bölüm ♣

383 57 11
                                    

Lanet okuyarak yatağımdan kalkmıştım. Yine bir okul günüydü, her zamanki gibi.

''Kim bilir bugün ne bela gelecek başıma? '' diye düşünmeden edememiştim. Gerçekten artık şu lanet olası şehirde yaşamama bir anlam veremiyordum. Neden mi? Sanki gittikçe kötüleşecekti her şey.

Meryem'i görmeye katlanamıyordum. Konuşmamaya gayret ediyordum. Nefret ediyordum ama onunla laf atmadığı sürece laf dalaşına girmiyordum. Sorun çıkmasın diye susmama rağmen o halen benimle uğraşmaya devam ediyordu. Biliyordum. Bu yaptıkları sadece filminin fragmanıydı.

***

Okula Belin  gelmemişti. Bir yarımı evde bırakmış gibi hissediyordum adeta. Sınıfa gitmek ve kafamı sıraya koyup uyumak istiyordum. Ne ders dinleyecek ne de gözümü açacak halim vardı.

Yukarıya çıkmak için asansörün önünde durdum. Bir anda kapı üzerime açıldı. Korkmuştum.

''Geri zekalı mısın? Aptal! Birazcık dikkatli olsana dengesiz!'' Yere düşmüştüm ve söylenmeye devam ediyordum. Ve işin ilginç tarafı asansörden kimin çıktığını bilmiyordum. Ayağa kalktığım gibi şok oldum. Az önce asansör kapısını açan, benim hakaretleri sıraladığım kişi sevgili müdürümüzdü.

''Dikkatli olsana biraz. Asansörün önünde neden duruyorsun? ''

''Kusura bakmayın hocam, '' dedim utanıp sıkılarak.

O sırada karşı tarafta bizi izleyenlere gözüm takıldı. Meryem ve Meriç yan yanaydı. Beyza, Bilge ve Cem de hemen sağ tarafındaydılar. 

''Yazık be. Şimdi nasılda yerin dibinde hissediyordur kendini. '' Ses Meryem'en çıkmıştı. Daha sinirime hakim olamayıp laf sokmaya başlayacaktım ki Meriç konuşmaya dahil olmuştu, gülerek.

''Siktir edin. ''  

''Kesin zevzekliği. Bu hakaretlerin bedelini ağır ödeyeceksin küçük civciv. Ve şimdi sana ceza! Merdivenlerden yukarıya çıkacaksın. Hadi. '' Herkese rezil olmuştum. İnsanın bir günü bile mi iyi geçmezdi? 

Bu arada duymuştum. Meriç siktir edin demişti. Daha birkaç gün evvel aklıma gelmişti. Benim karşımda çaresizce beni sevdiğini söylemişti. Şimdi ise bir haysiyetsize uyup beni insanların yanında küçük düşürmenin fırsatını kolluyor gibiydi. Buna bir anlam veremiyordum. Birkaç gün içinde en fazla bu kadar değişebilirdi bir insan. Hem insan seviyorsa şayet sevdiğine inanırdı. Bir başkasına değil. 

Bu kadar saf mıydı?

Tekrar konuşmaya başlamıştı. Meriç'in az sonra söyleyeceklerini önceden kestirecek olsaydım direkt merdivenlerden yukarıya çıkardım. Meriç'i duymamak için.

''Namussuzlar şehri olmuş İzmir. Bırakın gençler herkes sınıfına gitsin. Daha fazla utanmasın. '' Düşüne biliyor musunuz? Bu cümleleri kuran Meriç'ti. Kendimden nefret ediyordum. Keşke ölseydim. Siktir edin demesi beni sarsmışken bu da işin tuzu biberi olmuştu.

''Ne saçmalıyorsun Meriç. Namussuz olan Asel değil, yanındaki Meryemdir. Aselle düzgün konuş. Kardeşimdir o benim. Belki ilişkiniz bitmiş olabilir ama saygı duymalısın geçmişine ve inanmamalısın her orospunun söylediklerine. '' Bu sözleri duyduğumda yalnız olmadığımı hissettim. Meriç'e karşı beni koruyan Sebuhandı!

Sebuhanla dostluğumuz Belin'le çıkmaya başladıklarında daha sıkı olmuştu. Samimiyetimize diyecek söz yoktu. Kısa sürede ciddi anlamda dost olmuştuk diyebilirim. Hele şu en zor durumda beni korumuştu ya. Ne bileyim mutlu oluyordu işte insan. Bir de bana eşlik etmek için merdivenle sınıfa çıktı ya. Duygulandım doğrusu.

***

''Adım Eren. Babam Subay. Artık memlekete gelmemizin vaktinin geldiğini söyledi. Bize de Okey demek düştü. İzmir'e geldik. Derslerim iyi. Şimdiye kadar disiplin cezam yok. Her şey yolunda. '' 

Yeni çocuk gelmişti. Sınıfa girdiğimde ders başlamıştı çünkü. Çocuk kendisini tanıtıyordu.

''Bak bizim sınıfın prensesi de geldi. Asel geç kaldın. Seni yok yazdım. Git müdürden izin kağıdı al, '' dedi hoca konuşmama fırsat vermeden.

''Peki hocam, '' dedim ve sınıftan çıktım doğruca müdürün odasına gittim.

Aslında müdür odasına tek girmekten nefret ediyordum. O adamın yüzünü görünce korkuyordum.

''Hocam bana izin kağıdı verir misiniz? Derse geç kaldım da sayenizde, '' dedim alelacele. 

''Ne acelen var? Biraz otur soluklan, '' dedi gülerek. O nasıl gülüştü öyle? Kelebek görse intihar ederdi.

''Gel. Otur buraya, '' sesini yükseltmişti. Gerçekten artık daha korkmaya başlamıştım. Psikopattı adam. Oturdum hemen karşısındaki koltuğa.

''Senden ileri ki günlerde bir kaç şey isteyeceğim. Dediklerimi ve istediklerimi ısrar etmeden yerine getireceksin. Tamam mı? Bu arada soru sorma ama sitede okuduğun bizim 'geçmişimiz' doğru. O site de yazan her şey doğru. '' Çok ciddiydi.

Bu adam ne saçmalıyordu Allah aşkına? Hiçbir şey anlamıyordum. Şu karakter yoksunu neden bahsediyordu? 

Soru sormaya korkuyordum. Çok sinirliydi.

Allah'ım bana yardım et, diye yalvarıyordum içimden Allah'a.

''Duydun mu beni? ''

''Duydun mu beni diyorum? ''

''Duydum. Tamam ne isterseniz yapacağım, '' dedim gözümdeki yaşları silerek.

Sanki bir uçurumdan düşmüştüm.

Ama tam anlamıyla yere ulaşamıyordum. 

Sürekli düşüyordum.

Sürekli boşlukta asılıydım.

Orda Kal Portakal  Where stories live. Discover now